Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eğer işin içine müzik girerse ne dil, ne din, ne ırk, ne de cinsiyet kalır. Sıfırlanır. İnsanlar anlaşabilir, duygusallaşabilir, o hissiyatı yakalayabilir.

        Müzik evrensel ne demek; ,"Müziğin her yerde anlaşılacağı, sözler anlaşılmasa ya da bir kesime ait olan müziğin dünyanın her yerinde dinlenebileceği, anlatan sözdür. Anlatılan şarkıda bir kelimesini bile anlamasan, sadece sonucuyla o müziği seçebilirsiniz ya da sevmezsin" diyor kayıtlar.

        Ki bize canlı canlı gösterdi Almanya'da "Voice of Germany" yarışmasına katılan Türk kökenli Zeynep Avcı. Tan'a ait olan Türkçe seslendirdiği "Yalan"ı öyle bir okudu ki, herkesin nutku tutuldu. Tüyleri diken diken etti.

        Zeynep'i defalarca dinledim. Uzun zaman sonra ilk kez bir yorumu dinlerken boğazım düğümlendi.

        Ve canımın acıdığını hissettim. Bedenime öyle bir işliyordu ki, yorumu sözleri bile bir süre sonra duymadım. Bravo Zeynep'e. Gerçekten uzun süre sonra anlaşamayan insanları bile bir araya getirdi. Çoğu insanı ortak noktada buluşturdu.

        Ekim'de yaz başkadır

        Ekim'de yaz başkadır
        0:00 / 0:00

        Genellikle Temmuz-Ağustos ayı için planlar yapılır.

        Güneş-deniz-kum için ideal zamanlar, haliyle Temmuz ve Ağustos ayları beklenir.

        Ama benim en çok sevdiğim deniz, güneş, kum zamanı Mayıs-Haziran-Eylül ve Ekim'dir.

        Deniz daha bir güzel olur. Mekanlar daha bir mis olur. Yediğiniz yemekler daha bir lezzetli olur. Ve en önemlisi vıcık vıcık kalabalık olmaz.

        Alaçatı, Bodrum, Göçek, Fethiye, Akyaka daha bir mis olur. Tadından yenmez. Ve özellikle eğer denemediyseniz bir izninizi Ekim ayına alın ve denize girin derim. İnanılmaz güzel olur.

        En sevdiğim ekipten de, "Hadi yaza veda edelim" teklifi gelince "Hadi" deyip düştüm yollara. Ki malum iki senedir hiç bir basın gezesi tertip edilmiyordu pandemi sebebiyle.

        Kültür, sanat ve müzik etkinliklerine katkılarıyla ön plana çıkan Volkswagen, dünyanın en popüler su sporlarından biri olan kiteboard ile işbirliği yapınca teklif daha bir cazip oldu. Çünkü en merak ettiğim Kiteboard sporu ile az da olsa haşır neşir olacaktım.

        Akyaka’da, Volkswagen Kite by Yada Riders'a dalış yaptık uçaktan iner inmez.

        REKLAM

        Uzaktan baktım baktım. Normalde böyle şeylere ilk ben girişirim ama biraz çekingen yaklaştım. Çünkü itiraf edeyim biraz gözüm korktu. Çünkü oradaki ahali pek havalıydı.

        Bir kere kite sayesinde şahane vücutlara sahip olmuşlar. Dünya umurlarında değil. Şöyle etrafıma bir baktım güzel kadınlar, yakışıklı erkekler.

        Vücutlarını hiç söylememe gerek yok.

        Nasıl da sağlıklı gözüküyorlar. Kendime üzüldüm. Bir anda, "Ne yapıyoruz yahu biz şehirde" dedim. Hava Mis. Ortam şahane.

        O derece rahat, huzurlu bir ortam. Ve sürekli spor var hayatlarında. Malumunuz son yıllarda yükselen yıldızı olarak nitelendirilen kiteboard, bir hayli dikkat çekmiş gerçekten. Ben geç kalmışım itiraf ediyorum.

