Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Erdinç Şahin.

        50’li yaşlarında bir hekim.

        Aile hekimi olarak görev yapıyordu.

        Mersin, Silifke’de.

        8 gün kadar önce şikayetleri başlıyor.

        Hastaneye yatırılıyor.

        Hastalık hızlı seyir gösteriyor.

        6 gün önce entübe ediliyor, yani solunum cihazına bağlanıyor.

        Peş peşe birkaç test yapılıyor.

        Testlerde negatif sonuç alınıyor.

        Ancak radyolojik bulgulara göre yani tomografi çekilince Covid olduğu açıkça görülüyor.

        En doğru tanı metoduna göre Covid, yüzde 60 oranında doğru söyleyebilen PCR testlerine göre ise Covid değil.

        Hastane, hekime Covid tedavisi uyguluyor.

        Ancak tanı bölümünde “Viral pnömoni” girilmiş.

        Yani zatürre.

        Erdinç Şahin kurtarılamıyor.

        Hastane Covid tedavisi uyguladığı ve Covid olduğu açıkça bilinen kaybedilmiş hastaya testi negatif olduğu için “Viral pnömoni’den öldüğüne dair” rapor düzenliyor.

        Aile itiraz ediyor. Otopsi istiyor.

        Önce itiraz değerlendirilmiyor.

        Ardından Mersin Tabip Odası Başkanı devreye giriyor.

        Ancak Mersin’de böyle bir otopsiyi sağlıklı bir biçimde yapacak negatif basınçlı yani dışarıya virüs çıkmasını engelleyecek bir otopsi odası yok.

        Ve sonunda hayatını kaybeden hekimin cenazesinin İstanbul’a gönderilmesine ve gerçek ölüm nedeninin otopsi ile belirlenmesine karar veriliyor.

        Bunu niye anlatıyorum.

        Ne yazık ki, böyle olaylar var.

        Bu vakalar Türkiye’nin corona ile yürüttüğü başarılı mücadelesine zarar vermez.

        Bakan Koca’yı hepimiz takdir ediyoruz, ona ve Bakanlığının tüm personeline ne kadar teşekkür etsek az, hepimiz yapılan doğruları alkışlıyoruz.

        Hiçbirimizin “ölü sayıcılık” gibi bir derdi de yok.

        Ölüm sayılarımızdaki görece düşük seviye bazıları gibi yüzümüzü güldürüyor diyemeyiz ama mücadeledeki başarımızı da görüyoruz.

        Her ülkede olduğu gibi, biz de bazı sayılar eksik olabilir.

        Olmuş da görüldüğü üzere.

        Bu mücadeledeki başarıya gölge düşürmez.

        Ama özellikle sağlık personeli açısından bu önem taşır.

        Meslek hastalığı ya da iş kazası nedeniyle öldüklerini ailelerinin bilmesi gerekiyor.

        Tek neden bu.

        Zam zam zam

        E-ticaretin en büyüğü Amazon’a soruşturma açılmış.

        Nedeni ise corona vurgunculuğu.

        Corona nedeniyle alınan önlemler marketleri ve dükkanları vurunca, Amazon özellikle sağlık ürünleri ile gıda ve günlük tüketim ürünlerinin fiyatlarına fahiş zamlar yapmış.

        Gıdada ve temizlik malzemelerinde yer yer yüzde 200’ü bulan zamlar.

        Şimdi soruşturuluyormuş ve muhtemelen çok çok büyük bir ceza alacak.

        Peki bizde durum ne?

        Evin alışverişini düzenli olarak yapan biri olarak söyleyeyim “farksız”.

        Sadece e-ticarette değil, normal market alışverişlerinde de herkesin gördüğü bir şey var.

        Özellikle “gıda fiyatlarında” aynen 2018 yazındaki dolar krizi günlerinde yaşadığımıza benzer fahiş fiyat artışları.

        Tecrit günleri başladığından beri her hafta bir gün çıkıp evin alışverişini yapıyorum.

        4 hafta içinde bazı ürünlerde yüzde 50’yi aşan fiyat artışları var.

        Hemen hemen aynı şeyleri aldığım filedeki ortalama artış ise yüzde 40 civarı.

        Sorduğum zaman “Abi dolar artışını yansıtıyorlar” yanıtını alıyorum.

        İyi de dolar yüzde 10 arttı 1 ayda. Fiyatlar yüzde 30.

        Üstelik de bazı ürünlerin dolarla ne ilgisi var!

        Akaryakıt artar akaryakıt artışı yansır, dolar artar dolar artışı yansır.

        Dolar düşer hiçbir şey fiyatlara yansımaz.

        Akaryakıt düşer yine fiyatlara yansımaz.

        Corona günlerinde üretim ve iletimdeki bazı zorluklar nedeniyle fiyat artışları bir noktaya kadar kabul dilebilir ama bu kadarı değil.

        Bu işle mücadele etmesi gereken beylere gelince.

        Herhalde yakın zamanda seçim falan yok diye izlemekle yetiniyorlar.

        Seçim falan olsaydı, marketlerde polis görmeye başlardık.

        AVM'ler nasıl açılacak!

        Dün bir haber okudum.

        “AVM’ler pek yakında açılacak” diye. Şaşırdım.

        Haberde olmadığı için detayları araştırmak bana düştü.

        Evet doğru.

        Alışveriş merkezlerinin açılması için kamudan gelen bir baskı var AVM şirketlerine.

        “Açın yoksa pek çok şirket batacak” telkini geliyor.

        Ancak ortada kocaman sorunlar var.

        AVM’ler açılacak da nasıl!

        AVM’lerde yer alan mağazaların, dükkanların sahipleri “Açılsın ama bir süre kira ödemeyelim. Çok zor durumdayız” diyorlar.

        AVM işletmecileri ise “Son iki yılda zaten cirolar düştüğü için gelirlerimiz düştü. Kiralar TL’ye endekslendiği için zaten sıkıntıdayız. Şimdi bir aydır kapalı olan AVM’leri açmak için epey bir para harcayacağız. Buraların güvenliği, temizliği, bakımı, onarımı, ısıtması, soğutması, suyu, elektriği büyük paralar. Hem bunları yapacağız. Hem de kira almayacağız. Bu iş nasıl olacak?” diyorlar.

        Tam Nasreddin Hocalık bir durum.

        “Sen haklısın, sen de haklısın”

        Çözüm ne?

        Bana göre AVM’leri açmak için henüz erken olsa da, ille de açılacaksa AVM sahipleri ve kiracıları ne düşünüyor bilemem ama bana göre kısa vadeli çözüm “makul” bir kiranın devlet tarafından ödenmesi.

        Buna karşılık da hem kiraya verenden hem de kiracıdan “istihdam” garantisi alınması.

        Bu konuda tarafların önerilerini de burada dile getirmeye hazırım!

        Tavsiye

        Taha Akyol bugün Karar’da ilk Meclis’le ilgili çok güzel bir yazı yazmış.

        Okumanızı tavsiye ederim.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Öfke ve kinin insanlığı bir yere götürmeyeceğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar