Şuursuzluk
PKK/YPG’nin Batı medyası ve FETÖ diasporası destekli propaganda makinası, bu “Ortak terör yapısını” romantize eder ve tüm Kürtlerin temsilcisi olarak algılanmasını sağlarken, bir yandan Türkiye’nin “Tüm Kürtlerin düşmanı” gibi tanıtılmasını da yapıyor.
Bu saatten sonra Dünya’ya, hele hele imajımız türlü yönlerden yerlerde sürünürken aslında Kürtlere en fazla zulüm eden örgütün PKK, en fazla Kürt katleden örgütün PKK olduğunu anlatmamız çok zor.
Oysa siyasi tarih hep göstermiştir ki, ayrılıkçı hareketlerin en fazla zarar verdiği gruplar kendi etnisitesinden olanlardır.
Ve şimdi ABD Suriye’den çekilme arifesinde olduğunu açıklarken, bölgedeki terörle mücadele boşluğunu Türkiye doldurmak istediği bir sırada PKK/YPG terör örgütü “Türkler Kürtleri katledecek” propagandasını tam gaz başlattı.
Bölgeyi ve gerçeği bilen bir kaç uzman gazeteci dışında, Batı medyası da bu söylemin peşine takılıyor.
Öyle ki, neredeyse bu söylem üzerinden Beşar Esad legalize ediliyor, Esad “Kürtlerin hamisi” konumuna sokulmaya doğru gidiyor.
Türkiye ise en üst düzey telefon görüşmeleri, etkili gazetelere yazılan makalelerle “Yahu bizim Kürtlerle bir derdimiz yok. Biz terör örgütleriyle savaşıyoruz. Bunların kimi din örtülü, kimi etnik örtülü ama sonuçta hepsi terör örgütü” demeye çalışıyoruz.
Buna inandırabilir miyiz?
PKK/YPG’nin yaptığı propagandanın Türkiye’deki “Şuursuz destekçileri” olmasa belki...
Bu şuursuz destekçiler PKK güdümündeki gazeteler ve yazarlar değil.
Onlar bunu şuurlu olarak yapıyorlar.
Şuursuz olanlar ise “Hükümet yanlısı” olarak kendini tanımlayan ve Türkiye’de milliyetçi hisleri körükleyerek iktidara hizmet ettiğini düşünenler.
Bunlar her gün Suriye’den fotoğraflar koyup, “Kazın kazın, gelip sizi o çukurlara gömeceğiz” manşetleri atarak, Türkiye’nin anlatmaya çalıştığı “Bizim derdimiz Kürtlerle değil terörle” yaklaşımını her gün yerle yeksan ediyorlar.
Türkiye’yi yönetenler bilmeliler ki, aptal dosttansa, akıllı düşman yeğdir.
Üstelik de düşman zannettikleri herkes düşman da değildir.
***
Bütçeye şartlı onay
ABD’nin güçlü ve oturmuş sistemine rağmen “A la Ameriken” bir diktatörlük peşindeki Donald Trump, her diktatör veya diktatör özentisi gibi “İnatçı” bir kişiliğe sahip.
Meksika sınırına yapmayı planladığı duvara onay gelmediği için bütçe Meclis’ten geçmedikçe o da geri adım atmıyor ve ülkeyi kilitliyor.
ABD’de günün şakası ise şu:
“Demokratlar duvarın yapılmasına tek şartla onay verecekler. Trump’ın duvarın Meksika tarafında kalması şartıyla”
***
Aranan savcı
İlahiyat Profesörü Mustafa Öztürk’e kamu görevlisi din adamlarından dahi ölüm tehditleri gelirken burada “Mustafa Öztürk’ten sonra sıra kimde” sorusuna yanıt aramış ve Öztürk’ü takip edecek olan ismin Mustafa İslamoğlu olacağını söylemiştim.
Haklı da çıktım.
Dün İslamoğlu da ölüm tehditleri aldığını açıkladı ve şöyle yazdı:
“Bu kaçıncı ölüm tehdidi? Bu katil adaylarını yetiştiren tarla, IŞİD’i yetiştiren tarlayla aynı. Bu katil adayları, ölüm tehdidi savuracak kadar meydanı boş bulmuşlar. Bunları yetiştiren 'öldür' dininin Engizisyoncu vaizleri ve müritlerinden hesap soracak bir savcı aranıyor!"
Bulursanız haber verin Mustafa Bey...
O savcıyı arayan çok kişi var.
***
Elif Elmas şaşırtmadı!
Fenerbahçe’nin genç futbolcusu Elif Elmas dün rakibin bacağını kırmaya yönelik hareketi sonrası kırmızı kart gördü.
Şaşırdık mı?
Asla.
Çünkü bu çocuğun geçen sene bir U21 maçında rakibine yaptığı hareketi hatırlayanlar için bu bacak kırma girişimi bir sürpriz değil.
Ama sürpiz olan bu kadar genç birinin bu kadar “Kötü kalpli” olma kapasitesini nereden bulduğu.
Elif Elmas iyi futbolcu mu kötü futbolcu mu bilmem.
Ama nasıl bir insan olduğu artık çok belli.
***
10 yıl
10 years challenge diye bir manyaklık baş gösterdi bir kaç gündür.
Herkes sosyal medyada 10 yıl önceki ve bugünkü fotoğrafını paylaşıyor.
Biz de aval aval bakıyoruz.
Gördüğüm şudur.
Fotoğraflarını paylaşan herkes bugün 10 yıl öncesine göre daha genç ve daha güzel.
Sanki zaman tersine akmış.
Bunun için kozmetik sanayine mi, estetik cerrahiye mi, yoksa telefonların fotoğraf işleme aplikasyonlarına mı teşekkür etmeliyiz bilemedim.
Belki de en iyisi hepsine teşekkür etmek.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Öfkenin bulaşıcı olduğunu çoktan öğrenmiş olduğumuz zaman.