Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Allah bu gerçeği kahretsin.

        Olmaz olsun.

        Yok olsun.

        Gerçek dediğin şey öyle kötü ki, öyle berbat ki, ne makam dinliyor, ne güç, ne iktidar, ne rütbe, ne cinsiyet ne de yaş.

        Ortaya çıkıveriyor birden bire.

        Bundan neredeyse 2 yıl kadar önce bu köşede bir yazı yazdım.

        “Zindaşti rezaleti” başlığı ile.

        Günü bile aklımda.

        31 Ekim 2018’de.

        Pek çok cinayetin azmettiricisi olma ve uyuşturucu kaçakçılığı yapma suçuyla aranan İranlı suç baronu Zindaşti’nin yakalanıp, mahkeme tarafından serbest bırakılmasının ardından yazdığım bu yazıda “İktidar partisinin bir milletvekili ve her kabine değişikliğinde bu kez bakan olacağını bekleyen ama her seferinde umutları kırılan Anayasacı” diyerek bir AK Partili profesörü işaret ettim.

        Olay şuydu: Zindaşti yakalanmış, daha sonra çıkarıldığı mahkemece serbest bırakılmıştı. Rezalet üzerine HSK soruşturma başlatmıştı. Serbest bırakan mahkemenin hakimi, HSK’ya verdiği ifadesinde “Burhan Kuzu arayarak bu kişinin serbest kalması gerektiğini söyledi. Bunun bir devlet işi olduğunu iddia ederek çok baskı yaptı” demişti.

        HSK Başkanvekili de konuyla ilgili soruma “Soruşturma aşamasında bilgi veremeyiz” demiş ancak haberi yalanlamamıştı.

        Ben bu büyük rezaleti yazınca Burhan kuzu aradı ve “Yalan yazdığımı, kendisini karaladığımı, bunun FETÖ’cü bir komplo olduğunu” söyledi.

        Ben Kuzu’nun açıklamasını da yazdım ve Kuzu ile Zindaşti’nin birlikte çekilmiş fotoğrafları olduğunu söyledim.

        Kuzu da bunun üzerine “Zindaşti’yi tanımadığını, bir yemek sırasında karşılaştıklarını kendisi ile fotoğraf çektirmek isteyenleri kırmadığını” iddia etti bu kez.

        Bunun üzerine ben de “Madem tanımıyordunuz, Zindaşti’nin Türk vatandaşlığına geçmek için yaptığı başvuruya neden imza attınız” diye sordum.

        Bu nedenle Kuzu’dan işitmediğim hakaret kalmadı.

        Bir kısım AK Parti destekçisi ve medyasından da haliyle.

        Aradan geçen zaman beni haklı çıkardı.

        Soruşturma sırasında ifade veren 3 ayrı yargı mensubu Burhan Kuzu’nun defalarca arayıp Zindaşti’nin serbest kalması için baskı yaptığını, lobi yaptığını, kulis yaptığını açık açık yer ve zaman vererek anlattılar.

        Burhan Kuzu’nun AK Parti’de MKYK üyesi olmasını falan bir kenara bırakın.

        Böyle biri Türkiye’de hukuk profesörü.

        Sonra Türkiye’de niye hukuk yok!

        Profesörü uyuşturucu baronu için hakim sıkıştıran hukuktan ne olur ki!

        *

        Endüljans

        Bu terimi duydunuz mu bilmiyorum.

        Ama mutlaka Hristiyanlıkta bir dönem kilisenin para karşılığında cennetten yer sattığını hiçbir yerde okumadıysanız din derslerinde görmüş ve Hristiyanlığın yozlaşmasındaki en önemli göstergelerden biri olduğunu öğrenmişsinizdir.

        Müslümanlıkta böyle rezilliklerin olmaması, Hristiyanlık karşısındaki en önemli argümanıydı.

        İşte bu cennetten yer satma işine “Endüljans” denir.

        Günah çıkarmak ve ölümden sonra cennete gitmek için Papa’nın ve Papa’nın sattığı af belgesinin adıdır Endüljans.

        Ortaçağ’da yapılan bu iş veba salgınına karşı kilisenin çaresiz kalmasının yanı sıra güçlü bir unsur olarak halkın Hristiyanlığa olan inancını ve güvenini bitirmiş, sonunda Hristiyanlıktaki reform hareketinin başlamasına neden olmuştur.

        Kilise yozlaşmasının en önemli göstergelerinden biri olan bu Endüljans meselesi şimdi Diyanet İşleri Başkanı vasıtasıyla İslamiyete sirayet etmiş görünüyor.

