Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hafta sonu Kapadokya’daydık ya, Sözcü gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz da bizimleydi.

        Hayli üzgündü.

        Rahmi Turan’ın sorup soruşturmadan yazmasına da, Uğur Dündar’ın kendisini temize çekmesine de.

        “Rahmi Bey’in yazdığına yüzde 100 inansam zaten manşet yapardım. Uğur Bey de yalan olduğuna bu kadar eminse keşke Rahmi Bey’i de uyarsaydı” diye dertleniyordu.

        “Yazıyı niye koydun?” sorusuna ise “Koysan niye koydun, koymasan niye sansürlüyorsun kardeşim derler” diyordu ki, haklıydı.

        Ben de günlerdir bu köşede söylediğimi ona da söyledim orada.

        “Çok takılma. Ne ilk yalan haberdir bu; ne de son olacaktır.”

        Şimdi bakıyorum da Rahmi Turan’a ve Sözcü’ye dört koldan saldırı.

        “Rahmi Turan gazeteciliği bıraksın.”

        Vallahi işin aslını isterseniz Rahmi Turan’ın yaş gereği gazeteciliği bırakması doğru olabilir ama “Kandırıldı” diye gazeteciliği bırakmasını isteyenlerin sicillerine bakmak lazım öncelikle.

        Mesela bir başka “meşhur” yalan vardı yakın basın tarihimizde.

        Söyleyince şıp diye hatırlayacaksınız, meşhuuur “Kabataş Yalanı”.

        Olmayan bu olayı “Gördüm” diye yazan gazeteciler vardı.

        Hatırlıyor musunuz?

        Gözleriyle görmüşlerdi ve içleri acımıştı hani.

        O yalanı yazanlar mesleği bıraktı mı, yoksa taltif mi edildiler!

        Mesela biri televizyon programcılığına başladı.

        Bir diğeri hâlâ sosyete davetlerinin baş köşesinde.

        Bir başkası etrafta.

        En namlısı Hürriyet’e transfer olmuştu yalandan sonra.

        Birkaçı FETÖ’den kaçak vaziyette.

        Birkaç kaçmayanı ise saf değiştirip FETÖ avcısı olarak hâlâ ortalıkta.

        Liste uzun buraya sığdıramam.

        Merak eden internetten baksın “sıralı tam liste” var orada.

        O yüzden herkes susup otursun.

        Herkesin kendi ayıbı var.

        Her kesimin kendi yalanı ve yalancısı var.

        İşin özeti şu: At yalanı sevsinler inananı.

        Olan gazeteciliğe olmuş o da ayrı.

        Yeni nesil şöyle zannedecek:

        “Duyduğu her palavrayı yazana gazeteci denir.”

        Belki de artık doğru tanım bu.

        Kim bilir!

        *

        Vekillere tavsiye

        Milletvekilleri görev süreleri sona erdikten sonra bile türlü haktan faydalanmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

        Sayın vekiller, milletvekillerinin bugün düşünmeleri gereken bu değil bence!

        Otomobillerinize çakar lamba ve sülalenize sağlık hizmeti sağlamayı düşünmekten önce düşünmeniz gerekenler bence şunlar olmalı:

        - Sistem ya da rejim değişikliği nedeniyle parlamentonun toplum gözünde azalan işlevini nasıl arttırırız?

        - Parlamentonun sürekli by pass edilmesini nasıl engelleriz?

        - Tamamen parlamento dışına çıkan yürütmeyi nasıl denetleyebiliriz?

        Vekili olduğunuz milletin üzerinde ayrıcalıklı bir parlamenter sınıfı yaratmaya çalışmadan önce yaratmaya çalıştığınız sınıfı saygın hale getirmeniz ve öyle tutmanız tavsiye olunur!

        *

        Museum Hotel’ler

        Kapadokya’ya yıllardır giderim.

        Çok da severim. Eşsiz bir yerdir.

        Hakkında geniş bir televizyon programı bile yaptım.

        Eskiden, uzun yıllar önce gittiğim zamanlan “Esbelli Evi”nde kalırdım hep.

        Kayaya oyulmuş butik otellerin ilkiydi. Belki de Türkiye’nin ilk butik oteliydi.

        Zaten otelden çok ev gibiydi misafirleri için.

        Sonra başka yerler açıldı benzer.

        Museum Hotel çıtayı bambaşka bir yere çekti.

        Son olarak da Doğuş Grubu Argos adında şahane bir otel açtı.

        Ama Museum bir bütün olarak şahane. Kolay kolay da geçilmez gibi duruyor.

        Bu gezimizde Museum Hotel’e de uğradık.

        Yıllar önce, ilk açıldığında gidip ailece kalmıştık. Gerçekten harikaydı. (Davetli olarak değil, müşteri olarak gittiğimi söyleyeyim.)

        Otelin patronu Ömer Tosun’u görünce kutladım:

        “Abi bir otel de Antakya’ya açmışsın. Çok da para harcamışsın. Helal olsun” dedim.

        Meğer yarasına basmışım.

        Antakya’da açılan Museum Hotel’in Kapadokya’daki Museum Hotel ile alakası yokmuş.

        Aklım almadı.

        Şimdi gidip ben bir yere “Hilton” diye ya da “Sheraton” diye otel açabilir miyim!

        O olmazsa, bu da olmaz.

        Oysa Antakya’da bir mozaik buluntusunun üzerine ciddi emek ve para harcanarak kurulan otel, gerçekten çok kıymetli bir iş.

        Bu kadar güzel bir iş yapıp, sonra bunu “yürütme” bir isimle bitirmek doğru değil.

        Başka isim mi yok Allah aşkına.

        *

        Yarın da Ekrem İmamoğlu

        Sevgili okurlar, bu akşam Teke Tek’te Ali Babacan’ın konuğum olacağını dün duyurmuştum.

        Yarın akşam yine bir Teke Tek Özel yapacağız.

        Bu kez konuğum İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olacak.

        Ekrem Başkan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda 6. ayına girerken neler yaptı, nelerle karşılaştı anlatacak.

        Hakkındaki eleştirilere yanıt verecek.

        Planlarını anlatacak.

        Ve tabii CHP’deki tartışmaları da ele alacağız.

        Yarın akşam saat 21:00’de Habertürk’e bekleriz.

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Gazeteciler konuklarının söylediklerinin sahibi zannedilmediği zaman.

        Diğer Yazılar