Kazansaydınız ne yapacaktınız!
Pek çok kişi YSK’nın ne karar vereceğini merak ediyor.
YSK’nın kararı önemli.
Türkiye ile ilgili hukuk devleti algısından, ekonominin geleceğine ilişkin pek çok mesele YSK’nın kararına bağlı.
YSK ise süreyi ve süreci uzatıyor, ya ortamı kolluyor ya da “Demiri soğutuyor”.
Bilmiyorum.
İtirazcı AK Parti’nin iki yönlü itirazları söz konusu.
Birincisi sandık kurullarının oluşumunun hukuka uygun olmadığı, diğeri ise oyların doğru sayılmadığı.
Birinde ilçe ve il seçim kurullarını suçluyor, diğerinde ise sandık kurullarını.
Bana sorarsanız, AK Parti’nin ilk tercihi yeniden bir seçime gitmek değil.
Çünkü böyle bir durumda bir kez daha kaybetme ve hatta daha farklı kaybetme ihtimali tepede “Demokles’in kılıcı” gibi asılı duruyor.
Bu yüzden de asıl istediklerinin yeniden seçimdense, Başkanlığın kendi adaylarına verilmesi olduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak bu tren artık kaçtı.
AK Parti’nin itirazlarını eleştirecek halim yok.
Gayet güzel atasözümüz var. “Yenilen pehlivan güreşe doymazmış”
Benim yazıları okuyan AK Partililer ise “Çalıntı oylarla ve büyük usulsüzlüklerle kazanan İmamoğlu’na mazbatanın verilmesini nasıl savunursunuz. Sandık kurullarının oluşumunda yaşanan rezaletleri nasıl görmezden gelirsiniz” diye mail yağmuruna tutuyorlar.
Benim ise tek bir sorum var.
“Aynı sandık kurulları, alnı ilçe seçim kurulları ve aynı il seçim kurulu ile kazanan AK Parti adayı Sayın Binali Yıldırım olsa idi yine itiraz edecek miydiniz? Bırakın itiraz etmeyi, CHP itiraz etseydi bunu kaale alacak mıydınız, böyle bir durumda bizlere ileteceğiniz maillerde ‘CHP yine mızıkçılık yapıyor, biz Üsküdar’a geçtik” mi diyecektiniz.
Çok basit bir soru, çok vicdani bir sual.
Samimi yanıt verin diyeceğim ama siyasette samimiyet ne zaman olmuş ki, şimdi olsun!
***
Bozuk terazi her şeyi yanlış tartar
Seçim tekrarlanır mı ben bilemem.
Buna karar verecek olan YSK.
YSK’nın vereceği her karara saygı duyacak mıyım?
Hayır.
Hangi şartla duyarım?
Bir şartla.
Tekrar meselesi onların bileceği bir şey.
Ama eğer bir tekrar olacaksa, böyle bir durumda sadece Büyükşehir Belediye Başkanı seçimi değil, ilçe belediye başkanları ve il genel meclisi seçimi de yenilenmeli.
Çünkü AK Parti “31 Mart’taki terazi yanlıştı” diye itiraz ediyor.
Büyükşehir’i yanlış tartan terazinin, ilçeleri ve belediye meclisini doğru tartmış olması mümkün değil.
***
Sesi güzel mi acaba!
Kanal D Ana Haber sunucusu ve haber dairesi başkanı Buket Aydın hanımefendinin görevine son verilmiş.
İddialar o ki, haber stüdyosuna girmesi, kanalın özel güvenliği tarafından engellenmiş.
Bu bile çok çirkin çok tatsız bir durum. Daha önce böyle bir şey yaşandığını hiç hatırlamıyorum.
Bu hanımefendi ile ilgili son olarak Nisan başında “Yerini hazmetmekten o kadar uzak ki, en ufak bir eleştiriye elini beline koymuş eski Hacıhüsrevli gibi yanıt veriyor.
Biraz sakin olsa, hakkını hukukunu olgun bir tavırla, sürekli herkese hakaret etmeden savunmayı öğrense iyi olacak.
Sonuçta bir haber sunuyor.
Ondan önce onlarca insan sundu o haberi.
Çok da önemli bir iş değil.
O koltukta oturanların bazıları şimdi şarkıcılık yapıyor" diye yazmıştım.
Dediğim gibi daha önce o haberi sunan ve ondan çok daha önemli ve değerli pek çok kişi nasıl o işi bırakmak zorunda kaldı ise o da bıraktı.
Umarım sesi güzeldir diyerek olumlu bir temenni ile noktalayayım.
***
Naçizane bir vatansever
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un Kanal İstanbul Projesi'nin devam ettiğini söylemesi bende ufak da olsa bir panik yarattı.
Projeye karşı olduğumdan değil.
Elimdeki kısıtlı veri ile bu projeye karşıyım diye ortaya çıkacak halim yok.
Çevreye ne gibi etkileri olacağını bilmiyorum, iklime, Marmara’nın kirliliğine veya temizliğine, balıkların göçlerine, endemik türlerin geleceğine ne gibi etkileri olur bilmiyorum.
Ortalıkta ciddi bir ÇED raporu, bir araştırma görmedim, benim elime geçmedi.
Buranın uluslararası hukuk açısından ne ifade ettiğini de bilemiyorum.
Montreux ile çelişir mi, Boğaz’dan geçen gemileri buraya zorla yönlendirebilir miyiz, yoksa fiili beklemeler yaratıp geçmelerini mi sağlarız ve bu ne gibi sıkıntılar doğurur ben anlamam.
Ancak anladığım bir şey var.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, İzmir Otoyolu gibi projeleri yapan müteahhitlere zaten her yıl milyarlarca lira ödüyor.
Buna yakında Şehir Hastaneleri’ni yapan ve işleten müteahhitlere ödenecek paralar da eklenecek.
Buna alım garantili büyük enerji projelerini de ekleyin.
Bakın bakalım ortaya çıkacak meblağ ne!
Ekonomimizin bir belirsizlik ortamına girdiği, özel sektör borç yükünün giderek daha zor yönetilir bir noktaya ilerlediği bir ortamda Kanal İstanbul gibi bir projeye milyarlarca dolar aktarılması için uygun zaman değil bence.
Bunu da rica ederim “Dış güçler bu kanalı istemiyor” falan diye okumayın.
Naçizane bir vatansever olarak “Bir daha düşünün” diye yazıyorum.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
"Hayali düşmanlarla savaşmanın; gerçek düşmanlarla savaşmaktan daha yorucu olduğunu unutmadığımız zaman."