Ne olacak bu S-400'lerin hali
Siyasete pek meraklıyız.
Eskiden daha çok iç siyasete merak vardı.
Şimdi dış siyaset de ciddi bir merak unsuru.
Dış siyaset iç siyaset malzemesi oldukça, merak da artıyor, bilgi de.
Kıbrıs’ı Karadeniz’de zanneden ve “Askerliğimi orada yaptım, eminim” diyen vatandaş Maduro’ya verilen destekten memnun.
“Nerde lan bu Venezuela göster haritada” desen, bırak tam yerini, bulunduğu kıtayı gösterebilse namerdim.
Zaten mesele Maduro’ya destek olmak değil, ABD’ye diklenilmesinden memnun.
“Amerika’ya posta koyabildiğimize göre, biz de onun kadar güçlü olmalıyız” diye düşünüyor vatandaş.
E, zaten İHA, SİHA falan da yapabiliyoruz.
S-400’lerin ABD’nin tüm karşı çıkmalarına rağmen alınacak olması da hoşuna gidiyor vatandaşın.
“Çatlasan da, patlasan da alacağız” diyoruz ya Amerika’ya, pek bir gururumuz kabarıyor.
ABD’nin öfkesine rağmen S-400 almaya cesaret eden kim var ki, bir Çin bir de biz. Belki bir de Hindistan.
Onların milyar nüfusu var ama bizim de yüreğimiz var.
Helal olsun bize.
Dağdan, taştan silip, andımızdan çıkardık ama fark etmez.
“Ne mutlu Türküm diyene”
Vatanperver, milliyetçi, maneviyatçı vatandaş böyle düşünüyor ya da böyle hisleniyor.
Bu ülkede Amerikan emperyalizmine karşı çıkan gençlerin solcu diye asıldığı zamanı da, onlara kimlerin karşı çıktığını da hatırlamak istemiyor elbette.
Çünkü hatırlasa devreler yanacak.
Dediğim hislenmiş vatandaş. Kalbiyle hareket ediyor şimdilik.
Ama devletler böyle hareket etmiyor genelde.
Edecekmiş gibi yapsa da, son kertede edemiyor, etmiyor!
O yüzden bana “Bu S-400 krizi nasıl aşılır” diye soranlara “Soğukkanlı olun” diyorum.
Her şeyin çaresi bulunur, yumurta kapıya dayanınca.
Bakın Yunanistan’da da var S-300’ler.
Kıbrıs’a diye aldılar, Türkiye kıyameti koparınca Kıbrıs’a koyamadılar.
Rus silahı olduğu için kullanmaları da mümkün değildi.
Yerleştirdiler Girit’e bir depoya.
Orada çürüyüp duruyorlar.
Ruslar parasını aldıkları için memnun, ABD yerleştirilmediği için memnun.
Yunanlılar bile bulmuşsa bir çare.
Biz mi bulamayacağız?
Yeter ki, yumurta kapıya dayansın.
***
Sen bal arısı gibiydin
Ah Özdemir abi, ahhhhh!
Yapma artık bunu.
Aleyna Tilki ile sahneye çıktı diye Selda Bağcan’ı eleştirme.
Onun yaptığı doğru çünkü, senin söylediklerin, senin tavrın değil.
Senin şarkılarınla gençliğinin en güzel yıllarını yaşamış, senin şarkılarını hâlâ ezbere bilen bir sevenin olarak yıllar önce Beyoğlu’nda çıktığın mekanda seni dinlemeye geldim.
Gece boyunca her şarkı arasında genç sanatçılara çattın.
Müziklerini eleştirdin, kıyafetlerini eleştirdin, çok para kazanmalarını eleştirdin.
Üzüldüm.
Onların yeri başkaydı senin yerin başka.
Onlar çocuktu daha, sen ise efsane.
Çok üzüldüm.
O günden sonra bir daha seni dinlemeye gelmedim.
Üzülmemek için.
Gözümdeki o kocaman yeri kaybetmemen için.
Efsane Özdemir Erdoğan olarak kalman için.
Aradan yıllar geçti.
Sen hâlâ aynı yerdesin.
Yapma Özdemir Abi.
Sen de olacaksın, o gün eleştirdiğin gençler de oldu ve Aleyna Tilkiler de olacak.
Onlar senin yerini daraltmıyor, seni sahneden atmıyor Özdemir Abi.
Onlar seni yukarı itiyor altından geldikçe.
Anla artık bunu.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yaşımız büyüdükçe gönlümüz de büyüdüğü zaman.