Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Evet huysuzdu... Evet agresifti... Evet hiç kimseye yaklaşmazdı. Kedi ve insan sevmezdi. Evet çok korkaktı ama o benim en iyi dostumdu.

        'Latte'mi beş sene önce sokaktan sahiplendim. Yakışıklı, aslan kralımdı o benim. Ki şimdi bazıları "Ne diyor bu kadın" diyebilir.

        Ama beni anlamanız için hayvan sevmeniz gerekiyor. Tabii vicdanlı olmanız ve her şeyden önce gerçekten insan olmanız gerekiyor.

        Zaman zaman beni parçaladı, ki Salı günü yakalamaya çalışırken de her yerimi parçaladı. Zaman zaman yüzüme bakmadı, zaman zaman evden kaçtı.. Ama her defasında buldum, zorladım. Doktora götürmek bir işkenceydi ama ne olursa olsun 'Latte'm dedim. Pazar günü de ne yaptı etti, camdan mı düştü, kapıdan mı çıktı muallak, kaçtı en iyi dostum.

        Salı günü akşam saatlerinde arka bahçede buldum. Ekstra korkak, ekstra travmatik bir kedi olan Latte'nin normalde beni gördüğünde gelmesi gerekir değil mi? Gelmedi. Uzun uzun baktı. Ben zorla almaya çalıştım, boğuştuk hatta. Cıyak cıyak bağırdı... Ve sonra beni bir güzel parçaladı ve arkasına bakmadan yeniden kaçtı.

        Salı gününden bu yana o bahçeden ayrılmıyorum. Ve sürekli kendime, "Acaba gitmek istiyor da ben mi zorluyorum" diyorum.

        Beş yıllık doktoru Tolga ve daha birçok doktor ile konuştum. Hepsi aynı şeyi söyledi...

        O da bir canlı ve istediğine saygı duymalısın. Şu an orada, o bahçede kalmak istiyor.

        Ben sabırla onu bekleyeceğim. Gelmesi için dua edeceğim. Ona bakacağım, mamasını vereceğim, kollayacağım, koruyacağım...

        Oyuncaklarını bıraktım. Mamasını indirdim. Tişörtümü bıraktım.

        Hatta onun sayesinde oradaki tüm kedilere de bakacağım. Ve Latte gelmek istediği zaman evini yeniden bulacak ve bana dönecek. Ve ona bakmaya devam edeceğim. Koynumda olmasa bile bahçede bakacağım.

        Bu arada benim gibi travmatik kedi sahipleri anlayacaktır. Beş yıldır Latte çok kez kaçtı, gitti. Sınırları zorladı. Her defasında zorladım. Her defasında daha da zorladım. Son altı aydır da sürekli ağlıyordu. Sürekli sokağa çıkmak istiyordu. Hatta çok kişi, "Bu çocuğu işkence ediyorsun" diyordu. Ama kimseyi dinlemedim. Onu pamuklara sardım ama doğaya gitmek istedi.

        Beni bu hayatta annemden sonra kayıtsız şartsız tek o sevdi ve hala da seviyor inanıyorum.. Küsmeyen, sorgulamayan, yargılamayan, sevmediği şeyleri yapsam da dibimden ayrılmayan tek canlı oydu.

        Bana kimse onun gibi de bakmıyordu. Köpek baktım, kuş baktım, tavşan baktım, balık baktım. Hayvanlara ölüyorum, bitiyorum. Ama kedi sevgisi, duygusu bir başka. Şimdi kedi severleri çok iyi anlıyorum. Canım gidiyor, içim parçalanıyor ama Latte beni parçalamayı göze alarak gelmek istemiyor.

        Arayan, soran, sosyal medyada desteklerini bir an olsun esirgemeyen herkese sonsuz teşekkürler. Meğer ne çok sevenimiz varmış. Hem benim, hem 'Latte'min.

        Benim kadar çok üzülen insanlara şahit oldum. Bu çirkin dünyada, vicdanlı insanların olması bile mutlu etti beni bu üzüntülü günlerimde. İyi ki vardınız. Bu dünyayı vicdan ve sevgi kurtaracak.

        İnşallah Latte bunları hisseder ve döner. Bu tek umudum gerçekten.

        Bu arada "Kedi nankördür bak çekip gitti" diyenlere de bir çift lafım var.

        Hiçbir kedi asla nankör değildir. Hiçbir hayvan asla ve asla kötü ve nankör değildir. Ben bu hayatta çok hayvan, baktım ve besledim. Ve hiçbir hayvanın nankörlüğünü görmedim insanların nankörlüğünü ve kötülüklerini gördüğüm kadar.

