Yıldız gemisi
Pazar pazar siyasetle başlamayalım güne, daha eğlenceli bir konuyla ilgili muhabbet edelim.
Mesela birkaç gündür Türk basınının “çenesini yoran” bir yattan bahsedelim ne dersiniz!
Adastra’dan söz ediyorum.
Bu “acayip” teknenin Türkiye’ye, daha doğrusu Bodrum’a geldiğinden haberim olmasını sağlayan eşim oldu.
Koca koca teknelerden, süper yatlardan falan nefret eden eşimden olmayacak bir vatsap mesajı geldi.
Bir fotoğraf ve “Manyak bir şey değil mi...”
Şaşırdım.
Hande’nin tekne falan gibi birşeye ilgi duymasına.
Hemen tekne ile ilgili bilgileri yolladım. Çünkü yapım aşamasından beri merakla takip ettiğim bir tekneydi.
“Senin pek beğeneceğin bir şey değil zannederdim” dedim.
Hande’nin yanıtı “Bayıldım ama!” oldu.
Hemen bir de isim taktı tekneye “Uzay Kekiği”
Hande’nin bile ilgisini çeken teknenin Türk basınının ilgisini çekmemesi düşünülemezdi, ertesi gün tüm gazetelerin manşetlerindeydi “Adastra” isimli bu yat.
Şöyle süper, böyle süper gibi tanımlamalarla.
Madem bu kadar ilginç bir tekne biraz tanıtalım o halde.
Efendim, şimdilerde adı Adastra olan bu uzay gemisi kılıklı trimaran yani üç gövdeli yat, bundan 10 yıl kadar önce İngiliz tekne tasarımcısı John Shuttleworth tarafından Çinli bir müşteri için tasarlandı.
İlk trimaran yat değildi ama bu ebatlardaki ilk trimarandı.
43 metrelik boyu ve ilginç tasarımıyla çok farklı bir tekneydi.
Çin’de bir tersanede, tamamen komposit malzemeden ve karbon fiber ağırlıklı olarak üretildi.
Bu da teknenin inanılmaz hafif olmasını sağladı.
Benzer boydaki çelik – alüminyum tekneler 300 ila 500 ton arasında ağırlıklara sahipken, bu teknenin ağırlığı topu topu 40 tondu.
Yani hemen hemen 25 metrelik fiberglas bir tekne ile aynı ağırlıktaydı.
Bu uzay gemisi tipli yat 2012’de Hong Konglu işadamı sahibine teslim edildi.
İlk suya indirildiği zamanki adı Hang Tuah’tı.
Teknenin sahibi çiftin amacı bu tekne ile Filipinler'deki özel adalarına rahatça gidip gelebilmekti.
Yapısı itibarıyla sert denizlerde de yol alabilme kabiliyetine sahip tekne alışılmışın aksine tek bir motora sahipti.
1150 beygir gücündeki Caterpillar motor, tekneye 23 deniz mili son sürat ve 17 deniz mili de seyir sürati sağlayabiliyordu.
Hafifliği nedeniyle yakıt ekonomisi de muazzamdı.
Tekne 20 ton yakıt ve su ile yüklü olduğu zaman saatte 25 litre dizel tüketiyordu ki, bu neredeyse orta boy bir jeneratörün tüketimi kadardı.
30 ton yakıtla 10 bin deniz mili menzile sahipti.
Sahibi tekne ile 40 bin deniz mili yol yaptı. Atlantik ve Pasifik Okyanuslarını geçti.
Bir süresonra da tekneyi satışa çıkardı.
Tekne güzel görünüyordu ama pek de konforlu değildi.
Dar gövdesi ve dik açıları nedeniyle içindeki yaşam alanları hayli kısıtlıydı.
Bu yüzden fazla talibi olmadı.
Ve tekne bu boydaki ve bu özelliklerdeki bir tekne için ucuz sayılabilecek bir fiyata 15 milyon dolara satıldı.
Yeni sahibinin ilk işi teknenin adını değiştirmek oldu.
Hang Tuah silindi ve yerine “Adastra” yazıldı.
Aslında tam da tipine uygun bir isim.
Çünkü “Adastra” aslında Latince bir cümle ve doğrusu Ad Astra...
Yani “Yıldızlara doğru” demek.
