Müstahak
Futbol dünyasına yakın herkesin ortak bir inancı var:
“Türk futbolu hiç bu kadar kötü yönetilmemişti.”
Ben ise bu kanaatte değilim.
Bana göre Türk futbolunu yöneten yok ki, kötü yönetiliyor olsun.
Türkiye’de futbolu yönetemeyen berbat bir federasyon ve futbol federasyonlarının gördüğü en aciz başkan var.
Tüm kulüpler ağlıyor, tüm başkanlar federasyonu eleştiriyor, en çok kayrılan, gizli toplantılarda yakalanan kulüpler bile federasyonu ve başkanına sallıyor.
Ama ben size söyleyeyim, “Türk futbolu ve kulüplerimiz buna müstahak”.
Daha da öteye gideyim.
Beter olun inşallah.
Çünkü bu durumu siz istediniz. Bu duruma siz sebep oldunuz, bu durumu siz hak ettiniz!
Türkiye Futbol Federasyonu aslında yola Başkan Hüsnü Güreli ile devam edecekti.
Bu arzu Güreli’ye iletilmiş, Güreli çok da hevesli olmamasına rağmen bir dönem daha futbolun başında kalmayı kabul etmişti. Ancak Güreli’den rahatsız olanlar vardı.
Bazı siyasetçi yakınları, ünlü bir futbol yorumcusu ve çevresi, bugün çok ağlayan bir kulübün yöneticileri, büyük kulüp yöneticilerinin bazıları Hüsnü Güreli’yi istemiyorlardı.
Çünkü Güreli işi biliyordu ve yönlendirmeye, sağa sola çekiştirmeye, kafaya alınmaya müsait bir isim değildi.
O yüzden bunlar ortaya “Nihat Abi” formülünü attılar.
Allah'ı var Nihat Bey buna çok hevesli değildi ama adamı kafaya aldılar.
“Abi sen merak etme, Biz her şeyi yöneteceğiz. Senin başın ağrımayacak, yorulmayacaksın” dediler.
Siyasete de bu ismi kabul ettirdiler ve ortaya bu rezalet tablo çıktı.
İşi bilmeyen, hiç kimsenin gerçek bir otoritesinin olmadığı, herkesin bir ucundan çektiği üç başlı bir federasyon.
Tam bir rezillik.
Neresinden tutsan elinde kalan bir yapı.
Bir süre sonra bu günleri bile arayacak olan bir Türk futbolu var karşımızda.
Bu federasyonun bir an önce istifa etmesi, Türk futbolunun bir an önce futbolu gerçekten yönetecek, ne yaptığını bilen bir federasyona kavuşması gerekiyor.
Nihat Özdemir’in de kendini daha fazla kullandırmadan ve adını lekelemeden bu işten kurtulması şart.
Sezon bitsin, Avrupa Şampiyonası tamamlansın sonra bakarız diyenler olabilir.
Bence o gün geç.
Doğrusu bu federasyonun dün işi bırakmasıydı!
Ama dediğim gibi başta.
Bu kulüplere müstahak.
Kendileri ettiler, kendileri buldular.
*
IFAB nedir?
Beşiktaşlılar da federasyona kızgın.
Kural hatası iddialarına karşın federasyon maçlarını tekrarlamadığı için.
Diyorlar ki, “IFAB’a sorduk, onlar tekrarlanmalı dedi".
IFAB ne dedi bilmiyorum.
Daha önce Fenerbahçe de kural hatası iddiasıyla federasyona tekrar başvurusu yaptığında IFAB’ın Fenerbahçe maçı için de tekrarlanması gerekir dediği iddia edilmişti.
O maç da tekrarlanmamıştı hatırlayacaksınız.
Peki bu IFAB ne, maçları tekrarlatma yetkisi var mı?
IFAB aslında 19. Yüzyılın sonunda futbolun popüler bir spor haline gelmesi üzerine Büyük Britanya’daki 4 futbol federasyonunun (İngiltere, Galler, İskoçya ve K. İrlanda) bir araya gelerek “Futbolun ortak kurallarını koymak ve korumak” için oluşturduğu bir birlik.
20. yüzyılın başında FIFA’nın kurulmasından sonra 1914’te FIFA ile birleşmesi ile FIFA içinde bir “Board” olarak yoluna devam etti. Ancak 4 büyük Britinya federasyonu ve geri kalan 207 FIFA üyesini de temsilen 8 kişiden oluşmaya devam etti.
6 yıl önce de yeniden bağımsız bir kurul olarak yapılandı.
Futbolun evrensel kurallarını belirleyen, kurallarda yapılacak değişiklikleri düşünen, getiren ve onaylayan bir kurul.
Mesela ofsayt kaldırılacaksa bu Board kaldırıyor.
Taç atışı değişecekse bu Board değiştiriyor.
Bunun dışında bir yetkisi yok.
Sadece kuralları belirliyor.
*
Aman nazar değmesin
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan İstanbul’un dünyanın en güvenli metropolü olduğunu söyledi dün ve sayılar verdi.
Gerçekten inanılmaz ama durum bu.
Bunca göçe, bunca sosyal soruna, bunca ekonomik sıkıntıya, bunca eğitimsizliğe ve kültürsüzlüğe rağmen İstanbul kendi boyutundaki kentleri bırakın, dörtte biri nüfusundaki kentlerden bile çok daha güvenli.
Suç oranları çok daha düşük.
Sokakta yürürken gördüğünüz tiplere rağmen böyle olması gerçekten mucizevi bir durum.
Üstelik de FETÖ’nün emniyete vurduğu darbeye rağmen elde edilmiş bir başarı bu.
Bu yüzden de polisimizi kutlamamız ve teşekkür etmemiz lazım.
Polisimizin logosunun üzerine bir de nazar boncuğu koymakta fayda var sanki.
*
Boykot kırmak
Ümit Kocasakal CHP’nin CNN Türk’e uyguladığı boykotu delmiş.
Büyük mesele haline geldi.
Ben bu tip boykotlara her zaman karşı oldum ama çok da önemli bulmam.
Beni de boykot eden çok parti, çok siyasetçi oldu.
Ağzımı açıp tek kelime dahi etmedim.
Etmem de.
Bana ne!
Beni boykot eden kendini boykot etmiş diye bakarım meseleye.
CNN Türk ise buradan kendine bir hikaye çıkarmaya çalışıyor.
Uğraşmasınlar boşuna.
Buradan hikaye falan çıkmaz.
Yıllar önce de AK Parti boykot etmişti CNN’i. Oradan da bir hikaye çıkmamıştı.
Kocasakal’ın boykot delmesine gelince.
Ben bir delik göremedim.
Kocasakal CHP’li ama CHP’de ne vekil, ne yönetici, ne MKYK üyesi.
Bu yüzden de boykotun kapsamı içinde değil bence.
Ayrıca sevgili kardeşim Kocasakal, CHP’nin bugünkü politikalarına çok karşı.
Parti içinde “aşırı muhalif”.
Hatta zaman zaman Vatan Partisi’ne daha yakın (Vatan Partisi Genel Başkanı'nın Erdoğan’a desteği dışında).
Bu yüzden bence ortada bir delik, gedik falan yok.
*
Hiç olmadı
Aziz Üstel...
Çok sevdiğim bir dostumdur.
Defne Samyeli’nin Cem Yılmaz’ın kendisini aldattığı yolundaki serzenişleri için “Etme bulma dünyası” gibisinden bir şeyler yazmış.
Aziz Abi, Allah aşkına bir bak.
Sana yakıştı mı böyle bir şey söylemek.
Oldu mu hiç!
Olduysa oldu de ama bence olmadı!
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bazıları kasaptaki eti yahni diye satmaya kalkışmadığı zaman.