Yeniden dost!
Çok değil birkaç ay önceydi.
ABD büyük düşmandı.
İncirlik Üssü’nü kapatmaktan söz ediyorduk.
NATO’dan çıkmalıydık.
Aslan gibi Rusya vardı yanımızda.
Kalleş Amerika bize hava savunma sistemi satmazken, havamızı korumak için en gelişmiş hava savunma sistemi S-400’leri bize birkaç milyar dolar karşılığı da olsa veren Rusya değil miydi?
ABD F-35’leri vermese de olurdu.
Dostumuz Rusya bize SU-35’leri vermeye hazırdı, SU-57’ler de birlikte geliştirebileceğimiz 3. nesil savaş uçaklarıydı.
Cumhurbaşkanımız Moskova’da görüp beğenmişti bile uçakları.
Kahrolsun Amerika’ydı.
Yaşa varol Putin’di.
Çok geçmedi.
O gün doğan bebeler daha sütten kesilmedi, kundaktan çıkmadı.
Şimdi dostumuz ABD.
Havamızı savunmak için ABD’den Patriot istediğimizi ben değil Milli Savunma Bakanımız söylüyor.
ABD her ne kadar PKK ile iş tutmaktan vazgeçmediyse de artık dostumuz.
Hatta Libya’da düşmanımız General Hafter görüşüp beraber fotoğraf çektiriyor olması bile derdimiz değil.
NATO’dan falan çıkmıyoruz.
İncirlik Amerikalı dostlarımıza analarının ak sütü gibi helal olsun.
Bu arada unutmadan sorayım...
S-400’ler ne oldu, iyi ve afiyetteler mi!
*
İdlib tevatürü
Özel olarak İdlib’de genel olarak Suriye’nin kuzeyinde ne olup bittiği ile ilgili çok net bir bilgimiz ne yazık ki olamıyor.
Bol bol hamasi cümle var ama gerçekte ne olduğu ile ilgili net bir bilgi yok.
Bu yüzden de türlü tevatür ortalıkta dolaşıyor, bu tevatürlere herkes meşrebine göre inanıyor veya inanmıyor.
Ben de tam olarak çözebilmiş değilim olan biteni.
Olan biteni biraz olsun yorumlayabilmek için Profesör Hüseyin Bağcı’yı aradım dün gece geç saatte.
Söylediklerinden bir kaç satır başı vereyim:
- Ruslar için Türkiye ile ilişkileri bozmak sorun değil. Kaybeden Türkiye olur diye düşünüyorlar.
- Adamların derdi radikal grupları oradan çıkarmak ve rejime topraklarını geri kazandırmak.
- Esad sürekli olarak medyaya görüş veriyor ve sorunumuz Türk halkı ile değil mesajı iletiyor.
- Bu akşam Hulusi Akar çok endişeli görünüyordu. Rusya ile çatışmaya girmek istemediğini çok açık hissettirdi.
- Rusya çok kararlı. Biz ise işin ciddiyetinin ne kadar farkındayız acaba?
Profesör Bağcı’nın söyledikleri böyle.
Bence de durumun vahametinin farkında olduğunu gördüğüm tek kişi Hulusi Akar.
*
Entelektüel Kardashian yaratmayın
Türkiye iki üç gündür Atakan adında bir çocuğu konuşuyor.
Küçük yaşta epeyce bir kitap okumuş, felsefeye girmiş, antikiteye dalıp çıkmış akıllı bir çocuk.
Bana göre çocuktan daha saygı değer olanı ana babası.
Büyük bölümü okulda bile kitap okumamış, kitap okumamış olmayı marifet sayan bir millet için elbette hayret verici bir durum Atakan’ın varlığı.
Oysa Atakan gibi başka çocuklar da var.
Biraz daha okumuş, biraz daha az okumuş ama benzer.
Yetiştikleri ortam bu çocukları buraya zorlamış.
Aileleri kutlamak lazım.
Ancak Atakan’ın böylesine bir medya unsuru haline getirmek hiç ama hiç hoş değil.
O bir çocuk.
Entelektüel Kardashianlara çevirmenin alemi yok.
Bırakın okusun, büyüsün.
Ne olur uzak durun çocuktan.
Ve Atakan’ı bu kadar başarı ile büyüten ana babası ve ailesi.
Ne olur kurtarın çocuğunuzu bu manyak ortamdan.
O şahane bir çocuk.
Kardashianlara çevirip mutsuz etmeyin!
*
Belediyelere iyilik
İstanbul’da ve daha doğrusu büyükşehirlerde tüm ulaşım organizasyonu yapan kurum olan UKOME’ler yani “Ulaşım Koordinasyon Merkezleri” tüm kurumlardan temsilciler içermesine rağmen yapı olarak Büyükşehir Belediyeleri’nin kontrolündeydi.
Ancak yapılan bir yasal değişiklikle belediyelerden merkezi yönetimin etkin olduğu bir konuma çekildi.
Belediyeler bundan rahatsız olur mu bilmiyorum.
Ama doğru iletişimle belediyeler bu işi lehlerine çevirebilirler.
Artık taşıma ücretlerine yapılacak zamdan da, tıkanan trafikten de belediyeler değil “Ankara” ya da “Beştepe” sorumlu olacak.
Bence bu değişiklik belediyeleri zayıflatmak için yapıldı ama sanki belediyelere yarayacak gibi.
İstanbul’da trafiğe çıkınca öyle hissediyorum.
*
Ekonomik değil
Yabancı düşmanları yine katliam yaptı Almanya’da.
Bir aralar bu neo nazi köpekleri yine tırmanışa geçmişti.
Herkes “Sebep ekonomik, Alman gençleri işlerini yabancılara kaptırıyor, gelecekleri yok. O yüzden ırkçı oluyorlar” diyordu.
O sıralarda Almanya’da işsizlik yüzde 10’a yaklaşan bir trend izliyordu ve bu “Sosyoekonomik” değerlendirmenin bir mantığı varmış gibi görünüyordu.
Bugün ise durum bu değil.
Almanya’da işsizlik 3.1’le son 40 yılın en düşük seviyesinde.
Ekonomisi iyi görünen tek AB ülkesi Almanya.
Ülkede ekonomik bir çalkantı yok.
Ama ırkçılık yine var.
2 kuşaktır Almanya’da yaşayan Türklere saldırıyorlar.
Bizde ise işsizlik yüzde 14.
Genç işsizliği resmen yüzde 27.
Ekonomik sıkıntının ağa babasını yaşıyoruz.
Ve Türkiye’de yaşayan 4.5 milyon Suriyeli göçmene yönelik böyle tek bir saldırı yok.
Demek ki, ırkçılık denen bu tür bir ayıbın işle işsizlikle alakası yok.
Bu işler parlamentoların aldığı kararlarla olmuyor.
Değil mi!
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yönetenler bazı gerçekleri sonsuza kadar saklayamayacağını bildiği zaman.