Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir eğitim neferinin feryadı diye, tecrübeli bir okul müdürünün gözünden eğitimdeki sorunların bir bölümünü yazdım.

        Eğitim camiasından binlerce mail ve mesaj geldi.

        “Az bile yazmışsın” diyenler.

        “Daha ne sorunlar var bir bilseniz” diyenler.

        “Bir iki madde hariç aynen katılıyorum” diyenler.

        Hemfikir olmayan neredeyse yok.

        Tabii sosyal medyada bana sövenler de var ama onlar zaten “İki kere iki dört” desem de sövüyorlar bana, “Allah bir” desem de.

        Onun önüne geçmek mümkün değil.

        Yaşasam “Bu herif niye hâlâ gebermedi”; ölsem, “Eleştirilerden kurtulmak için geberdi” diyecek kadar gözü dönüklere yapacak bir şeyim yok.

        Zaten bu grubu ciddiye aldığım falan da yok.

        Zaten kudurmalarının nedeni de ciddiye almıyor olmam.

        Ama cehaletin, bilgisizliğin, önyargılı olmanın nesini ciddiye alayım.

        Onlar ürür ben yürürüm.

        Eğitim meselesine dönecek olursak.

        Spectator Index, Dünya Ekonomik Forumu’nun araştırma verilerine dayanarak, “Eğitimde kalite endeksi” yayınladı.

        Buna göre, eğitim kalitesi sıramalası şöyle:

        İsviçre

        Singapur

        Finlandiya

        Hollanda

        ABD

        Katar

        Kanada

        Yeni Zelanda

        Birleşik Arap Emirlikleri

        Danimarka

        İzlanda

        Norveç

        Hong Kong

        Belçika

        Avustralya

        Peki Türkiye kaçıncı?

        Uzatmadan söyleyeyim.

        “Eğitim kalite indeksinde” Türkiye 99'uncu sırada.

        Evet doksan dokuzuncu.

        Üzerimizde kimler var derseniz.

        Mesela Pakistan 94.

        İran 75.

        Suudi Arabistan 54.

        Ruanda 46.

        Altımızda ise Yemen, Nijarya , Mısır ve Brezilya var. Yani aslına bakarsanız ortada bir Türk mucizesi var.

        Bu kadar kalitesiz eğitime rağmen buradan Nobelli bilim adamları ve nispeten başarılı bir ekonomi çıkıyorsa şanslıyız ve mucize yaratıyoruz.

        Ancak giderek bozulan eğitim sistemimiz ve yurt dışına kaçan beyinlerimiz gelecek açısından olumlu sinyaller vermiyor.

        Zaten adı üzerinde mucize yaratmışız.

        Mucizeler de kalıcı değildir.

        ***

        Teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanı

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kutlamak istiyorum.

        Bu seçimde partisinin sokaklardaki bayrak ve flama kirliliğine neden olan uygulamalardan vazgeçtiğini, bu tip propaganda faaliyeti yapmayacaklarını söylemiş.

        Bravo.

        Yıllardır merak eder dururum, hangi salak seçmen sokakta tepesinde bir bayrak sallandı diye gidip o bayrağı asana oy verir.

        Hele bir de zaten bütün partiler o bayraklarla gökyüzünü görünmez hale getirmişlerse.

        Tam bir pislik, tam bir ilkellik gösterisine dönüşen bu durumu en fazla propaganda gücüne ve kaynağına sahip partinin yapmaktan vazgeçmesi mutlaka diğerlerini de etkileyecektir.

        Plastik bayraksız bir seçim görmek nasip olur inşallah.

        ***

        Bölücü olmayan alınmasın

        En illet olduğum şeylerden biri de dinlemediği, duymadığı laflar hakkında başını sonunu bilmeden ahkam kesmek, eleştiri yapmak ve hatta kıyamet koparmak.

        Bir grup Çerkes bana çok kızmışlar.

        Salı akşamı söylediğim bazı sözler yüzünden.

