Her defasında şaşırmak istemiyorum artık
Sizin ağzınızın tadı var mı bilmem!!! Benim maalesef yok.
Tamam yiyoruz, içiyoruz, gülüyoruz, uyuyoruz, geziyoruz falan filan da... Eh işte yüreğim paramparça. Bedenim, oradan oraya savruluyor. Sizi bilmem elbet. Genelleme yapmıyorum. Ben şu an öyleyim. Etrafımda gördüklerimde pek farksız değil gibi, fakat iç dünyalarını bilemem. Belki çok mutlulardır. Ki birileri inşallah mutludur gerçekten. Onlar adına sevinirim.
Fakat, artık kafa yormamaya çalışıyorum. Çünkü kafamın içi berbat!. Tam da bu düşünceler ile yürüyorum ve uzaktan bir kavga sesi duyuyorum, gecenin karanlığında.
Bir kadın ve bir adam kavga ediyor.
Yer; Alaçatı.
Saatler; gece yarısını bir hayli geçmiş.
Ve bir çocuk ağlıyor.
Ah bir çocuk ağlayınca benim yüreğim daha da paramparça oluyor. Her defasında daha da!!!
Belli ki, yine bir anne ve baba kavga ederken çocuk mutsuzluğunu anlatmaya çalışıyor. Ama onun ağlayışını ne annesi, ne babası duymuyor. Sadece sanırım ben duyuyorum o an karanlıkta. Oysa ki, etraf çok sessiz. Ama anne ve babanın sesi çok yüksek.
Gidip o çocuğu almak, sarılmak ve sakinleştirmek istiyorum. Ama elbet yapamıyorum. En nihayetinde anne ve babası yanında. Evet tartışıyorlar ama Allah'tan şiddetli değil. Sadece sözlü bir tartışma.
Fakat o sözlü tartışmanın içinde aman Allah'ım o da ne!!! Şöyle bir cümle duyuyorum; "Senden boşanıp zengin bir kadın alacağım!!!"
Pardon!!!
Nasıl yaaa!!!!
Karına, üstelik çocuğunun yanında bu cümleyi kurmak ne demek? Gidip o adamı omuzlarından tutup, "Hey kendine gel. Ne diyorsun sen?" demek istiyorum ama elbet onu da yapamıyorum.
Ve Allah'ım bu cümleleri de mi duyacaktım?. Ya da neden duyuyoruz biz bu cümleleri.? Gerçekten daha neler duyacağım ve yine şaşırmaya devam edecek miyim? Ve gerçekten şaşırmak istemiyorum artık!!!
Diye diye uzaklaşıyorum oradan.
Kendi seslerinden başka bir şey duymayan kadın ve erkek tartışırken, o küçücük yavrucak ağlarken ve benim de yüreğim kan ağlayarak uzaklaşıyorum.
Ve derin yalnızlığım içine yeniden hapsoluyorum.