Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        "Acıların Kadını Bergen"in filmini beklemeyen, merak etmeyen var mıdır?

        İlk "Bergen'in filmi çekilecek", "Bergen'in filminde Serenay Sarıkaya oynayacak" diye konuşulması bile heyecanlandırmıştı.

        Şimdi fragman geldi.

        Tüyler diken diken oldu.

        Nasıl bir yaşam.

        Nasıl bir hayat.

        Ve nasıl bir güç-kuvvet.

        Şahsen ben bunları hissediyorum Bergen dendiğinde.

        "Cellat"ına aşık olmuş bu kadının aşkı uğruna hayatını kaybetmesi, hiç de kolay olmayacağını günümüzde de görüyoruz. Farah Zeynep Abdullah'ın canlandıracağı Bergen'i izlerken çok üzüleceğiz. Kah sinirleneceğiz, kah vicdan azabı çekeceğiz belli ki. Çünkü bu kadınları koruyamıyoruz. Kadınlar aşık oldukları, hayatlarını değiştirdikleri kişiler tarafından güzel bir yaşam süremiyor. Ne acı.

        Ki kulisten, gazino sahnesine çıkarken iç geçirmesinden bile bunu anlayabiliyoruz.

        Bergen'in hayatını ilk Serenay Sarıkaya'nın oynayacağınıza duyunca da çok ciddi heyecanlanmıştım. Hatta, "Evet işte çok doğru bir isim" demiştim. Ancak Farah Zeynep Abdullah da belli ki, rolünün hakkını çok ciddi vermiş.

        Kısacık fragman sonrasında, "Ne kadar da benzemiş", "Benziyormuş meğer", "Aslında Farah daha doğru isimmiş" diye sayıklamalar başladı bile.

        Yani film daha gösterime girmeden gişe rekoru kırmış gibi duruyor.

        Ben de merakla, dört gözle bekliyorum.

        Farah Zeynep Abdullah'ın bu rol için çok sıkı çalıştığını biliyorum. Hatta, "Bergen'in filmini; onun ne kadar acı çektiğini göstermek için değil, ne kadar güçlü olduğunu anlatmak için yapıyoruz. Kadın cinayetleri toplumsaldır. Bu ülkede herkes özgürce ve eşit bir şekilde yayana kadar da mücadelemize devam edeceğiz" dedi.

        Tıpkı biz bütün kadınların bununla mücadele etmesi gerektiği gibi.

        Bu ülkede eşit olana kadar.

        Bu ülkede güvence ve özgürce yaşayana kadar.

        Bu çirkin olayın gözü, kulağı, sesi olamaya devam etmemiz gerekiyor.

        Derya Bedavacı'nın sahnesi

        Derya Bedavacı'nın sahnesi
        0:00 / 0:00

        2019 yılından bu yana "Deme düşmem ocağına, geleceksin ayağıma. Yüzün olmaz ki, bakmaya. Yaz bunu bir kenara" diye diye bizdeki giderlenme duygusunu törpülüyor. 2020'den bu yana da "Ama geçecek" diye diye bir hal olmamıza yardımcı oluyor.

        Sosyal medyadan izliyorum, dinliyorum. Gidenlerden, "Ah bizi mahvetti. Öldürdü, bitirdi. Nasıl güzel şarkı söylüyor"u duyuyorum. Ama bir türlü canlı canlı sahnede izleyemedim, göremedim. Ta ki, önceki akşam 216 İstanbul sahnesinde izleyene kadar Derya Bedavacı'yı.

        Öncesinde kulise gittim, "Yıl bitmeden sonunda geldim" dedim. Bana, "Kusura bakma ama inanılmaz hastayım. Sesim çok fena" dedi. Gerçekten de aşırı hastaydı ve sesi kısıktı.

        Sesi sürekli kısılan biri olarak konuşmanın bile ne kadar zor olduğunu bildiğimden gerçekten üzüldüm. Çünkü şarkı söylemesini düşünemiyorum bile.

        Ama çıktı sahneye Derya. Sıkı bir müdavimin, izleyicin oldu.

        İlk başlarda zorlandı evet ama sonra aslanlar gibi şarkılarını söyledi.

        Aman Allah'ım. O nasıl bir duygu. O nasıl bir yorum. Ki sesi kısık ve hasta olmasına rağmen ne kadar hissettir bize o şarkılardaki duyguları anlatamam..

        Demek hiç kimse boşu boşuna konuşulmuyor. Hiç kimse boşu boşuna bir yerlere gelmiyor. Ben bayıldım. Bir daha gider miyim? Evet giderim. Hatta, Derya hiç eğlenceli şarkı söylemese yeridir. Çünkü arabesk şarkıları öyle bir içten yoruluyor ki, siz hiç bitmesin istiyorsunuz.

        Bravo Derya devam.

        Yine Haldun, yine kadınlar

        Yine Haldun, yine kadınlar
        0:00 / 0:00

        Haldun Demirhisar ile Serenay Sarıkaya anıldığında, "Birlikte değillerdir" diye iki kez yazı yazdım. Ama üçüncüsünde okuyucumdan özür dileyip, "Evet birliktelikmiş. Pek yanılmam ama bu kez yanıldım" dedim.

        Şimdi de, Aleyna Tilki ile anılıyor Haldun Demirhisar.

        Hiçbir yorum yapmak istemedim. Yapmadım da.

        Aradım sordum. Çünkü yanlış hatırlamıyorsam Aleyna ile Bennu Gerede'nin oğlu birlikte olmuştu bir dönem. Ve Bennu Gerede'nin çocuklarına, çocuklarım diyen Haldun Demirhisar'ın böyle bir durumda ne diyeceğini merak ettim.

        Bana Haldun, "Esin oğlumun arkadaşı. Hatta beş yıldır tanıyorum. Sık sık görüşüyoruz. Sanat üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bunu biliyorsunuz zaten. Bir kadın ile erkeğin yan yana gelince aşk yazılmasından bıktım, usandım. Normalde açıklama yapmam ama mecbur kaldım. Açıklama yaptığın zaman da yanlış anlaşılıyor" dedi.

        Bizlerin işi öncelikle sormak, araştırmak, doğruyu yazmak. Sonrasında ne olur bilinmez. Göreceğiz.

        Diğer Yazılar