        Ama büyük bölümü ne programı izlemiş ne de ne dediğimi dinlemiş.

        Sosyal medya üzerinden duyduğu kadarıyla öfkelenmiş.

        Salı akşamı Teke Tek’te Suriyeli mülteciler ya da göçmenler konusu açıldığında bunların ileride Türkiye’ye sorun olabileceğinden söz edenlerin yanı sıra, “Türkiye, yüzyıllardır imparatorluk coğrafyasında sıkıntıya düşenlere kucak açmıştır. Onlar da Türkiye’nin kalıcı unsuru haline gelmiştir” diye konuşuldu.

        Ben de konuşmanın bir yerinde “Ama bu sorun yaratmadıkları veya yaratmayacakları anlamına gelmiyor. Mesela bir süredir bu şekilde Türkiye’ye gelmiş grupların da talepleri oluyor. Mesela bazı Çerkesler kültürel hak talebinde bulunuyorlar. Yarın öbür gün Suriyeli göçmenler de bu taleplerde bulunabilirler” minvalinde bir şeyler söyledim. Buradaki kilit laf “Bazı”.

        Ki Murat Bardakçı da, İlber Ortaylı da geçmişte benzer eleştiriler yapmışlardı.

        Elbette ki, Türkiye’deki tüm etnik gruplar gibi tüm İmparatorluk bakiyileri, coğrafyamızdan zorunlu olarak kopup bu toprakları vatan bellemiş herkes bu ülkenin asli ve kurucu unsurudur.

        Ama bu unsurların her biri kalkıp “Bizim haklarımız” diye ayrı ayrı kıyamet koparmaya başlarsa bu ülke içinden çıkılmaz bir hal alır.

        Ki zaten bazılarının da istediği budur.

        O yüzden “Bölücülük” yapmayan hiç kimse benim bu sözlerimden alınmasın.

        Yok eğer “Bölücü” iseniz sonuna kadar üzerinize alabilirsiniz.

        ***

        Ne alakası var Murat

        Murat Bardakçı demişken, aklıma takılan bir konuda Bardakçı dostuma bir sual sormak istiyorum.

        Zaten muhtemelen o da bana bir yanıt vermek istiyordur.

        Murat geçenlerde bir yazı kaleme alarak, “Alkol kullanmayı modernlik zannedenler var” demiş.

        Böyleleri var mı bilmiyorum Murat.

        Ben görmedim.

        Belki birkaç hıyar vardır ama alkol kullanmanın modernlikle ilgisi yok.

        Binlerce yıldır kullanılar bir şey. Tam aksine modern toplumlar alkol kullanımını azaltmaya çalışıyorlar.

        Alkol kullanımını modernite zannetmiyoruz.

        Alkol kullanımına yaş sınırlaması getirilmesi, alkol tüketiminden vergi alınması kimseyi rahatsız etmiyor.

        Rahatsızlık yaratan şu.

        “Dayatma”

        Beni tanıyorsun.

        Öyle fazla içki meraklısı biri değilim.

        Olsam olsam sosyal içici sınıfına girerim.

        Senden ya iki kadeh fazla içiyorumdur, ya üç.

        Bunu da bir modernlik gösterisi ya da göstergesi olarak görmüyorum.

        Ama içmeyi veya içmemeyi özgür irademle kendim kararlaştırmak isterim.

        Birinin bana dayatmasını değil.

        Zaten bu dayatmaların bir halta yaramadığını biliyoruz.

        Şeriat ülkesi Suudi Arabistan’da da, İran’da da bol miktarda içki içiliyor.

        Yasaklar sadece kaçakçılara veya gayrı sihhi içki üretimi yapanlara yarıyor.

        İnsanların kendilerine keyifle birlikte zarar veren alışkanlıkları ne dini ne de seküler yasaklarla engellenemiyor.

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        "Müritler uçurmadığı zaman."

        Diğer Yazılar