Mustafa Koç'un vizyonu
Çocukluğu ve gençliği Koç Grubu’na yönelik suçlamaları dinlemekle geçmiş biri olarak, yıllar sonra gelinen noktada, Türkiye’de yaşayan her yurttaşın bu gruba ve bu aileye en azından asgari bir saygı duyması gerektiğini düşündüm hep.
Pek çok yanlışları da olsa, Türkiye’nin sanayileşme hamlesi sırasında uluslararası marka olma konusunda geç kalmış olduklarını düşünsem de, 70’li yıllarda ellerini taşın altına koyduklarını ama ağır taşlardan uzak durduklarını idrak etmiş olsam da, bu grup ve bu aile Türkiye için önemlidir.
150 bine yakın insana doğrudan iş sağlayan, bunun birkaç katı insana dolaylı istihdam yaratan, Türkiye’nin ihracatının yüzde 16’sını tek başına gerçekleştiren ve bunu yaparken siyasi desteğe mazhar olmayan bir gruba saygı duymak gerekir.
Koç Grubu’nun bu kadar büyümesinde en önemli katkı ise, hiç kuşkusuz, nur içinde yatsın, rahmetli Mustafa Koç’undur.
Hem iyi bir insan hem iyi bir yönetici hem de vizyoner bir liderdi Mustafa Koç.
Yıllar önce rahmetlinin evinde yemek yiyorduk.
Konu ister istemez futbola geldi.
Mustafa Koç da en az Ali Koç kadar Fenerbahçeliydi.
Futbol sohbeti hararetli hale gelince dayanamadım “Ali niye Başkan olmuyor? Hem ona yakışır hem de Fenerbahçe için iyi olur” dedim.
Mustafa Koç, “Yanılıyorsun. Ali için hiç iyi olmaz. Biz Türkiye’ye hitap eden bir aileyiz. Bizim her kesimden, her takımdan müşterimiz, ortağımız, çalışanımız var. Ali’nin Fenerbahçeliliği zaten biliniyor ama Başkan olmak başka bir şey Türkiye’nin yarısını kendimize düşman ederiz durduk yerde. Hiç gerek yok” demişti.
Aradan epey bir yıl geçti.
Ali Koç önce yönetime girdi, şimdi de Başkan.
Ve her geçen gün ağabeyi Mustafa Koç’un bu konuda da ne kadar haklı, ne kadar vizyoner olduğunu kanıtlar gibi davranıyor.
Fenerbahçe’nin başarısı için uğraşmasına, imkanlarını seferber etmesine kimsenin diyeceği bir şey olamaz.
Ama Fenerbahçe başarılı olamadıkça Ali Koç durduk yerde Galatasaray’a saldırıyor.
Daha da beteri, koskoca Fenerbahçe’nin Başkanı, bir teknik direktörü anlamsız biçimde hedef alıyor.
Kendini düşürdüğü düzeyi bile fark etmiyor.
Üstelik de geçmişte o teknik direktörle dost olduğunu, özel uçağında birlikte seyahat edecek kadar yakın olduklarını da unutuyor.
Sanki Terim’in sicil amiriymiş gibi davranıyor.
Sanki şu an konunun Fenerbahçe ile bir alakası varmış gibi Terim’in sicilinin bozuk olduğunu söylüyor.
Bunu ben de söylüyorum zaman zaman ama bu Fenerbahçe Başkanı’nın işi değil, hele hele Alanyaspor’dan 3 yedikten sora söylenince çok da komik oluyor.
Bugünlerde Ali Koç’un uğraşması gereken sicil, bilmem kaçıncı Şampiyonlar Ligi maçından puanla dönen Terim’in değil, o ligde hiç olmamış Yanal’ın sicili olmalı.
***
Servise her yer park
Dün Habertürk’te şahane bir haber vardı.
Benim de aylardır, yıllardır söz ettiğim bir durumun haberi.
İstanbul caddelerindeki “Servis otoparkı terörü”.
İstanbul’un göbeğindeki en önemli caddelerde, en önemli arterlerde yıllardır süren bir servis aracı rezaleti var.
Zaten yetersiz olan bu caddelerde sağlı sollu servis araçları gün boyu park ediyor.
Ve trafik polislerinin kılı bile kıpırdamıyor.
Sanki o servis araçları yolun parçası gibi.
Polisler görmüyor bile.
Çünkü görseler ya çekerler ya ceza yazarlar.
Bakın oraya siz veya ben sıradan vatandaşlar olarak otomobilimizi değil bütün gün, bir saat park edelim ne oluyor görelim.
Ya ceza ya çekme.
Muhtemelen ikisi birden.
Ama servis aracı ise tık yok. Gün boyu duruyor koca koca otobüsler, minibüsler.
Haliyle de vatandaşın ağzı torba değil ki büzesin.
İthamın, söylentinin bini bir para.
E, haksız da değiller yani.
***
İtfaiyecilere borçluyuz
Dün Tuzla’daki yangın faciasını izlerken aklıma takıldı.
Bizim İtfaiyemiz, bu gibi kimyasal madde ağırlıklı yangınları söndürmede ne kadar mahir ve ne kadar donanımlı.
İtfaiyecilik zor zanaat.
Canlarını ortaya koyuyorlar.
Bize düşen de işlerini en iyi şekilde yapabilmeleri için eğitimlerini ve donanımlarını sağlamak.
Bunu ne kadar yapıyoruz, ne kadar yapabiliyoruz?
Tuzla’yı izlerken aklıma bu takıldı.
Sanki bu işlerde medeni ülke itfaiyelerine oranla biraz geriyiz gibi geldi.
Biri bana “Hayır değiliz” derse emin olun mutlu olacağım.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Haddimizi birisi bildirmeden bildiğimiz zaman.