Adl-i İmari
İmar Barışı’nın tanıtımı için yapılan “kamu spotunu” hatırlıyor musunuz?
Hani şu Hasan Kaçan’ın “Müjde müjde, devletten size müjde” diye mahalleye girdiği filmi.
Hasan Kaçan spotta şöyle diyordu: “Devletten size şefkat eli. Kayıtsız yapılan binalarınız kayıt altına alınıyor.”
Vatandaş soruyordu: “İki göz ev yaptık. İzinsiz. Ha yıkıldı ha yıkılacak diye korku içindeyiz.”
Hasan müjdeyi veriyordu: “Korkmayın. Kayıt altına gireceksiniz. Elektrik, su da bağlanacak.”
Bir diğeri “Arsa tapumuz var, konuta çevrilecek mi?” derken diğeri, “Babam evin altını dükkana çevirdi, ona da izin geliyor mu?” diye soruyordu.
Kaçan herkesi sevindiriyordu.
Hepsi yasal hale gelecekti.
Bir başvuru yetecekti.
Aylarca yayınlandı bu tanıtım ve benzerleri.
Hepiniz de dinlediniz, duydunuz.
Peki size soruyorum, şu medyada benden başka bu konuyu açıkça, sertçe eleştiren oldu mu?
Ben görmedim.
Kimse gıkını çıkardı mı?
Asla.
Muhalefet partisi “Böyle rezillik olur mu?” diyebildi mi?
Kat’a.
Ben sonunda şöyle yazdım bir gün:
“Böyle bir şey olamaz. Zannederim devlet bunu bilerek yapıyor. Kaçak binaların sahiplerine kendi kendilerini ispiyonlatıyor. “
Şimdi bakıyorum da, iş oraya doğru gidiyor.
Yetkili ağızlardan şunlar dökülmeye başladı:
“Kaçak yapıları yıkacağız. Denetimler yapılacak. Usulüne uygun yapılmamış binalar boşaltılacak.”
Ya baştan beri plan buydu, ki zannetmiyorum, ya da zor oyunu bozdu, akılları başa getirdi.
Eğer açıklamalar doğru ise, kararlılıkla yapılmış ise İmar Barışı rafa kalkacak demektir.
Kaçakçılar da kendilerini ispiyonladıkları ile kalacaklar.
Üste bir de para vermiş olacaklar.
Kim bilir belki de Adl-i İlahi dedikleri budur.
Yasaya uyanların duası kabul olmuştur.
Kamu spotundaki “Korkmayın” cümlesinin anlamsızlığı zaten ortaya çoktan çıktı.
Kaçak ev yaptıysanız “korkun”.
Hem doğa kanunlarından hem kandıran tarafın aslında kandırılan olmasından.
***
Hakça
Tanzim satış mağazaları, en azından bir kısım vatandaşın ucuz sebze ve ucuz bakkaliyeye ulaşmasını sağlamış gibi.
Tabii bunun uzun süre sürdürülmesi mümkün değil.
Zaten konum da bu değil.
Söyleyeceğim şudur.
Şimdi bir tanzim satış mağazalarının önünde kuyruklar var.
Peki bundan 10-15-20 ya da 30 sene sonra bir siyasetçi çıkıp “Akape dönemini hatırlıyor musunuz vatandaşlarım. Kuyruklar vardı, patates soğan bile kısıtlı olarak karneyle veriliyordu” dese haklı bir eleştiri yapmış olur mu?
Tabii ki, olmaz.
Zaten o yüzden de bütün Avrupa açlıktan kırılır, bombalar altında ölür ve dünya ekonomisi çökmüşken 2. Dünya Savaşı dönemi Türkiye’yi hatırlatıp “Ekmek karneyle satılıyordu” demek de pek hakça olmuyor!
***
Bir et üreticisi ne der?
Güçlü iletişim ne hoş bir şey aslında.
Dün Anadolu’nun bir köşesinden gelen maille, bir köylü vatandaşımızın sorunlarını aktarabildim size.
Bugün de bir başkasınınkini aktaracağım.
Eski zaman olsa o vatandaş beni zaten okuyamayacaktı.
