Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta sonunda İran’a sıçrayan ve ülkede yayılmaya başlayan ‘Novel Corona Virüs’ ile ilgili bir yazı kaleme aldım ve İran ile Türkiye arasındaki geçirgen yapıyı, İranlıların yoğun bir biçimde geldiği başta Van ve tüm Doğu illerimizde risk olduğunu, ayrıca İranlıların tercih ettiği turizm kentlerimizin ve İstanbul’un da tehdit altına girebileceğini, Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda bir an önce önlem alması gerektiğini yazdım.

        Yazıyı gazeteye yolladığımın ertesi sabahı editör arkadaşlarımdan biri aradı.

        “Abi muhtemelen gözünden kaçtı. Sağlık Bakanlığı dün gece yarısı İran’dan gelen yolcuların artık çok sıkı denetime alındığını ve tüm önlemlerin yürürlükte olduğunu kaydetti. Senin yazı biraz geç kalmış oluyor” diye uyardı.

        Sevindim.

        Sorumlu mevkidekiler hızlı davranmışlardı.

        “O zaman yazıyı kullanmayın. Gereken zaten yapılmış” dedim.

        Ancak aradan geçen birkaç güne bakınca, gerekenin pek de doğru biçimde yapılıp yapılmadığı konusunda toplumun büyük bölümü gibi bende de şüpheler oluşmayla başladı.

        Hastalığın kuluçka süreleri dikkate alınmadan her gün sayısız uçuşla İstanbul’a, Ankara’ya gelen uçaklar.

        Sınırda sadece yüksek ateşlilere yönelik kontroller.

        Ve toplumda baş gösteren müthiş bir tedirginlik.

        Tüm bunların üzerine tuz biber ekecek şekilde dün sabah Tahran’dan kalkan bir THY uçağında 40’a yakın kişide “Çok yüksek ateş” ortaya çıkması ve bunun THY ekibi tarafından fark edilmesi. İstanbul’a yaklaşan uçağın yönünün Ankara’ya çevrilerek yolcuların karantinaya alınması.

        Açık söylüyorum THY uçağının durumunda bir anormallik yok.

        Doğru olan yapılmış.

        Anormal olan ise birkaç saat sonra İran’a ait bir yolcu uçağının gelip İstanbul’a inmesi.

        THY uçağındaki olası hastalara karşı THY personelinin görev bilinci sayesinde önlem alınabildi ama ya İran uçağı?

        Hiçbir fikrimiz yok ne olduğu konusunda.

        Bu arada Ankara’ya inen THY uçağının İstanbul’a inecekken Ankara’ya yönlendirildiği aşikarken ve bunda eleştirilebilecek bir şey olmadığı halde bazı işgüzarların “Yok zaten Ankara’ya gidecekti o uçak” diyerek milleti yine aptal yerine koyması.

        İşte bunu anlamak mümkün değil.

        Uzmanların söylediği kadarı ile Sağlık Bakanlığı başından beri alınması gereken önlemleri alınabilecek en iyi şekilde almış.

        Önünde sonunda Türkiye’ye de gelmesi kaçınılmaz olan Corona Virüsü ile mücadele etmek için hazırlık yapılmış.

        Tüm bunlara rağmen halka doğruyu söylemekten kaçınmak öylesine içselleşmiş ki, doğru yapılan bir işte bile doğruyu söylemekten imtina etmeye başlamış bir kamu otoritesi ile karşı karşıyayız!

        Ve işin daha da fenası önce “Dönmedi, zaten Ankara’ya gidiyordu” diyen de bu devletin resmi görevlisi.

        Daha sonra gerçeği söyleyip “Döndürdük uçağı çünkü Ankara’da daha hazırlıklı bir hastane bekliyordu” diyen de.

        Allah aşkına ister şehit sayısı olsun, ister Corona Virüs.

        Bize doğruyu söyleyin.

        Doğru insan doğrudan korkmaz.

        *

        Hasta değil şüpheli

        Sosyal medyada dolaşan bazı hastane sevk kağıtları var ve burada “Corona Virüs” yazıyor.

        Bu da haklı bir biçimde “Coronalı hasta var ama açıklanmıyor” endişesi doğruyor.

        Dün bunu bu konuda en yetkin profesörlere sordum.

        “Bu bir önlem. Şüphelendiğimiz hastalarda Corono Virüs incelemesi yapılması ve bunun öncelikli ve önlemli bir biçimde yapılabilmesi için hasta formlarına böyle yazıyoruz. Böyle yazınca o hastadan alınan örnek çok acil biçimde ilgili laboratuvarlara ulaştırılıyor ve hızla sonuçlandırılıyor” dediler.

        Bir Corona Virüs testi de yaklaşık 4 saatte sonuçlandırılıyormuş.

        *

        Gereksiz bir öfkelilik

        Ne acayip bir ülke ne öfkeli bir toplum olduk.

        Rıdvan Dilmen yıllardır yaptığı ve çok izlenilen ve çok da başarılı spor programında gayet iyi niyetli bir biçimde Trabzonsporlu Sörloth’un performansını övüyor ve “Bonservisi 6 milyon euroymuş. Trabzonspor bu oyuncuyu hemen almalı” diyor.

        Bunda hiçbir kötülük yok.

        Ama düne kadar gayet kibar, gayet beyefendi bildiğimiz Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu kızıyor ve öfkeli bir şekilde “Emriniz olur beyefendi. Hemen alalım” diye Rıdvan’a çıkışıyor.

        Benim bu üslubu ve bu denli gereksiz öfkeyi anlamam mümkün değil.

        *

        Sapkın

        Benim medyadan uzak tutulmasını önerdiğim Atakan isimli çocuk için bir üniversitenin ulaştırma servisinde görevli birisi abuk sabuk bir şeyler yazmış sosyal medya hesabında.

        Yazılanları insanlık dışı buldu herkes.

        Belli ki sapkın.

        Diyor ki, “Tecavüz etsinler, o şokla aramıza döner”.

        Bu belli ki tecrübeye dayalı bir öneri.

        Kendisi o şoku yaşamış olmalı ki, böyle bir öneri yapıyor.

        Yoksa en insanlık dışı insanın aklına bile böyle bir şey gelmez.

        Ancak o şokun işe yaramadığını da göstermiş oldu bize.

        Üniversiteye de bu sapkını “Uzatmadan kovduğu” için ayrıca teşekkür.

        Bir tecavüz meraklısının bir eğitim kurumunda işi yok.

        Ve bence yakın takibe alınmalı.

        Tehlikeli bir tip.

        *

        Köpeğe havlanmaz

        Sağda solda abuk sabuk yaklaşımlar sergileyenler için bazı okurlar diyor ki, “Yanıt vermeyecek misin?”

        Daha önce de söyledim.

        Siz yolda yürürken size havlayan köpeklere dönüp havlıyor musunuz?

        Yapıyorsanız sakın yapmayın.

        Sizi ya deli zannederler ya da soyunuzda köpek var.

        Onun yerine bırakın havlasınlar.

        Saldırırlarsa sahibini mahkemeye verirsiniz olur biter.

        Benim de yapacağım budur.

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Arsızlık meziyet olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar