Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Corona virüsünün yarattığı ekonomik tahribatı ortadan kaldırması beklenen “Paket” açıklandı.

        Epey bir “İslami vurgu” ve 4 Halife dönemine atıflarla süslü paket açıklaması sosyal olarak olumlu taraflar içeriyordu.

        Emeklilerin düşünülmüş olması gibi.

        Pek çok sektörün temsilcileri de “memnunmuş gibi” yaptılar.

        En azından “resmi görüşleri” öyle.

        Arkadan konuşmak ise elbette serbest.

        Dediğim gibi pakette olumlu yönler olmakla beraber gelişmiş ülkelerde açıklanan paketlerden hayli uzak bir içerik çıktı bizimkinin içinden.

        Elbette aynısını beklemiyorduk, herkes gücüne göre ama yine de daha incelikli düşünülmüş olabilirdi.

        Bir iki örnek vermek gerekirse.

        - Konaklama vergisi ertelendi. İyi de konaklayan yok ki, vergisinin ertelenmesinin bir işlevi olsun. Turizmcilerin kredi taksitleri, elektrik paraları, su paraları kapıya dayandı. Yarın pek çok turistik tesis bu paraları ödeyemediği için ya bankalarla karşı karşıya gelecek ya elektrik şirketleri ile ya da belediyelerle. Bunlara bir erteleme, tesislere düşük faizli bir geçici koruma sağlanamaz mıydı?

        - Hizmet sektörü emeğin en yoğun olduğu sektör ve en büyük sorun burada. Burada işletmelere işsizlik fonundan 4-5 ay maaş desteği sağlanıp, işletmelerin yetimmiş gibi elemanlarını işten çıkarmaları engellenemez miydi?

        - Zaten dünya rekoruna doğru koşan gerçek işsizlik oranlarını daha da arttırmak ikimin işine gelir!

        - Kamu bankaları veya Merkez Bankası “helikopter” gibi davranıp finans piyasalarını rahatlatamaz mıydı!

        Emekliye yapılan tamam da hâlâ emeğini satmaya çalışan niye unutuluyor.

        Onu anlamak mümkün değil!

        *

        Burası Türkiye

        Dün yazımda bahsettiğim Anatolia Genetik adlı şirketten aradılar.

        “Fatih Bey bizi nerden duydunuz da yazdınız merak ettik” diye girdiler söze.

        Önce zarifçe teşekkür ettiler.

        Ancak arkasından sitemin geleceği belli olan bir ses tonunu baştan hissettim.

        Yazıdan biraz rahatsız olmuşlar.

        “Yanlış mı yazmışım?” dedim.

        “Hayır, asla, doğru ama bizim bu durumla ilgili bir sorunumuz yok. Yazınızı okuyan bazıları bizim bu durumdan şikayetçi olduğumuz anlamını çıkarabilir. Oysa bizim öyle bir derdimiz yok” dedi telefondaki hanımefendi.

        “Çok farklı ürünlerimizi, çok farklı ülkelere satıyoruz. Siz de araştırmışsınız belli ki, corona test kitimizi de 10 ülkeye satıyoruz. Türkiye’de bu ürünü satmıyoruz ama bundan dolayı muzdarip falan değiliz. Tabii ki ülkemizde de satabilmek bize gurur verir ve isterlerse satabiliriz ama böyle bir şart da yok” diye durumu izah etti.

        Zaten kısa süre önce Sanayi Bakan Yardımcısı kendilerini ziyaret etmiş.

        Tesisleri gezmiş.

        Çok da beğenmişler.

        Farklı ürünlerini Türkiye’de pek çok hastaneye satıyorlarmış zaten.

        Bir açıklama yollarsanız kullanırım dedim.

        Yolluyoruz dediler.

        Ama gelmeyince ben de bu görüşmeyi sizlere aktarayım dedim.

        Benim yüzümden başları belaya girmesin.

        *

        Çarşı pazar

        Dün hazır işim gücüm yok, işe gitme derdim yok, gelen giden, randevu isteyen yok ben de çıkıp alışveriş yapayım dedim.

        Normalde bunu cumartesi günleri yapıyorum ama geçen cumartesi yerli ve milli çekirge sürüsü gibi davranan bir grup ortalığı talan etmekle meşgul olduğu için ertelemiştim rutin alışverişimi.

        Önce peynircime gittim.

        Yorgun hatta perişan görünüyordu.

        “Hayırdır hasta değilsin inşallah” dedim.

        “Yok Fatih Bey, 5 gündür imanımız gevredi. 3 aylık işi bir haftada yaptık. Mal yetiştiremedik. Evden oğlan geldi, okullar kapandığı için kızım da yardıma geldi yetişemedik. Merak ediyorum bu kadar aldıkları şeyi ne yapacaklar?” dedi.

        Oradan çıktım manava gittim.

        Onun durumu daha beter.

        “Perişanız abi” dedi.

        Mal yetiştirememişler.

        “Bu kadar almayın bozulur diyoruz dinlemiyorlar” meyve sebze kilo kilo gitmiş.

        “Dün gelsen rezalet vardı abi. (Yakındaki lüks bir sitenin adını vererek) kadınlar akın etti. Patatesleri 10 kilo, 20 kilo, soğanları 10 kilo 20 kilo aldılar. Sonunda kapıya kamyon dayadık oradan verdik. Akşama doğru bir hanım 15 kilo patates aldı ve son patatesti. Bir başka hanım ‘Birazını bıraksanız da biz de alabilsek bencillik yapmayın’ deyince kıyamet koptu. Patatesler havada uçuştu. Range Rover’ın camına portakal attılar” diye anlattı rezaleti. Bana patates kaldı mı diye sordum. “Yok abi. Yarın hali dezenfekte edecekler. Mal gelmez. Cumaya gelirsen veririm” dedi.

        Oradan kasaba geçtim.

        Vitrin boş.

        “Geçen çarşambadan beri talan sürüyor. Bonfile, pirzola istersen yok. Biraz kuşbaşı çıkartırım. Biraz da kıyma” dedi.

        “Tavuk var mı?” dedim.

        “Kara gün için sakladığım bir tane arkada var. İstersen onu vereyim” dedi.

        Ne yalan söyleyeyim. Aldım.

        Durum gerçekten bu.

        Ve bunu yapanlar kim biliyorsunuz değil mi?

        Sabah akşam sosyal medyaya “bilinçli insan” fotoğrafları koyup “Tedbirli olun ama panik yapmayın” diyenler.

        Ah, ah!

        Kiminiz kaçıp Bodrum’a gittiniz.

        Kiminiz de bilmiş bilmiş yazıp, ilkel ilkel davranıyorsunuz.

        Çok iyi biliyoruz sizi.

        Çok.

        *

        BÜYÜK SALGINLAR TARİHİ 2

        Dün büyük salgınları yazdım.

        Bazı okurlar “Eksik olmuş” dediler.

        Tabii eksik oldu.

        O kadar uzun oldu ki, iyice sıkmayayım diye, birkaçını bugüne bıraktım.

        Eski veba ve koleraları yazdım.

        20. yüzyılın büyük salgınlarına ise girmedim. Şimdi sıra onlarda.

        Bu bölümde okuyacaklarınızı Prof. Nuran Yıldırım’dan almadım. Farklı kaynaklardan ben derledim.

        Sevgili okurlar, nispeten yakın tarihin en büyük iki salgınından biri “1918-1919 grip salgını” ya da popüler adıyla “İspanyol nezlesi salgını”.

        1918-1919 İSPANYOL NEZLESİ

        Başladığı yer: ABD-Kansan City

        Başlama zamanı: 1918 ilkbahar

        Yayılma: Savaş sırasında Avrupa ve terhislerle birlikte tüm dünya.

        Ölü sayısı: 50-100 milyon

        İsminin İspanyol Nezlesi olduğuna bakmayın. 20. yüzyılın bu en büyük katili Amerika Birleşik Devletleri kökenli.

        İspanyol nezlesi diye bilinmesinin nedeni ise hastalığın ilk kez İspanya tarafından rapor edilmesi.

        İspanyol nezlesi ya da Fransızların andığı şekliyle “La Grippe” 1918 sonbaharında ABD’li askerlerin Almanya’ya karşı savaşan müttefiklerine yardım etmek için Avrupa’ya asker göndermesi ile ciddi bir pandemiye dönüştü.

        Amerikalıların cepheye getirdiği grip, çok kötü olan savaş koşullarında ve özellikle de siperlerdeki ortamda büyük bir hızla yayıldı.

        Yüzbinlerce asker büyük bir hızla hastalığa yakalandı ve sağlık hizmeti koşullarının yetersizliği ve kış şartlarında cephede bulunmanın zorluğuyla birleşince çok öldürücü hale geldi.

        Kansas'ta grip tedavisi gören Amerikan askerleri.
        Kansas'ta grip tedavisi gören Amerikan askerleri.

        ABD’li askerlerin getirdiği virüs H1N1 virüsüydü. Ve kuşlardan insanlara geçmişti. (21. yüzyılda etkili olan ve yine H1N1 adını taşıyan virüsle aynı virüs değil)

        Savaş sırasında birkaç gün içinde gripten hayatını kaybeden asker sayısı, 4 yıl boyunca savaşta kurşunlarla ve bombalarla ölen asker sayısını aştı.

        Büyük felaket ise savaşın bitip askerlerin terhis olması ile başladı.

        Askerlerin dönüşü ile birlikte salgın Okyanusya’ya kadar ulaştı.

        Ve 2 yıl içinde o zamanki dünya nüfusunun üçte biri olan yaklaşık 500 milyon kişi bu virüse yakalandı.

