Pit stop
Formula 1 meraklıları iyi bilir.
Otomobillerin birbirine yakın güçte olduğu, pilotların üst düzeyde birbirine çok denk olduğu ya da Monaco gibi, pistin bir otomobilin diğer otomobili geçmesine pek izin vermediği pistlerde Formula 1 yarışlarının sonucunu genelde “pit stoplar” belirler.
Doğru zamanda pit stop yapan, pit ekibi işini daha iyi yapan sürücüler pistte sollayamadıkları rakiplerini pitte geride bırakırlar.
Bazen bir lastik bijonunun sıkılamaması yarışı kaybettirir.
Bazen yakıt koyulurken araç yanar.
Öylesine önemlidir pit stoplar.
Şimdi de siyasette benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Dün İmamoğlu’nun az farkla önde olduğunu yazdım ve AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın bu yüzden tartışmayı kabul ettiğini düşündüğümü söyledim.
Bazıları sordu, “Nereden çıkardın İmamoğlu’nun önde olduğunu”.
Yanıtım basit.
AK Parti’ye yakın anket şirketlerinin bile İmamoğlu’nu önde göstermesinden, 5 ayrı şirketin araştırmalarında İmamoğlu’nun önde çıkmasından ve 17 yıldır rakipleriyle karşı karşıya gelmeyen AK Partili adayların ilk kez rakipleri ile ekrana çıkacak olmasından.
Ve bu ekran yarışı, başa baş giden ama taraflardan birinin diğerini geçemediği bir Formula 1 yarışına dönüşen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için bir “pit stop” niteliğine kavuştu.
Ekrem İmamoğlu, mevcut durumda önde olduğu ve pite girmeye hiç ihtiyacı olmadığı halde bu tartışmayı isteyerek ve kabul ederek pit stop riskini aldı.
Önde götürdüğü yarışta şimdi muhtemelen 3 saatlik bir programda geride bıraktığı yaklaşık 6 aylık amansız yarışı riske edecek.
Bir bijonun geç sıkılması, bir lastiğin yanlış seçimi, bir yakıt pompasının doğru çalışmaması halinde 60 turluk yarışta 1-2 saniyelik bir hata çok pahalıya mal olabilir.
İmamoğlu şimdiye kadar kendi sürüş yeteneği ile önde gitti.
Binali Yıldırım ise kendi yeteneklerine rağmen altındaki eski ve uzun zamandır yıpranmış otomobilin risklerini taşıdı.
Şimdi İmamoğlu hiç ihtiyacı yokken pite girmeyi kabul etti.
Bakalım pit ekibi kendisi kadar yetenekli çıkacak mı?
Son Kanada Grand Prix’sinde Vettel’in bir saliselik hatasına yarış hakeminin verdiği ceza yüzünden kazandığı yarışı kaybettiğini de unutmadan…
***
Jet Fadıl’ı aratmayın bize
Otomobilden bahsetmişken aklıma geliverdi.
Yahu bizim bir yerli otomobil hikayemiz vardı değil mi?
Yanlış hatırlamıyorum herhalde.
5 babayiğidimiz vardı.
Almanya’dan, Bosch’tan transfer edilen bir CEO’muz vardı.
Elektrikli otomobilimiz olacaktı değil mi!
Rüya görmüyordum herhalde.
Üstelik de bir seçim döneminde olmamıza rağmen yerli otomobilimizden ses seda çıkmıyor.
Çünkü adettendir, seçim yaklaştığı zaman iki şey olur.
Trakya’da büyük doğalgaz yatakları bulunur, yerli otomobil projesi piyasaya çıkar.
Bu kez Trakya’da Katar kadar doğalgaz bulundu yine ama otomobil ortada yok!
Hakikaten nerede bu otomobil.
Bakmayın bu yazdıklarıma, duyuyorum ki ciddi çalışmalar yapıyorlarmış.
Ama bir büyükleri olarak uyarayım.
Ciddi çalışma kadar önemli olan bu işle ilgili rüzgardır.
Bir rüzgar, bir heyecan yaratamıyorsanız, arkanıza bu heyecanın gazını alamıyorsanız sonuç alamazsınız.
Yerli otomobilimizi yapacak ekipteki eksik bu heyecanı yaratmak.
Yahu bir iletişim yapın.
Bir model, bir ön model, bir prototip çıkartın ortaya en azından.
Teknik bilgiler saçın ortalığa.
Heyecanlandırın milleti.
Bir Elon Musk olun demiyorum, o yetenek doğuştan gelir, belli ki sizde yok ama en azından bir Jet Fadıl olun.
Yemin ederim o bile olmayan ve asla olmayacak olan bir otomobille sizden daha fazla heyecan yaratmıştı.
***
Sansür
Bugünleri de gördük ya!
Cumhur İttifakı’nın güçlü ismi Devlet Bahçeli’ye, Cumhur İttifakı’nı destekleyen medya sansür uygulamaya başladı.
Niye mi?
Devlet Bahçeli, iki adayın karşı karşıya geleceği program için “Didem Hanım yönetmeliydi” dediği için.
Bunun adı medya komedisidir.
Sadece gülünür.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İdeolojiler kişiliği öldürmediği zaman.