Var mısınız iddiasına
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu her zamanki gibi iddialı konuşmuş.
Demiş ki, “Daha partiyi kurmadan oyumuz yüzde 13.”
Maşallah. Allah nazardan saklasın.
Demek ki, kurdukları zaman yüzde 50-60 olacak.
Şimdi benim kendisine bir teklifim olacak.
Hatırlayacaktır, 2003 yılının ilk haftalarıydı.
Abdullah Gül’ün Başbakanlığında ilk AK Parti Hükümeti kurulmuştu.
Abdullah Bey’in düzenlediği bir toplantıda bir araya gelmiştik.
Ahmet Davutoğlu o toplantıda çiçeği burnunda Başbakanlık Dış Politika Danışmanı olarak bize Ortadoğu vizyonunu anlatmıştı.
Ben de kendisine “Bu vizyonunuz politikaya dönüşürse Ortadoğu iyiye gitmez. Daha kötüsü ABD askerleri ile Türk askerleri çatışır” demiştim.
Hem Davutoğlu hem de diğer dış politika danışmanı Büyükelçi Gürcan Türkoğlu böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylemişlerdi.
Ben de onlara “Gelin iddiaya girelim isterseniz” diye teklifte bulunmuştum.
İddiaya girmediler tabii ki!
Ben de kolay bir kazançtan oldum.
Ama bendeki kumarbaz ruh rahat durmuyor.
Şimdi Sayın Davutoğlu’na bir kez daha iddia teklifinde bulunuyorum.
Diyorum ki, “Ahmet Bey, istediğinize iddiaya varım. İlk seçimde yüzde 13 ve üzerinde oy alırsanız ben kaybedeyim. Altında alırsanız siz kaybedin. İddia miktarını siz belirleyin”
Şunu da söyleyeyim.
Ahmet Bey bu iddiayı yüksek tutarsa kredi çeker yine oynarım.
Çünkü bu kadar garanti bir kazanca tüm bankalar kredi verir.
Hem de limitsiz.
*
RTÜK Başkanı beni hiç tanımamış!
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin Beyefendi, RTÜK’ü eleştiren yazımı kendince türlü gerekçelere bağlamış.
Meseleye kişisel nedenlerle değindiğimi düşünüyormuş.
Başkan bilsin ki, bana uygun değildir öyle yaklaşımlar.
O tarz adamlara alışkın olanlar beni o tarz zannetmesinler.
İlgilenmem bile o tür işlerle.
Ben sadece ilkesel meselelerden bahsettim yazımda. Yıllardır süren adaletsizliğinden söz ettim RTÜK’ün, kimi televizyonları kayırmasından duyulan rahatsızlığı anlatmaya çalıştım.
Anlayana.
Bir de RTÜK Üyesi Faruk Bildirici’nin iddialarından.
Başkan Şahin’in bu iddialara yönelik dolaylı da olsa verdiği yanıtı da yayınladım.
Çünkü benim ilkem böyle der.
Cevap hakkı kutsaldır.
Başkan Şahin gibi, Faruk Bildirici’nin de yanıt hakkı var elbette.
O da bir mail atmış.
Şöyle diyor:
“Günaydın,
Ebubekir Şahin, üç yerden maaş almadığını söylemiş… Öncelikle belirteyim, küçük, evet küçük bir yanlış anlaşılma var!
Ben RTÜK Başkanı’nın ‘üç yerden birden maaş aldığını’ söylemedim, ‘üç yerde birden görev aldığını’ belirttim. Yaptığım açıklama sosyal medyada mevcut.
Gelelim asıl meseleye. Ebubekir Şahin, üç yerden maaş almıyor, iki yerden maaş, bir yerden huzur hakkı alıyor.
RTÜK ve TÜRKSAT’tan maaş, Basın İlan Kurumu’nda katıldığı toplantılardan huzur hakkı alıyor. Başka bir yerlerden geliri var mı, TÜRKSAT’tan yıl sonunda kâr payı vb. alıp almadığını bilmiyorum.
Kung-Fu Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliğinden geliri olmadığını tahmin ediyorum.
‘Üç yerden maaş almıyorum’ demek yerine bu kuruluşlardan ne kadar maaş ve huzur hakkı aldığını, ne kadar aylık geliri olduğunu ve nasıl olup da yasaya rağmen RTÜK dışında görevlerde bulunduğunu açıklamasını beklerdim.
Sevgiler, selamlar…
Faruk Bildirici
NOT: Ebubekir Şahin’in, Basın İlan Kurumu Genel Kurulu temsilciliğine atanmasıyla ilgili karar, 31 Ağustos 2019 tarih ve 30874 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Türksat Yönetim Kurulu üyesi seçilmesi de Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 30 Temmuz 2019 tarih ve 9879 sayılı nüshasının 859-860 sayfalarında çıktı.”
*
Maşallah dediğimiz
Bu dönemde TBMM çatısı altındaki favori milletvekillerimden biri AK Parti milletvekili Mustafa Yeneroğlu idi.
Bu köşede kendisinden defalarca övgü ile bahsettim.
Doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen, partisi ile ters düşse de kendi fikirlerini saklamayan, demokrat tavırları ile öne çıkan bir isim olarak dikkatimi çekiyordu.
Açık söyleyeyim, kendisini hayatımda ne gördüm ne tanıdım.
Ama doğru bir adam izlenimi uyandırdı bende yaptığı açıklamalar, takındığı tavırlarla.
Dün itibarıyla AK Parti MKYK üyeliğinden istifa ettiğini duydum.
Oturdum “AK Parti MKYK’sı için kayıptır” diye yazacaktım.
Tam yazıyı yazarken haberi geldi.
AK Parti’den de istifa etmiş.
Daha doğrusu istifası istenmiş.
Üzüldüm.
Maşallah dediğimiz 40 gün yaşamıyor.
Bundan sonra kimseye iyi demem.
*
Balık ekmek
Çocukluğumun İstanbul’undan aklımda kalanlardan biridir Eminönü ve Karaköy iskelelerinin yanında kıyıya yanaşmış büyükçe sandallarda pişirilen balık ekmekler.
Her geçişimizde tuttururdum yemek için.
Rahmetli anneannem, “Motor yağı mıdır ne yağıdır belli değil kullandıkları, ben sana evde daha iyisini yaparım” derdi ama dinleyen kim.
Allem kallem aldırırdım bir tane.
Yalan söylemiş olmayayım ama ya 3 lira olurdu ya 5 lira yarım ekmeğe genelde palamut, bazen uskumru.
Şahane bir lezzeti. Evdeki tertemiz yağda pişirilen o kadar lezzetli olmazdı asla.
Zaman geçti Marmara’da uskumru tükendi.
İthal uskumru ile balık ekmek dönemi başladı.
Ve hâlâ bu gelenek sürüyor.
Daha doğrusu sürüyordu.
Belediye bu tekneleri kaldırmış.
Düzene sokmak eyvallah.
Denetlemek eyvallah.
Hijyenik hale getirmek yüz kere eyvallah.
Ama İstanbul’a özgü ve şahane bir sokak lezzetini yasaklamak!
Olacak iş değil.
Zannederim belediyenin de böyle bir niyeti yoktur.
Var ise eğer.
Yandık.
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Futbolculara maçtan sonra yaş günü partisine katıldıkları için değil, maçta adam gibi oynamadıkları için kızdığımız zaman.