        Yani meraklısı çok.

        Kite sporunun yapılabilmesine en uygun şartların sağlandığı bölgelerden biri olarak kabul ediliyormuş Akyaka. Ben de bir saat ders aldım. Ancak öyle bir saat yetecek gibi değil. En az bir hafta uzun saatler geçirerek yapmanız gereken bir spor. Fakat zor değilmiş. Ben ciddi zor zannediyordum ama bir saat içinde matematiği çözdüm. Ali hocam da beni tebrik etti.

        Ve tabii maddi ve manevi gücünüz varsa, kaçırmayın yapın derim. Çünkü biraz pahalı bir spor. Malumunuz memlekettin üç tarafı denizlerle çevrili ama en pahalı deniz sporları bizim memlekette.

        En pahalı balık restoranları da bizim memlekette. Hoş artık ucuz bir şeyde kalmadı ama eğer gücünüz varsa durmayın derim.

        Not; Fotoğrafa önce uzun uzun bakmadım değil. Zaten ellerimi iki yana alıp dalmış gitmişim. Ama sonrası mükemmeldi onu söyleyebilirim.

        Asla bu işi havalı anlatamıyorum

        Asla bu işi havalı anlatamıyorum
        0:00 / 0:00

        Fatih Altaylı'nın otomobil yorumlarını hep çok kıskanıyorum. Daha doğrusu herkesin otomobil yorumlarını kıskanıyorum. Çünkü benim otomobilden anladığım sadece kullanmak.

        Kaç çeker.

        Ne çeker.

        Ne olur bilmiyorum. Anlamıyorum da...

        Sadece sürüş nasıl, rahat mı? Kullanışlı mı? İçi nasıl? Dıştan nasıl görünüyor kıvamındayım.

        Arabalarım çok oldu. Zamanında aldım, sattım. Ama eminim çoğunda zarar etmişimdir. Çünkü inanın bilmiyorum, anlamıyorum. Fakat iyi araba kullandığımı söylerler. Özellikle güzel park ederim. Övünmek gibi olmasın.

        Neyse Volkswagen Binek Araç Marka Genel Müdürü Gino Bottaro önderliğinde çok kez test sürüşlerine katıldım, seyahatler yaptım. Ayıptır söylemesi Bentley, Lamborghini gibi arabaları uzun uzun kullandım yurt dışı caddelerinde, sokaklarında.

        Allah sahibine bağışlasın türünde arabalardı. O arabaları kullanınca insan bi havaya girmiyor değil. Böyle kollarınız kabarıyor o derece havalılar.

        Bu sefer de Gino Bey, "Gel yeni Polo"yu kullan dedi.

        Akkaya, Göçek, Fethiye yollarında deneyimledim.

        E kollar kabardı biraz da şehre in değil mi Esin!!!

        Öyle Fatih Bey gibi teknik bilmem, anlatamam. Ama şunu söyleyebilirim ki, şaşırttı beni. Bildiğim ve görüntüsünden çok farklı bir performansla çıktı karşıma. Uzun uzun kullandım hiç sıkılmadım. Açtım müziğimi de. Oh yaza veda edeyim. Az kafa dağıtayım. Trafik de yok. Mis diye diye kullandım.

        Fiyatı 250 bin TL'den başlıyormuş. Fiyatını duyunca, "Ben hangi senede kaldım acaba. Bu fiyatlar ne!!!" Ne oldum. Ancak memlekette trafikte gördüğüm lüks arabaları görünce de aynı duyguya kapılıyorum.

        Ne olacak halimiz? Durumundan çıkıp yine zenginin parası, züğürdün çenesine vurur kısmına gelemiyorum. Alabilen alsın efendim diyorum.

        Güle güle kullanın. Kazasız belasız. Öptüm.

        Diğer Yazılar