        H1N1 virüsü özellikle 5 yaş altı çocuklarda, 20-40 yaş arası yetişkinlerde ve 65 yaş üstü yaşlılarda daha etkili oldu.

        Öyle ki, bu salgının istatistiğini en iyi tutan ülke olan ABD’de 15-35 yaş arası ölümler iki yılda 20 kat arttı.

        İspanyol gribinden ölen insan sayısının en az 50 milyon ve muhtemelen 100 milyon olduğu tahmin ediliyor.

        Bu da bu hastalığı dünya tarihinin en kısa sürede en fazla can alan salgını yapıyor.

        İspanyol nezlesinin Osmanlı Ordusu’nda da yayıldığı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün de bir ara bu hastalığa yakalandığı ama atlattığı bilinir.

        Murat Yolun’un makalesine göre İspanyol gribinden İstanbul’daki ölü sayısı 6. 403 kişidir.

        HIV ve AIDS

        Başladığı yer: Kinshasa- Demokratik Kongo Cumhuriyeti

        Başlangıç zamanı: 1920

        Yayılma: Afrika, ABD, Avrupa, dünya

        Ölü sayısı: 35 milyon

        20. yüzyılın en öldürücü ikinci salgını hiç kuşkusuz AIDS diye bilinen hastalık ve bu hastalığı yol açan HIV’dir.

        HIV “Human Immunodefency Virus”ün kısaltmasıdır ve yol açtığı hastalık da AIDS

        diye bilinen “Acquired Immune Deficiency Syndrome” yani “Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu” yani Türkçe kısaltması ile EBES’tir.

        AIDS 1980’lerin başına kadar kimsenin ilgisini çeken bir hastalık değildi. Ancak 1980’lerde ABD’de görülmesi ile birlikte tüm dünyanın dikkatini çekti.

        HIV adı verilen bir virüsün yol açtığı hastalık hemen araştırılmaya başlandı ve varlığının yüzyılın başına 1920 yılında Afrika’da Kongo’ya dayandığı sonucuna varıldı.

        Kongo’da başka bir tür maymunu yiyen yamyam şempanzelerin bu virüsü o maymunlardan aldıkları anlaşıldı.

        İnsana geçişi ise şempanzeleri avlayan avcılar vasıtasıyla olduğu görüldü.

        Şempanzelerin kanı avcıların yaralarından vücutlarına HIV virüsünün girmesine neden oluyordu.

        HIV demiryolu ağı ve karayolları özellikle de seks ticareti yolu ile Afrika’da yayıldı.

        Daha sonra 1960’larda Haiti ve Karayiplere, 1970’lerin başında New York’a oradan da San Fransisco’ya ulaştı. ABD’li turistler aracılığı ile de tüm dünyaya yayıldı.

        1981 yılında ABD Salgın Kontrol ve Önleme Merkezi CDC sağlıklı homoseksüellerin bağışıklık sistemini çökerten bu hastalığı tanımladı ve açıkladı. CDC 1982 yılında hastalığın adını AIDS olarak açıkladı.

        ABD’deki ilk 335 hastanın 136’sı öldü.

        1985 yılında ünlü sinema oyuncusu Rock Hudson AIDS olduğunu açıkladı.

        Bu AIDS’in ilk kez bir ünlüye bulaşmasının yanı sıra hastalığı da şöhret yapan olay oldu.

        CDC o yıl homoseksüellerin kan bağışı yapmasını yasakladı ve bu yasak 2015’e kadar sürdü.

        1985 yılında dünyanın her yerine ulaşan HIV virüsü 20 bin kişinin AIDS’e yakalanmasına neden oldu.

        1987 yılında ABD AIDS hastalarının ülkeye girişini yasakladı. Yasak ancak 2009’da Obama tarafından kaldırıldı.

        1991 yılında basketbol yıldızı Magic Johnson HIV pozitif olduğu açıkladı.

        Adı “Gay hastalığına çıkan” AIDS’in heteroseksüelleri de etkilediği anlaşıldı.

        Aynı yıl Quenn grubunun solisti büyük yıldız Freddie Mercury AIDS’e yakalandığını açıkladı.

        Dünya Sağlık Örgütü 2018 yılı itibarı ile 36,9 milyon kişinin HIV pozitif olduğunu açıkladı.

        Aynı yıl hastalıktan dolayı sadece Sahra altı Afrika ülkelerinde 1 milyona yakın kişi hayatını kaybetti.

        AIDS’in tanımlandığı 1982 yılından bu yana 70 milyon kişiyi AIDS hastası yaptı. Büyük bölümü Afrika ülkelerinde olmak üzere En az 35 milyon kişinin ölümüne yol açtı.

        Bir ara Afrika’nın pek çok ülkesinde HIV pozitiflik oranı yüzde 30’lara kadar çıktı.

        Alınan önlemler ve kampanyalar sayesinde bu oran yüzde 20’lere kadar geriledi.

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Medeti bilimden umduğumuz zaman.

        Diğer Yazılar