Köyüne gazete gitmesi neredeyse imkansız. Hadi de ki, bir gazete buldu okudu, bana mektup yazacak, postaya verecek, bana gelecek.
Belki haftalar sonra elime geçecekti.
Şimdi en ücra köyden cep telefonu ile yazımı okuyor, konu kendisini ilgilendiriyorsa birkaç dakika sonra bana ulaşıyor.
Ne keyifli.
Bu sefer Amasya’dan bir üretici derdini anlatıyor:
“Fatih Bey merhaba,
Ben Erol E. Amasya Suluova’da 28 yıldır et üreticiliği yapmaktayım. Az önce ahırıma yeni hayvanlar girdi size bir de resim yollayacağım.
Kırmızı et fiyatları asla yüksek değil.
Beyaz et 45 günde yetiştiriliyor. Ancak kırmızı et, tohumlardan sonra 9 ay gebelik, 4 ay buzağılık, 6 ay danalık ve sonunda 8 ay besi evresi tamamlandıktan sonra mezbahaneye yani tüketiciye ulaşıyor.
Şimdi kalem kalem istisnasız her hayvan için mecburi yapılan masrafları yazalım.
1. %90 dana hayvan pazarından temin edilir. 5000\6000 TL (Neden damızlık inekten temin edilmediği çok uzun bir konudur).
2. Bir dana besi süresi içerisinde günlük ortalama 7.5 kilo yem tüketir.
En ucuz besi yemi 50 kg, 65 TL.
3. Bir dana günlük 4 kilo saman tüketir: 2 TL.
4. Diğer ilaç, elektrik, bakıcı, su ve barınma masrafı bir dananın toplam maliyetinin % 10’dur.
Bu yazdığım rakamlar asgaridir teyit edebilirsiniz.
Dana 5000 TL
Yem 3500 TL
Saman 500 TL
İlaç vs... 900 = 9900 maliyetle hayvan mezbahaneye götürülür.
1 yılda bu hayvanın muhtemelen geleceği karkas ağırlık 350 kg’dır.
Yani; 350x28,3=9905 TL.
1 kilo etin üreticiye maliyeti en iyimser hesapla 28.3 TL’dir.
Bugün devletimiz et süt kurumu eliyle besicinin elinde olan danaları 29 TL’ye almaktadır.
Yani 350x29= 10150 TL.
Bir danadan kazandığımız para 150-200 TL.
Ne dersiniz, et pahalı mı gerçekten?
Et fiyatlarını yükselten bir neden de her yıl ülkemize giren 30 milyonu aşkın turisttir. Turizm döneminde 90 gün et fiyatları yükselir sonra yine maliyet düzeyine yavaş yavaş iner.
Biz de üç beş kuruş kazanabilmek için mecburen yükselince satarız. “
***
Metrobüs elektrikli olsun
İstanbulluların çok memnun kaldığı Metrobüs hattı, Kadir Topbaş tarafından icat edilip, devreye alındığı zaman büyük beğeni yaratıp, Topbaş’ın son belediye seçimlerini rahatça kazanmasına neden olan bir hizmet haline gelmişti.
Topbaş’ın niyeti, bu hattı daha da geliştirmekti.
Nitekim zaman içinde uzadı, farklı bölgelere ulaştı, karşıya geçti ve kullanıcı sayısı arttı.
Bu seçimden sonra seçilecek belediye başkanlarından benim beklentim şu:
Metrobüs hattının mümkünse havaya alınıp, monoray sistemine çevrilmesi.
Yok eğer bu çok pahalı ve gereksiz deniliyorsa, en azından bu hat üzerinde çalışacak araçların elektrikli otobüslere dönüştürülerek, çevre kirliliğine bir nebze olsun katkının belediye tarafından sağlanması.
***
Hoca trampası
En iyisi Beşiktaş ile Federasyon hocalarını takas etsin.
Şimdi Şenol Güneş giderse, ligi tanımayan bir yabancı hoca Beşiktaş’ta başarılı olamaz.
Oysa Lucescu hem ligi tanıyor hem de Beşiktaş’ı.
Yüzüncü yılında Kara Kartal’ı şampiyon yapan adama bir kez daha Beşiktaş neden olmasın!
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kızmadan önce dinlediğimiz zaman.