        Diyanet İşleri Başkanı “İslam Endüljansı” başlatarak “Kuran Kurslarına bir tuğla koyana cennetten ev dağıtmaya” başlamış bile.

        Kendisine tavsiyem Diyanet İşleri’nde bir “emlak pazarlama bölümü” kurmasıdır.

        Böylelikle metrekare bazında resmi fiyat belirleyerek, cennetin ucuza kapatılmasının da önüne geçmiş olur!

        *

        Müdahale nereye kadar

        Konya’da Kadir adında bir genç, şiddet gören bir kadını kurtarmak isterken katil oluvermiş.

        Olur böyle şeyler.

        Hiç ummayacağınız biri, bir anda katil oluverir.

        Kadir, kadına şiddet uygulayan birini durdurmaya kalkıyor.

        Arbede çıkıyor, Kadir elindeki çakı ile kadına şiddet uygulayan kişiyi öldürüyor.

        Şimdi herkes Kadir’in serbest bırakılmasını istiyor.

        Ben “Bırakın çocuğu” diyecek durumda değilim.

        Yargı mutlaka gerçeği arayacaktır.

        Dileğim gerçeğin Kadir’i aklaması olabilir ancak.

        Kadına karşı şiddette üçüncü şahısların durumu ile ilgili daha önce kendi başımdan geçen bir olaya değinmiştim.

        Okumamış olanlar için tekrar aktarayım.

        7-8 yıl önce idi.

        İstanbul’da, Asmalımescit’te gecenin geç saati birkaç arkadaşımla rahmetli Azmi’nin yerinde oturmuş pide yiyoruz.

        10 metre ötede genç bir adamla kendi yaşlarında bir kızı önce tartışmaya başladılar.

        Sonra sesler iyice yükseldi. Daha sonra adam kadını önce itip kakmaya, sonra da vurmaya başladı.

        Ben de yerimde fırlayıp adamı tuttum ve kavgayı ayırıp, genç adamı duvara yasladım ve “Utanmıyor musun kadına vurmaya, yakışıyor mu” gibisinden bağırıyorum.

        Ve birden dünyam karardı.

        Bir dakika önce sevgilisi ya da eşi her ne ise ondan dayak yiyen kadın, elindeki bira şişesini kafama indirmiş.

        Üstüm başı bira, kafam yarılmış.

        Hemen çocuğu bıraktım.

        “Ne haliniz var ise görün ben size karışmayayım” dedim.

        50’sinden sonra öğrendiğim şu oldu.

        Bu gibi işlere müdahil olmak iyidir de, bir dereceye kadar.

        Fazlasında ye canınızdan olursunuz ya da katil.

        Ben kafa yarığı ile kurtuldum.

        Kadir ise katil oldu.

        Galiba en iyisi fiziksel müdahalede bulunmadan olaya dahil olduğunuzu göstermek ve polis çağırmak.

        *

        Kaç Başkent Gaz var?

        Başkent Gaz’ın Kızılay üzerinden Ensar ve TÜGVA’ya yaptığı bağış konuşulup duruyor.

        Ben ise bambaşka bir meraktayım.

        Başkent Gaz’ı öğrendik duyduk biliyoruz.

        Vergi vermiyor ama bağış yapıyor.

        Peki acaba aynı yolu tutturmuş kaç şirket var?

        Vergi vermeyip bağış yapan, Kızılay üzerinden “vergiden kaçınan” kaç şirket.

        Kızılay kendisine bu tarz şartlı bağış yapanların listesini açıklar mı acaba!

        *

        Size ne bize ne!

        Gamze Özçelik niyeyse gündemde.

        Kadının hiç böyle bir derdi yok.

        Yaşam tarzında köklü bir değişiklik yapmış ve buna uygun yaşıyor.

        Bir yandan da elinden geldiğince iyilik yapmaya çalışıyor anladığım kadarıyla.

        Ve bu iyilikleri duyurup popüler olma gayretinde falan da değil.

        İçten samimi bir tavır içinde.

        Üstelik siyasi konulara girip, onu bunu karalayan, polemik yaratmaya çalışan, bildiği veya bilmediği konularda kendisi gibi düşünmeyenleri suçlayan bir hali de yok.

        Zırt pırt din değiştirme meraklısı da değil.

        Hal böyleyken kadının yaptıklarından size ne?

        Yok eski hali mi iyiymiş, yeni hali mi!

        Kimi ilgilendirir kardeşim.

        Düşün yakasından kadının.

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Başkasını eleştirebilmenin ilk şartının kendi işimizi iyi yapmak olduğunu bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar