Sosyal yardım ve evlilik
Geçtiğimiz günlerde “Son Başbakan”, şimdinin TBMM Başkanı Binali Yıldırım, sosyal yardımlar konusunda bir espri yaptı.
Sosyal yardımlarda dozu kaçırmamak gerektiğini anlatmak isteyen Yıldırım, bir adamın kendisine “Kadınlara çok para dağıtıyorsunuz. Bu yüzden bizimle evlenmek istemiyorlar” diye şikayet ettiğini aktardı.
Binali Yıldırım’a gerçekten böyle bir şikayet geldi mi bilmiyorum ama birkaç yıl önce TRT’nin Kürtçe televizyonunda böyle bir sohbet yaşandığını hatırlıyorum.
TRT muhabiri Güneydoğu’da bir mezrada yaşlıca bir adamla röportaj yapıyordu.
Adam eşinin öldüğünü, çok yalnız olduğunu anlatıp yakınırken, muhabir “Amca senin çocukların seni niye yeniden evlendirmiyor” gibisinden bir sual sordu.
Amca çok sinirlerdi dönemin Başbakanını kastederek, “Teyyip yüzünden. Garilara para dağıti, parası olan garilar da bize bakmii” demiş, bizi epey güldürmüştü.
Meselenin bu tarafını bilemem ama sosyal yardım adı altında, çeşitli vesile ya da bahanelerle dağıtılan paraların nasıl bir mesele olduğunu geçenlerde Anadolu’nun farklı yerlerinde üretim tesisleri olan bir işadamı anlattı.
İşadamının anlattığına göre Anadolu’nun pek çok yerindeki tesisleri için eleman bulmakta zorlanıyorlarmış.
Nedenini şöyle özetledi:
“Tesislerimizde çalışacak adam arıyoruz. Duyuruyoruz. Çok başvuru oluyor. Çalışmak isteyenler başvuruyor. Çok yüksek beklentimiz yok. Yöneticileri zaten merkezden işe alıp yolluyoruz, yerelde nitelikli eleman varsa alıyoruz. Ama genelde yok. Asıl sorun işçi alımında. Başvuruyu yapan eleman adayı ile görüşüyoruz. Genelde vasıfsız elemanlar ama zaten iş içinde eğiteceğimiz ve basit işler için geliyorlar.
Maaşta anlaşmak sorun olmuyor. Asgari ücret veya üzerinde bir maaş söz konusu olan.
Ancak sorun sonrasında. İşe başvurunlar kadrolu eleman olmak istemiyor. 'Kadro istemiyoruz. Maaşımızı açıktan verin’ diyorlar.
Bir şirket olduğumuzu, kayıt dışı eleman çalıştıramayacağımızı, bunun mümkün olmadığını söylediğimiz zaman işe girmekten vazgeçiyorlar.
Çünkü işe girerlerse, sosyal yardımları kesilecek.
Emin olun Suriyeliler olmasa Anadolu’daki pek çok tesisimizde çalıştıracak adam bulamayacağız.”
Bu orta ölçekli bir sanayicinin anlattığı durum.
Sosyal yardım meselesine evlenecek kadın bulamayan amcanın gözüyle bakmak eğlenceli olabilir.
Ama istihdam gözüyle bakıldığında o kadar da komik görünmüyor.
***
Ne kırmızı çizgiler duyduk, zaten yoktular
Neredeyse bu mesleğe başladığımdan beri siyasetçilerimizi, devlet adamlarımızı, bakanlarımızı dinlerken en çok duyduğum kelimelerden biri “kırmızı çizgi”dir. Gençliğimde bu sözcüğü çok ciddiye alır, önemser ve kulak kesilirdim.
Önemli bir şey olduğunu, ülkemizin, milletimizin geleceği ile ilgili çok kritik bir meseleye parmak basıldığını düşünürdüm.
Gençlik işte.
