Tarım gözlem komitesi
Türkiye’de tarımsal üretimin büyük bir tehdit altında olduğunu yazmaya başlamam 10 yıllar öncesine dayanır.
Arşivlere bakarsa birileri görür.
Geleceğimiz hali yıllar önce yazmış uyarmışım.
AK Parti iktidarı da bu duruma sağlıklı bir müdahalede bulunmadı.
Tek olumlu hareketleri, miras yoluyla tarlaların bölünmesini engelleyen yasayı çıkarmak oldu.
Gerisi anlamsız teşviklerle bu işi düzeltebileceklerini zanneden yanılgılarından ibaret.
Tarım üretmeyen çiftçiye para vermekle gelişmez.
Gelişeceğini zannedersek, geleceğimiz nokta “tanzim satış” olur.
Oysa burada bırakın Amerika’yı Avrupa’yı yeniden keşfetmemize gerek yok.
Tarımsal üretim patlaması yaşayan Avrupa’yı örnek almak yeter.
Önceki gün Teke Tek’te Profesör Ahmet Ali Koç çok basit bir uygulamayı örnek verdi.
“Tarım izleme komitesi”
İspanya başlatmış yıllar önce.
Onu Fransa takip etmiş.
Bu komite ekimden manava kadar tarımsal üretimi takip ediyor.
Tamamını değil, enflasyonu doğrudan etkileyen 40 küsur ürünü seçmişler.
Bunların nerede ne kadar ekildiğinden başlıyorlar takibe.
Mahsulü öngörüyorlar böylece. Önlem alınacaksa ilk orada alıyorlar.
Sonra üretim miktarını takip ediyorlar.
Ardından üreticinin satış fiyatını, aracının satış fiyatını ve perakende satış fiyatını.
Haksız bir oran varsa orada müdahale ediyorlar.
Hepsi takip edildiği için stok yapan da görülüyor.
Zaten üretim aşamasında müdahale edildiği için stok var ise üretim de ona göre ayarlanıyor.
Fiyat stabilitesi olduğu için stokçunun kâr etmesi mümkün değil.
Bu yüzden stok zaten kimse yapmıyor.
Bu sistemin yıllık maliyeti ise 300 bin avro.
Muhtemelen tanzim satışlardan devletin ettiği zararın 1 günlük miktarından bile az.
Üstelik geçici değil, kalıcı bir çözüm.
***
Üretime kızılmaz üretim planlanır
Üretim planlaması, üretime dayalı her sektörün en önemli işidir.
Mesela otomotiv endüstrisinin gelmiş geçmiş en önemli isimlerinden biri olan Lee İacocca bir “üretim planlamacısıydı”.
Türkiye’de tarım sektöründe ne yazık ki, böyle bir uygulama yok.
Bizim planlamamız köy kahvesinde yapılıyor, çiftçi “Bu yıl patates çok para yapmış” diyor ve bir sonraki yıl herkes patates ekiyor.
Şimdi olacak olan da bu.
Bu yıl kuru soğan ve patates pahalıya satıldı diye önümüzdeki yıl herkes bunu ekecek.
Arz patlayacak, o kadar değersizleşecek ki, patates soğan tarladan toplanmayacak bile.
Bunun sağlıklı olanı ise baştan Tarım Bakanlığı’nın ve Ziraat Odaları’nın ortaklaşa bir planlama yapması.
İhtiyaç ve dünya koşulları öngörülecek, o yılın iklim öngörüleri alınacak, havzasal olarak toprak durumları her yıl incelenecek ve ona göre bir üretim planı oluşturulacak.
Ürünlere verilecek destekler de bir yıl önceden açıklanacak., ekimden sonra değil.
Böylelikle hem ithalat azalacak hem de fiyat olması gerekenden daha oynak hale gelmeyecek.
Bunu gerçekleştirmeyen bir kamu otoritesinin, çiftçiyi, aracıyı, manavı, marketi suçlaması sadece siyasi bir söylemdir.
Sonuca etkisi sıfırın bile altındadır.
***
Böyle mi öğrendiniz Google’da!
Dün bu köşedeki yazılardan birinde tüm siyasi partilerin anlayışını eleştirirken, İYİ Parti’nin Google’den “Bakan olacak adam” diye getirdiği bir ismin bir ilçede belediye meclisi üyeliğine aday olmasına da ismini zikretmeden değindim.
Bu zatı muhterem dün bir açıklama yapmış.
Daha doğrusu bir “hakaret metni” kaleme almış.
Ne satılmışlığım kalmış, ne ahlaksızlığım.
Dur be arkadaş, bismillah daha meclis üyesi olacaksınız. Bu ne hazımsızlık.
Doğru düzgün kendinizi ifade edemiyor musunuz da hakaretten medet umuyorsunuz.
Demek ki Allah korusun yarın biraz daha etkili bir mevkiye gelseniz neler yapacaksınız.
Belli ki, bugünü aratacaksın bize.
Ne oluyoruz!
Google’da sana böyle mi öğrettiler.
Adını vermeseler bile seni eleştirene hakaret et ki bir daha eleştiremesin” mi dediler.
Madem ilkeli olduğunuz iddiasındaydınız, keşke Türkiye’ye sizi “Google’ın üst düzey yöneticisi” diye tanıtırlarken, gerçek pozisyonunuzu söyleyebilme tevazuuna gösterebilseydiniz.
Ya da genel genel başkan yardımcılığı göreviniz üç aydan fazla sürebilseydi.
Bu ülkeye geçmiş zamanlarda da “Genel başkan prensleri” geldi.
Ama onlar hiç belediye meclisi üyeliğine yollanmadılar.
Beyefendi, hiç yapmadığım bir şey yapacağım ve sizi mahkemeye vereceğim.
Satılmışlığım, ahlaksızlığımın belgelerini orada ortaya koyarsınız umarım.
Ben de öğrenmiş olurum.
Ama siz zaten nasıl bir siyaset anlayışınıza sahip olacağınızı, bu hakaret mektubu ile belgelemiş oldunuz.
Allah bu ülkeyi böyle bir siyaset anlayışından korusun.
***
Teyzeler buna ne der!
AK Parti’nin en önemli özelliği muhalefetin elinde silah bırakmaması.
Partinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, dün kısaca şöyle demiş:
“İstanbul bir depreme hazırlıklı değil. Deprem toplanma alanlarının büyük bölümü imara açılmış”
Haydaaaa!
Şimdi muhalefet ne diyecek!
Televizyoncular sokağa çıkıp teyzelere soracaklar “Bu açıklama için ne dersiniz” diye, teyze yanıtlayacak, “CHP’nin kabahati”
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Siyasi unutkanlığı aday göstermeyi unutma düzeyine çıkarmadığımız zaman.