Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        "Kocacığım kocacığım" naralarının sonucunun bu olacağı belliydi elbet. Merve Boluğur boşanıyormuş. Ve ben yine hiç şaşırmadım.

        Bakın bu tam bir çağın hastalığıdır.. Nedir bu hastalığın adı; kadınların üzerindeki evlenme baskısı.

        Ve memlekette çoğu kadında bu baskı var maalesef. Evlenemeyince bir sıkıntı varmış zannediliyor. Ve bu sorun da kadına fazlasıyla hissettiriliyor. Ve birçok kadın, "Evleneyim de biraz zaman geçsin boşanırım. Yeter ki, o evliliği yapayım. Üzerimdeki bu baskıdan kurtulayım. Milletin çenesini kapatayım. Kim olursa olsun evleneyim sonra biter" kafasında.

        Benim çevremde de var böyle kadınlar maalesef. Gerçekten hepsine çok üzülüyorum. Anlıyorum da. Daha önce hiç evlenmemiş ya da bir kez evlilik yapmış ama terk edilmiş kadınlar. O kadınlara hep "Hala evlenemedin" duygusu hissettiriliyor. Hepsinin derdi de, "Bir evlilik yapayım da ne olursa olsun" duygusu... Merve Boluğur da o kadınlardandı. Hadise de öyleydi mesela.

        Hadise'de dört ay sürdü bu baskı. Ve o evlilik baskısından da kurtulmuş oldu bir nebze. Merve ikinci kez evlendi, o da bu baskı ile evlendi ve 44 gün sonra evlilik tekerleği de patlamış oldu.

        Olacağı buydu elbet.

        Sağlam temellere oturtulmayan, doğru düzgün bir evlilik yapılmayınca böyle oluyor işte.

        Bu da ne yaratıyor. Evlilik kurumuna saygısızlık. Ne olursa olsun, evlilik önemli ve özel bir kurumdur. Saygınlığa vardır. Ama son yıllarda yaşanan evliliklerde maalesef kurumun hiçbir saygınlığı kalmamıştır.

        Bence özellikle kadınların üzerinden bu baskıyı almak ve azaltmak gerekiyor.

        Ve bunu da yine kadınlar yapıyor. Kadının kadına yaptığı en büyük düşmanlıklardan biri de bu baskıdır.

        Her zaman söylediğim gibi bir kez daha tekrar ediyorum. Kendisine yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi başkasına yapma arkadaş. Sen başka kadına baskı yaptıkça sana da baskı yapılıyor görmüyor musun?

        Çıkın bu kafadan acilen.

        Evlilik dediğin

        Evlilik dediğin
        0:00 / 0:00

        Özel ve güzeldir.

        Doğru insanla yapıldığında tadından yenmez.

        Üç "S"in olması gerekir.

        Saygı, sevgi ve sabır.

        Bu üç "S" varsa "Evlilik" güzeldir. Ama "Ben ne olursa olsun, kim olursa olsun bir evlilik yapayım da, sonra boşanırım" kafasıyla evlenildiği zaman olmaz.

        Hem evlilik kurumuna, hem aileye, hem de kendine yapılan en büyük saygısızlıktır bu "Ne olursa olsun evleneyim de boşanayım" düşüncesi.

        Yapmayın etmeyin.

        Gerçekten seveceğin, aynı evi paylaşacağın, zor günlerinde bir omuz, bir destek bulacağın kişiyle evlenmek gerekir. Böyle "Boşanırım" düşüncesinde yapılmaz bu iş.

        Ki çoğu zaman bana da bu baskıyı hissettiriyor çoğu insan.

        Özellikle kadınlar. Ama inanın ben ne baskıyı kendi üzerime alıyorum, ne de kendi özel düşünceme bu insanları karıştırıyorum. Sizler de karıştırmayın.

        Sizler en doğrusun bilirsiniz hanımlar. Bırakın sizi kötü baskılarla bu saçmalığa sürükleyen insanları.

        Siz saygınlığınızı koruyun. Öyle yalap şap evlilik olmaz. Ki Merve Boluğur'un da olmamıştı zaten.

        Yüzükler atılmış

        Yüzükler atılmış
        0:00 / 0:00

        Madem evlilikten konu açıldı, böyle devam edelim...

        Dilan Çiçek Deniz de evlilik hazırlığı yaptığı İzlandalı yönetmen Thor Saevarsson'dan ayrılmış. Ayrılma sebepleri de "kıskınçlık"mış.

        Oysa ki, sadece "Türk erkekleri kıskanır" gibi bir algı vardı. Şu an bu olayla yerle yeksan oldu. İzlandalı enişte kıskançlık krizlerine girmiş. Kül tablası falan havada uçuşmuş.

        Dilan da hemen ayrılmış. Ki en doğrusu zaten.

        Bir kez maya bozuldu mu düzelmez bir daha. Yabancı erkek de olsa, kıskançlık kıskançlıktır. Bir kere sorun oldu mu, toparlanmaz.

        Diğer Yazılar