Yetkililer “İstanbul’un üç aylık suyu kaldı” dedikçe ben de kendimi, şu iki şarkıyı söylerken buluyorum.
-İlki, güzel yeşil gözlü, sarışın, billur sesli Emel Sayın’ın söylediği bir dönem dillere destan “Çatlayan dudaklara, sararan yapraklara, kuruyan topraklara yağdır mevlam su, yağdır mevlam su” diye diye geçiyor karantina günlerim. Hatta hızımı alamıyor, “Alev saracak kadar, yandım yanacak kadar, suya kanacak kadar, yağdır mevlam su” diye bangır bangır bağırıyorum.
-Sonra dinginleşiyorum. Sezen Aksu’nun “Su Gibi” geliyor aklıma. Diyor ki, Minik Serçe: “Bir ömrün hikayesi. Sığar mı bilmem satırlara. Yaz desem anılara. Sırlarımı ele verir mi? Su gibi aktı yıllar. Derya da, bir damla kadar. Yaşadım şahidimsiniz yıllar sizden kim korkar” diye diye inliyorum. Malumunuz karantina günlerinde günler su gibi akıp geçerken anılar, yaşananlar, geçmişle de büyük bir sınav veriyoruz. Sonra, “Hay bin kunduz. Kalk yaz bildiklerini, şöyle bir hareketlen, sırlarını dök” diyorum. Sonra da “Otur oturduğun yerde, kaşınma” diyerek “Yağdır mevlam suya”ya hızla dönüş yapıyorum.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.