Sonra anladım ki, bizim memlekette bundan daha boş bir laf yok.
Ne kırmızı çizgiler duyduk
Zaten yoktular
Desem acaba şairden fazla mı etkilenmiş olurum.
Ama durum tam da budur.
Hadi hatırladıklarımızı beraber sayalım.
- Irak’ın toprak bütünlüğü kırmızı çizgimizdir.
- K. Irak’ta bir Kürt devleti kırmızı çizgimizdir.
- Ege’deki kayalıklar kırmızı çizgimizdir.
- Üniter Irak kırmızı çizgimizdir.
- Musul ve Kerkük kırmızı çizgimizdir.
- Suriye’nin toprak bütünlüğü kırmızı çizgimizdir.
- Fırat’ın batısı kırmızı çizgimizdir.
- Süleyman Şah Türbesi kırmızı çizgimizdir.
- Fırat’ın doğusu kırmızı çizgimizdir.
- Doğu Kudüs kırmızı çizgimizdir.
Kendimi bildim bileli tüm hükümetler kırmızı çizgilerden bahsetmiştir.
Ben de defalarca “Kırmızılar pembe oluyor” diye yazmışımdır.
Şimdilerde yine kırmızı çizgilerden bahsediliyor.
Lütfen etmeyin.
Konunun önemli olduğunu, oldu bittilere izin vermeye taraftar olmadığımızı, bunu engellemek için elimizden geleni yapacağımızı falan söyleyin, itirazım yok.
Ama kırmızı çizgi deyip durmayın.
Çünkü bizim kırmızı çizgiler kısa sürede renk değiştiriyor.
Sonunda elinizde gökkuşağı gibi bir bayrak olacak.
***
FETÖ mağdurları niye hâlâ içerde
Af meselesi ile ilgili fikrimi biliyorsunuz.
Aynen Erdoğan gibi düşündüğümü yıllardır yazarım.
Meşhur Rahşan Affı söz konusu olduğu zaman da “Devlet kendine karşı işlenen suçları affeder ama vatandaşa karşı işlenen suçları affetme yetkisi yoktur. Sürekli aflar devlete karşı güveni ortadan kaldırır ve sonunda ihkakı hakkın yolunu açar” dedim hep.
Şimdi de af denilince tüylerim diken diken oluyor.
Ama bir konuda ciddi bir haksızlık olduğunu ve bunun giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdilerde FETÖ olarak adlandırılan Fetullahçı çetenin Türk yargısına ve hatta Türkiye’deki her şeye egemen olduğu dönemde bu grup aleyhine konuşmak önemli bir suç teşkil ediyordu.
Bırakın hakareti “Feto” diyenler bile yargı karşısına çıkarılıyor, akıl dışı cezalara çarptırılıyordu.
Biliyor musunuz ki, bugün hâlâ cezaevlerinde Fetullah Gülen aleyhine konuştuğu için Gülen’e sözde hakaret ettiği için yatan pek çok kişi var.
Herkes kandırılırken kandırılmamış olan bu kişiler için bir af değil ama bir yasa değişikliğine gerek var.
***
Kamu etmeyecek mi?
Enflasyona karşı yürütülen seferberlikte özel sektörün attığı adımlar ciddiyetle takip ediliyor.
O kadar ki, polis ve zabıta marifetiyle market denetimleri bile yapılıyor.
Özel sektör kuruluşları da ister korkudan, ister inandıkları için bu mücadeleye uymaya çabalıyorlar.
İyi de özel sektörden bu çabayı ve bu özveriyi talep eden devlet ya da kamu kuruluşları bu mücadeleye aynı oranda destek veriyor mu?
Pek zannetmiyorum.
Çünkü kamunun sağladığı mal ve hizmetlerde yüzde 10’luk bir indirime pek rastlamadım.
Tam aksine, ciddi bindirimler var.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kamunun maaş artış oranları, vergi artış oranlarının altında kalmadığı zaman.