Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şimdi bazı okurlar diyebilir ki, “Fatih, kardeşim başlıktaki o kelime ne anlama geliyor? Ne demek bu vintage?”

        Anlatayım arkadaşlar.

        Vintage kelime anlamı olarak “bağbozumu” demek.

        Ama son zamanlarda farklı bir anlam yüklendi kelimeye.

        Yakın geçmişe ait olan ya da yakın geçmişte moda olan bir şeyin yeniden kullanıma sokulmasına “vintage” deniyor.

        Daha çok otomobiller ve giyim modası için kullanılan bir terim ve genelde 1960’ların, 70’lerin ruhunu yansıtan şeylerin kullanılması olarak tanımlanıyor. “Peki bunun Türkiye ile ne alakası var” diyeceksiniz muhtemelen.

        Var çünkü Türkiye’de bugünlerde konuşulan konular, olaylara yönelik sergilenen yaklaşımlar, yapılmak istenen, koyulmak istenen kurallar beni çocukluğuma, gençliğime 1960’lara, 70’lere götürüyor.

        Kendimi gençleşmiş, zaman makinasına girip gençliğime geri dönmüş gibi hissediyorum. O yıllarda da sürekli bir “çarşıda pazarda pahalılık” edebiyatı vardı mesela.

        Suç ise o zamanda şimdiki gibi “stokçu”daydı.

        Gazetelerin manşetlerinde stokçular vardı hep.

        Elinde purosuyla stokların başına oturmuş her yerinden para fışkıran stokçu karikatürleri çizilirdi.

        O yıllarda henüz hal binası şehir dışına taşınmamıştı. Eminönü’nde, dubaları su aldığı için sürekli yan yatan Galata Köprüsü’nün kuzey yanı başındaydı.

        Hal mafyasına sövülürdü sürekli olarak pahalılığın müsebbibi olduğu için.

        Hükümetler sürekli olarak halk lehine fiyatları baskıladığı için pek çok ürün bulunmazdı.

        Henüz büyük marketler pek olmadığı için bakkallara kızılırdı, bu ürünleri tezgah altından karaborsa fiyata sattıkları için.

        Belediyeler aynen eski komünist blok ülkelerinde olduğu gibi “tanzim satış mağazaları” açardı halk ucuz bir şeyler alabilsin diye.

        Kuyruklar olurdu bu mağazaların önünde. Satılan mallar ise genelde tapon, kalitesiz mallardı. Yahnisi olmazdı anlayacağınız. Ama siyasetçilerimiz rahatlardı bu mağazalar sayesinde. “İşte ucuz mal” deme şansı bulurlardı.

        O sıralarda henüz özelleştirilmemiş olduğu için, bir kısım ucuz malı da Sümerbank mağazalarında satardı devlet.

        Özellikle tekstil ve ayakkabı gibi giyim malzemelerini.

        Buna rağmen ne enflasyon dizginlenebilirdi ne de pahalılık.

        Şimdi yeniden “tanzim satış mağazaları” gündeme gelince ben de o günlere geri döndüm.

        Ve sevindim doğrusu.

        Yavaş yavaş 1960’lara geri dönüyoruz.

        Anlaşılan sonunda Atatürk dönemine varacağız hayırlısı ile.

        REKLAM

        ***

        CHP hisseleri

        İş Bankası’ndaki CHP hisseleri ile ilgili olarak kendi görüşlerimi yazacağım demiştim.

        Bir gün gecikme ile de olsa işte benim ne düşündüğüm.

        İş Bankası’ndaki CHP hisselerini Hazine’ye geçirme fikri, yakın dönemde ilk olarak Tansu Çiller’in aklına gelmiş ya da getirilmişti.

        Dönemin Başbakanı Tansu Çiller bunun için bir hazırlık yaptırmış, hem hukukçuları hem de ekonomi bürokratlarını bu konuda fikir üretmeye yöneltmişti.

        Kararlıydı.

        Ancak yanında bulunan aklı başında üç beş kişi “Yapmayın Tansu Hanım, İş Bankası Türkiye’de kurumsal kültürü en yüksek kurumların başında gelir. Bir gelenektir, Türkiye’de sermayesiz girişimcilerin tamamına yakınını bu banka desteklemiş, bu banka Türk sanayisinin temelini atmıştır. Özel sektörün gelişmesinde katkısı büyüktür” diyerek zor da olsa vazgeçirmişlerdi.

