İki merkezle sınırlı mıyız!
Trump’ın tehdidinin ardından herkesin merak ettiği soru şu:
“ABD Başkanı ile varılan anlaşma ne? Operasyon için Türkiye’nin limiti nereye kadar uzanıyor?”
Şimdi anlatacaklarım tahmin değil, farklı ama güvenilir kaynaklardan derlenmiş bilgi.
ABD Başkanı Trump’ın, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla aramasının nedeni, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yapmayı planladığı operasyon değil.
Başta S-400’ler olmak üzere başka birtakım konuları konuşmak, New York’ta randevu verilmemiş olmasından kaynaklanan kırgınlığı telafi etmek için yapılmış bir arama.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile konuşmasına Suriye’ye yönelik operasyonu da dahil ediyor.
ABD, bu operasyonun Kasım’ın 13’ünde yapılacak Erdoğan-Trump görüşmesine kadar başlamamasını talep ediyor.
Ancak bu talebinin karşılanmayacağını biliyor.
Türkiye’de kamuoyu beklentisi oluşturulduğunun farkında.
Bu yüzden de “sınırlı” bir operasyonun yapılmasını istiyor.
Türkiye sınırına yakın bir, en fazla iki yerleşim merkezi ile sınırlanmış bir operasyon beklentisi içinde ABD.
Yani “Tel Abyad’a girin. Orada güvenli bir bölge oluşturun ve bekleyin” demeye getiriyor.
Türkiye ise buna bir de “Ayn El Arab”ı ekleme niyetinde.
Yani 450 km’lik bölgenin tamamına birden girmek gibi bir durum yok.
Söylenen bu.
*
Doğrudan konuşsanız ne fark eder!
Türkiye’nin bölgede ABD’den kurtulmasının, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumasının, bölgede yeniden belirli bir düzeyde istikrar sağlanmasının yolunun ne olduğunu herkes biliyor.
Türkiye’nin Esad ile yani Suriye’deki iktidar sahibi tek güç ile oturup yeniden konuşması ve anlaşması.
Esad’ın ülkesinin kontrolünü sağlaması Türkiye’nin de lehine.
Bu artık açıkça görünüyor.
Bunu söylediğiniz zaman aldığınız tepki şu:
“Türkiye zaten Rusya üzerinden Esad’la konuşuyor”
İyi de madem konuşuyoruz niye Rusya üzerinden?
Oturup karşılıklı konuşsanız daha rahat daha sağlıklı ve daha anlaşılır olmayacak mı?
Böylesi çok saçma sapan bir durum olmuyor mu!
*
Türkiye Kürtlerin doğal düşmanı falan değil!
Trump’ın açıklamaları peş peşe gelirken, Türkiye açısından uzun vadede çok tehlikeli olabilecek bir söylem kullanıyor ABD tarafı.
Trump, bütün cehaleti ile Türkiye’yi Kürtlerin doğal düşmanı olarak takdim ediyor.
En üst düzeyde kullanılan bu söylem giderek Türkiye’nin üzerine yapışan bir leke oluyor.
Çünkü hiç kimse Türkiye’nin sorununun kendi topraklarında ve Suriye’nin kuzeyi ile Irak’ın kuzeyinde yaşayan milyonlarca Kürt’le değil, ABD’nin de terörist olarak gördüğü küçük bir Kürt terör grubuyla olduğunu bilip anlayacak kadar bölge uzmanı değil, olmak zorunda da değil.
Bu söylemin uzun vadede Türkiye’ye nasıl bir haksızlık ve nasıl bir tuzak olduğunu niye kimse görüp anlamıyor!
*
Kahvaltıyı şehirli erkek hazırlasa olmaz mı!
Müzisyen Kıraç “Çocuk bakmayı geçtim, şehirli kadın evde kahvaltı bile hazırlamıyor” diyerek tüm şimşekleri üzerine çekti.
Epey bir linç ediliyor.
Kıraç’ın bu sosyolojik çıkarımı yapmasını sağlayan ise tüm kahvaltıcıların tıklım tıklım olması.
Öyle diyor.
Ben Kıraç’ın linç edilmesine karşıyım.
Söylediğinde belirli bir gerçeklik olabilir.
Çünkü ben de çocuklarına doğum günü partisi yapıp, poz poz fotoğraf çektirip, bunu instagram’a koyduktan sonra çocukları dadılarla bırakıp tüyen pek çok “yarı sosyetik” hanımefendi gördüm.
Açıkçası çok da önemli bulmuyorum bunu.
En azından bana ne, Kıraç’a ne, kime ne!
Fakat Kıraç’ın söyleminde yanlış bulduğum bambaşka bir şey:
“Şehirli kadın kahvaltı bile hazırlamıyor”
Asıl mesele bana göre bu.
Kahvaltı hazırlamak şehirli kadının ya da kadının görevi, ödevi, sorumluluğu mudur!
Şehirli erkek olarak Kıraç böyle mi görüyor meseleyi!
Bence asıl yanlışlık burada.
25 yıllık evliyim.
25 yıldır, özellikle de hafta sonları evdeki kahvaltıyı ben hazırlarım.
Hele hele kızımızın doğumundan sonra bu işi daha bir görev edindim.
Çünkü hafta içi kahvaltı etme şansımız pek yok.
Bizim işimiz, çocuğun okulu derken sabah kahvaltısını ailece aynı anda yapmak kolay olmuyor.
Bu yüzden de hafta sonunun iki günü ailece kahvaltı etmek, ailece vakit geçirmek için şahane bir zaman.
Bu yüzden hafta sonu sabahları alışkanlık olarak erken de kalktığım için, ya evde önceden yaptığım börekleri kızartır veya fırına veririm ya da en yakın börekçiden börek alırım, özellikle kızımın sevdiği peynirleri, müptelası olduğu sert yeşil ve siyah zeytinleri hazırlarım.
Herkesin istediği türde yumurtayı pişirir, yanına bazen bir de menemen ekler, arada şarküteri ürünleri de sofraya koyarım ama onu her hafta yapmam. Fazlasının zararlı olduğunu düşünürüm.
Domatesleri dilimler, biraz biber, biraz hıyarı yanına koyarım.
Ekmekleri kızartır ve herkesi sofraya davet ederim.
Sonra da uzun uzun keyifle sohbet ede ede kahvaltı ederiz.
Bu işin “şehirli kadının” görevi olduğunu hiç düşünmem.
Kıraç’a tavsiyem o da düşünmesin.
İnsanın ailesine güzel bir kahvaltı hazırlamasının hangi cinsel organa sahip olduğunuzla pek alakası yok.
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Modern görüntünün altına saklı magandanın daha tehlikeli olduğunu anladığımız zaman.