        Bu yüzdendir ki, hayvanlar ve özellikle kediler asla nankör değil. Kediler tam tersi, duygulu, seni anlayan ve yanında olduğunu hissettiren gerçek ve tek dost. Buna inandım, deneyimledim.

        Latte'nin beni terk edip gittiğini de düşünmüyorum. Biliyorum ki, evine gelecek. Beni ve bizi bulacak. Yeniden bir araya geleceğiz.

        Dört gözle de olsa beklemeye devam edeceğim. Şu an o bahçede mutluysa buna da saygı göstereceğim. Ama eninde sonunda biliyorum ki, evine kendi istediği ile gelecek.

        İnsan evladına buna yapar mı?

        İnsan evladına buna yapar mı?
        0:00 / 0:00

        Ben kedime bile dönüp gidemiyorken anne ve babaların evlatlarına yaptıkları kötülükleri okuyunca, duyunca, görünce inanamıyorum.

        Selçuk Ural'ın oğlu Hakan Ural için söylediklerini okuyunca da inanamadım. Tam da 'Latte'mi kaybettiğim ilk gündü. Okuduklarım karşısında midem bulandı.

        Bu nasıl bir kötülüktür arkadaş ben anlamakta zorluk çekiyorum.

        Evladın o senin, evladın. Ne olursa olsun evladın. Kanından, canından.

        Şimdi eğri oturup doğru konuşacağım. Hiç öyle atıp tutmayacağım. Ki benim tanıyan tanır. Hiç lafı dolandırmam. Hakan Ural'ı çok severim, ölürüm, biterim diyemem. Kendisine çok güvenirim de diyemem. Hatta öyle çok da sevmiyorum. Kendisine "Asla yapmaz", "Hakan çok güvenirlilik biridir" de demem. Çünkü bildiklerim, duyduklarım, onun bazılarına yaptıkları karşısında her zaman tavrım nettir. Mesafem vardır. Olması gerektiği gibidir. Daha fazlası değil. Fakat tüm bunlar öz be öz babasının konuşmaları sonrası alkış tutacağım anlamına da gelmez.

        Her şeyden önce bir insan ve insan evladı. Ve bir baba.

        Onunda evlatları var.

        Kimse kötü doğmaz... Her çocuk masumdur. Onun yaşadığı travmayı bilmiyoruz. Her zaman empati yaparım. "Benim başıma gelseydi bunlar ve ben şu an tüm bunları yaşasaydım" diye. O yüzdendir ki, ister tek gecelik bir çapkınlıkla dünyaya gelsin, ister istenmeden dünyaya gelsin fark etmez. Böyle açıklamalar kabul edilemez arkadaş. Bir anne ve babadan bu tür açıklamaları kimse hak etmiyor.

        Ve bu açıklamaları duyup, "Oh olsun" deyip göbek atıp sevinmeleri de anlamıyorum. Bu da kötülük. Yapılan her türlü kötülüğe çanak tutmaktan başka bir şey değil bana göre.

        Kabul edilir bir şey değil.

        Düşünsenize bu insanın üç evladı var. Eşi, dostu, arkadaşları. Olabilecek bir şey mi?

        Eğer bir gün empati kurduğunuzda her şey daha anlaşılabilir olacaktır. Hakan Ural değil hiç tanımadığımın insanın başına gelse kabul etmem. Anne ve babadan gelen her türlü darbeye karşıyım.

        İnsan dünyaya gelmesine sebep olan evlada bunu yapmaz.

        Düşmanımın başına gelse onay vermem. Kabul etmem mümkün değil.

        Bu saf kötülüktür.

        Hakan Ural'ın rahmetli annesini tanırım. Evine de gittim Fındıkzade'de... Röportaj yaptım zamanında. Çok iyi bir kadındı. Sevdiği adamdan çocuk sahibi olmuş. Ve o dönem Selçuk Ural destek vermiş. O kadının suçu ne? Ya da dünyaya gelen çocuğun? Öbür dünyada da kemikleri sızlamıştır.

        Yazık!!!

        İnsanların bu kötülüklerinden nefret ediyorum. Ve sürekli birileri adına utanmaktan yoruldum. Hakan Ural'ı geçtim çocuklarını düşündüm. Kimsenin kimseye bunu yaşatmaya hakkı yok!!!

        Hele ki, anne ve babaların asla...

        Diğer Yazılar