        O gün Tansu Hanım’a söylenenler büyük ölçüde doğruydu.

        İş Bankası Türk sanayicisine, siyasi etki dışında ekonomik ölçülere dayalı kredi veren ve yağmurlu havada şemsiyeyi geri istemeyen ender bankalarımızdan biridir.

        Peki İş Bankası yönetimlerinin hiç mi günahı olmadı?

        Oldu elbette.

        En önemli ayıpları, birbirinden çok farklı gruplara ayrılmış hisse senedi sahipleri arasında haksızlıklar yapıldı.

        Kurucu hisselerin ve bazı imtiyazlı hisselerin hakları yıllarca verilmediği için şikayetler, davalar oldu.

        Bazıları çözüldü, bazıları çözülmedi.

        CHP’nin de karar verici değil ama söz sahibi olduğu İş Bankası yönetimi ile ilgili yanlışları yok değil.

        Bana göre en büyük hataları, İş Bankası yönetimine yönetim kurulu üyesi atarken yaptıkları seçimler.

        Buraya çok değerli bankacıları, bürokratları atayacakları yerde, zaman zaman partilileri atadılar.

        Mesela Murat Karayalçın.

        Murat Bey’in kalkınma üzerine yurt dışında aldığı çok iyi bir eğitimi ve konut kooperatifçiliği alanlarında çok önemli tecrübeleri vardır ama bankacılık ne alaka?

        Tabii aynı şeyi kamu bankaları yönetimlerine iktidarlar tarafından atanan pek çok yönetim kurulu üyesi için de söylemek mümkün ama o hata, bu hatayı götürmez. İkisi de hatadır.

        Keza 15 yıl kadar önce CHP, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun İş Bankası hisselerinden gelen paylarını ödememeye kalkıştı.

        Argümanı da aynen bugün hükümetin öne sürdüğü gerekçeydi.

        “Türk Tarih ve Dil Kurumu 12 Eylül’de kapatıldı. Bugün iki ayrı kurum olarak yeniden açılmış olan kurumlar geçmişteki kurumla aynı tüzel kişilik değildir” dedi CHP.

        Olay mahkemeye intikal etti.

        Mahkeme CHP’yi haksız buldu.

        Her iki kurum da paylarını almaya hak kazandılar.

        Ve işin komiği bugün CHP’nin de öne süreceği geçerli argümanı CHP’nin eline ermiş oldular.

        Onlar darbe kurumu ile kapatılıp yeniden açılarak eski haklarına kavuşmuşlarsa, CHP de bugün aynı tezi öne sürecektir.

        Bu konuda son söyleyeceğim ise, sermaye ile ilgilidir.

        Türkiye, hukuka olan güvensizlikten ötürü yabancı sermaye çekmekte bir süredir sıkıntı yaşıyor.

        İş Bankası’nda yapılacak böyle bir işlem, yabancı sermaye açısından biraz daha ürkütücü olacaktır.

        REKLAM

        ***

        CHP’lilerin zekadan uzak teorileri

        CHP adına konuşan bazı kişiler, yanlış söylemler kullanarak,. Güvenilirlikten uzaklaşıyorlar.

        1- “Kamu Bankaları zararda bu yüzden İş Bankası’na ihtiyaçları var”

        Çok hatalı. Kamu Bankaları zararda değil. Türkiye’deki bankacılık hukukuna göre bankaların zarar açıklaması mümkün değil. Evet Kamu Bankaları’nın görev zararları oluşuyor ancak bu zararlar Hazine tarafından hemen kapatılıyor ve bilançolar asla zararla kapatılmıyor.

        2- “İş Bankası Türkiye Varlık fonuna koyulacak ve peşkeş çekilecek”

        Böyle bir niyet olsa da bu mümkün olamaz. Çünkü CHP’nin elindeki hisseler çoğunluk değil. Yüzde 28. Yani Hazine ancak ve ancak İş Bankası hisselerinin kendine ait olması muhtemel yüzde 28’ini Varlık Fonuna koyabilir.

        CHP’liler bu iki teoriyi savunmak vazgeçmeli.

        Çünkü komik oluyorlar.

        Bu hisselerin Hazine’ye geçmesi halinde İktidarın neler yapabileceğini de başka bir gün yazarız.

        REKLAM

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Telefondan çok karşımızdaki kişinin yüzüne baktığımız zaman.

        Diğer Yazılar