Negatif film oynarken
Futbolcu Emre Belözoğlu, ikinci kez “FETÖ üyesi olmaktan” aklanmış.
Yargı kararı ile.
Yargımız Emre Bey’in FETÖ’cü olmadığına karar vermiş.
Çünkü “Fetullah Gülen’in dini sohbetlerine katılmak ve bu teşkilata para vermek Fetullahçı olmayı ispatlamaz”mış.
Peki ne ispatlar?
Yargımız bunu söylemiyor.
Zaten bu iş iyiden iyiye karışık hale geldi.
FETÖ kumpası ile içeri atılıp, FETÖ’cü yargı eli ile müebbete mahkum edilenler ve ancak FETÖ 17-25 Aralık’ı kotarmaya kalkışınca masumiyetleri anlaşılanlar FETÖ’cü oluyor...
Ama o günlerde yapılanlara alkış tutanlar ve “Hocam en büyük sensin” diyenler darbe sonrası FETÖ’ye sözde sövdüler diye kurtuluyor.
O zamanlar Zaman gazetesine sövenler şimdi FETÖ’cü, o zamanlar Zaman gazetesine para aktaranlar şimdi makbul işadamı.
Yargının FETÖ’nün eline geçmesini sağlayan Anayasa değişikliğini “Yetmez ama evet” diye savunanlar ve mezardan adam çıkarıp destekleyenler FETÖ’cü değil bugün ama o Anayasa değişikliğine karşı çıkıp “Yargıyı bir cemaate mi vereceksiniz” diyenler FETÖ’cü.
Bakın ben size bir şey söyleyeyim, FETÖ’cülüğün simgesi haline gelen o Hakan Şükür var ya, Hakan Şükür...
Kaçmayıp burada kalsaydı...
O bile FETÖ’cülükten yırtmıştı çoktan..
Şimdi ya bir takımda menajerdi ya da bir kanalda yorumcu!
Komünist futbolcu Kemalettin vardı hatırlar mısınız!
O bile FETÖ’cü diye yaftalanırdı bugün.
Emre aklanırken!
*
Milleti dinden soğuttunuz
Diyanet İşleri Başkanı cennetten arazi hatta bitmiş konut satmasını eleştirenlere çok kızmış ve resmi açıklama yapmış.
“Ben Peygamber efendimizin hadislerini aktardım” diyerek.
Yani diyor ki, “Benimle dalga geçen Peygamber efendimizle geçmiş olur”.
Yok ya!
Hadi göster bana bir tane hadisi şerif “Kuran kursuna bağış yapan cennette ev sahibi olur” diyen.
Hz. Muhammed’in dediği açık.
En ahmak bile anlasın diye.
İyilik yapmayı, iyi insan olmayı teşvik ediyor.
“Köpeğe su veren kadına cennet müjdelenmesi” ile senin Kuran kursuna tuğla verene cennette ev verilmesi aynı şey mi!
Giderek Hristiyanlığın çürüme dönemine benzetiyorsunuz İslam’ı.
Gençler boşuna deist olmuyor!
*
Konak’tan çok zor vasiyet
Volkan Konak yakılmayı vasiyet etmiş.
“Küllerimi Karadeniz’e savurun” demiş.
Bilsin ki bu pek mümkün değil.
Yasal olarak bir engel yok ama “fiili olarak” kabil değil.
Yasalar gayet müsait.
1930 yılında çıkarılan Hıfzısıhha Kanunu’nun 224, 225 ve 226. maddeleri ölümdün sonra yakılmaya izin veriyor.
Ancak şartları var:
1. Ölüm doğal yoldan olacak. Adli tabip bunu belgeleyecek.
2. Herhangi bir şekilde cinayete kurban gitti ise adli tabip yakılmasında bir mahzur olmadığını beyan edecek.
3. Meftanın yakılmak istediğine dair yazılı beyanı veya vasiyeti olacak.
Bu durumda ölülerin yakılmasının önüne bir engel yok. Ancak filmlerde gördüğünüz gibi külleri alıp bir kavanozda evde saklamanız ya da Volkan Konak’ın arzu ettiği gibi Karadeniz’e savurmanız da yasaya uygun değil. Çünkü yasa “Yakılmadan arta kalanlar özel bir kapta mezarlıkta bir bölümde saklanır” diyor.
Ancaaaaak!
Türkiye’de ölüleri yakmak için bir “krematoryum” mevcut değil.
Zincirlikuyu Kabristanı’nda bir krematoryum inşa edilmiş ama 1930’larda kaldırılmış. Bir ara Antalya’da bir krematoryum yapılması düşünülmüş. Ondan da vazgeçilmiş.
Bu yöndeki girişimler hep sonuçsuz kalmış.
Bu yüzden Türkiye’de yakılmak kolay değil.
Tek çare yurt dışında bir krematoryumla anlaşmak.
Ancak ölümden sonra yurt dışına çıkarılmak da mümkün olmadığı için ölmeden hemen önce krematoryum olan bir yere kapağı atmak gerek.
Yani Volkan Konak’ın vasiyetini yerine getirmek zor iş.
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Absürd bir komedi filminde yaşamak zorunda bırakılmadığımız zaman.