Gazete mi, devekuşu mu!
17 günlük tartışma dün en azından şimdilik son buldu.
Ekrem İmamoğlu İl Seçim Kurulu tarafından mazbatasını almak üzere Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne davet edildi.
İstanbul’da herkesin ilgisi bu olay üzerinde.
İster İmamoğlu’ndan yana olsun, ister karşısında olsun.
Günün hatta günlerin olayı bu.
Televizyonlar canlı yayında, internet ortamı yıkılıyor, sosyal medya meseleye kilitlenmiş.
Meseleye ilgisiz olan kim dersiniz?
Bir gazete.
Bir zamanlar Türkiye’nin en büyük, en önemli gazetesi olan Hürriyet.
Hürriyet’in internet sitesinde yukarıda 5, aşağıda 15 manşet haber var.
Bir tekinde bile İmamoğlu’nun mazbatayı almaya gitmesi yok.
Sadece minicik bir kutu, “İmamoğlu mazbata almaya çağrıldı” diye birkaç santimetrekarelik bir minik haber.
Onu da koymak pek içlerinden gelmemiş belli ki ama o kadarını da yapamamışlar.
Yazıktır, ayıptır yahu.
O koskoca gazeteyi 1 milyar dolar verip çöpe çevirmek için mi aldınız?
Sizden muhalefet yapmanızı bekleyen yok.
Rahat olun.
Ama en azından İstanbul'da milletin haftalardır merak ettiği sonucu da veriverin be kardeşim.
Siz yazmayınca mazbata verilmemiş olacak mı zannediyorsunuz?
Gazete misiniz, devekuşu mu?
Bari bundan sonra adınıza “Gazete” demeyin.
***
Organize yolsuzluk iddiası kimi hedef alıyor?
Salı akşamı AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz konuğumdu.
YSK’ya yaptıkları itirazın içeriğini konuştuk büyük oranda.
Anlattıklarından anladığım şu:
Sonuç olarak AK Parti asıl olarak YSK’nın alt kurulları olan il ve ilçe seçim kurullarını “organize yolsuzluğun” müsebbibi olarak görüyor ve suç duyurularında bulunacak.
Bu durumda bundan sonra yapılacak seçimlerde kim sandık kurulunda görev almak ister çok merak ediyorum.
Bence kimse istemeyecektir!
***
Nazlı Ilıcak
Bunca hengame, gündem, kargaşa arasında bazı şeyleri, bazı kişileri ve olayları unutuyoruz.
Mesela Nazlı Ilıcak’ı.
Beni okuyanlar bilir.
Nazlı Hanım ile en ufak bir fikri yakınlığım hayat boyu olmadı.
Asla aynı gazetede yazı yazmadık.
Yönettiğim gazetelerde köşe yazarı olması için, en etkili ve en yetkili kişilerce telkin yapıldığında bile kabul etmedim.
Ortak tek bir noktamız dahi yok.
Ancak 75 yaşındaki bir kadının bunca zamandır hapiste kalıyor olmasını çok da insani bulmuyorum.
Davası tamamlandı.
Mahkum oldu.
Artık delilleri karatması, yargılamayı etkilemesi mümkün olmayan bir durumda.
Mahkemenin kararı Yargıtay’da.
Hiç değilse Yargıtay süreci boyunca bu yaştaki bir insanı cezaevinden çıkarmak gerekmez mi?
Son dönemin en fazla devlet iltifatına mazhar olan ailesi durumundaki “Kavakçı Ailesi” bir dönem onlar için kendi mahallesi ile kavga etmekten çekinmeyen bu kadın için acaba “Bu kadarı da ayıp” demeyi hiç düşünür mü?
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Mevki ile tevazu birlikte büyüdüğü zaman.