Böyle uzay gemisi bir tekneye de bu isim yakışırdı zaten.
***********
EVET KEMAL BEY, BİRİLERİ KOLTUK DERDİNDE DE
CHP’de genel bir “İmza” ya da “Oy sayma” sorunu olduğu anlaşılıyor.
Seçimlerde kaç oy aldıklarını bir türlü hesaplayamadılar, bu yüzden de Cumhurbaşkanı adaylarını “madara” ettiler, şimdi de kurultay toplanması için verilen imzaları sayamıyorlar.
CHP’de Olağanüstü Kurultay toplamak için 15 gün içinde 634 imza gerekiyor.
Kurultay isteyenler ilk üç günde 300 imzayı geçtiklerini açıkladılar.
Buna karşılık genel merkez sözcüleri “Ne 300’ü 50 imza toplandı” açıklamasını yaptı.
Ardından iki gün önce “526 imzaya ulaşıldı” haberi geldi.
Genel merkez “Yok öyle bir şey” dedi.
Ve son olarak dün 600 imzanın geçildiği söylendi.
Genel merkez adına konuşanlar bunu da yalanladılar.
Oysa ortadaatla deve bir durum yok.
İmzaları toplayanlar çağıracak gazetecileri ve noter tasdikli imzaları gösterecekler.
Bu kadar kolay bir şey CHP söz konusu olunca bir muammaya, bir bilmeceye, bir anlaşılmaza dönüşüyor.
Ve bu durum zaten yaralı olan partiyi iyiden iyiye yaralıyor, en kökten CHP seçmeninde bile bir burukluk, bir güvensizlik ve partiye inançsızlık hissi yaratıyor.
Yıllardır söylüyorum aslında “Bu” CHP oturup kalkıp AK Parti’ye dua etmeli.
Yemin ediyorum AK Parti diye bir parti olmasa, CHP’nin barajı geçmesi dahi mümkün değil.
AK Parti bir kısım seçmende “Yaşam tarzına tehdit” algısı yaratmamış olsa, “adalet” konusundaki kaygıları bir nebze gidermiş olsa CHP yüzde 10 barajını asla aşamaz bu hali ve tavrı ile.
Bu yüzden de bu partinin bir silkinmesi, bir kendine gelmesi, bir değişim sürecine girmesi gerekiyor.
Seçmenin güvenini tamamen kaybeden, seçim sonrası gelişmelerde “düzgün adam” imajını da seçmen gözünde tamamen yitiren ve “koltuk meraklısı basiretsiz genel başkan” olarak görünmeye başlayan Kemal Kılıçdaroğlu ise tüm ülkeyle dalga geçer gibi bir açıklama ile CHP’nin tabutuna çiviyi çakıyor.
Diyor ki, “Birileri koltuk derdinde, olacak şey değil”
Evet Kemal Bey, gerçekten olacak şey değil.
İsterseniz bir anket yaptırın bakalım, seçmen kimi “koltuk derdinde” görüyor.
Sonuçları görünce belki utanırsınız.
Çünkü galiba o duyguyu giderek kaybediyorsunuz.
***********
DEVLET BEY’E YAKIŞIR
Benim bu köşeden yaptığım “28 gün askerlik mi olur. Hiç gitmesinler daha iyi. Boşuna masraf 28 gün askerlik” çağrıma olumlu yanıt Devlet Bahçeli’den geldi.
“28 günde Yaylalar Yaylalar türküsünü bile öğrenemezler. Gerek yok, hiç gitmesinler daha iyi” dedi.
Aklın yolu bir.
Devlet Bey’in bu kıyağına karşılık ben de ona bir iyilik yapmak isterim.
Geçtiğimiz günlerde Marmaris’ten Muğla’ya giderken durduğum bir benzin istasyonunda muhteşem bir 1976 Ford Granada gördüm.
Gayet iyi bakılmış, tüm aksesuvarları yerli yerinde, tertemiz bir 42 yaşında delikanlı.
Fiyatı da gayet makuldü.
Bu otomobil Devlet Bey’in koleksiyonuna yakışır.
Görür görmez aklıma Bahçeli geldi.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Onurlu bir istifayı onursuzca bir düşürülmeye tercih ettiğimiz zaman