Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        65 yaş üzerinin insafsızca ev hapsi sürüyor.

        Bir Allah'ın kulu da çıkıp “Yahu yazık bu insanlara. 65 öyle çok ileri bir yaş da değil velev ki ileri olsun bu insanları eve hapsetmek insafsızlık değil mi?” demiyor.

        Bir kişi bile “Bari bu sokağa çıkma kısıtlaması günlerinde yaşlılarımıza bir gün sokağa çıkma izni verelim. Hiç değilse pazar günü sadece 65 yaş üzerine sokağa çıkma hakkı tanısak” demiyor.

        Hem yazık hem ayıp hem haksızlık hem de Anayasa’ya ve yasalara aykırı bir durum.

        Profesör Ersan Şen de bu yasağın her türlü hukuki dayanaktan yoksun olduğunu söylüyor.

        Yine de salgından ötürü bu duruma gösterilen tahammül ama her tahammülün de bir sınırı var.

        Tabii bu işe Türk tipi çözüm bulan 65 yaş üstü uyanıklar da yok değil.

        Şöyle bir formül bulmuşlar.

        E-devlet üzerinden hastanelere başvuruyor ve boş buldukları herhangi bir hekimden randevu alıyorlar.

        Aslında hasta falan değiller.

        Sadece randevu alıyorlar. Herhangi bir şikayetten.

        Sonra bu randevuyu printer'da basıyorlar ve kendilerini sokağa atıyorlar.

        Polis çevirip bir şey sorarsa da “Doktor randevum var. Hastaneye gidiyorum” diyorlar.

        Polis de haliyle izin veriyor.

        Ama hastaneye falan gittikleri yok aslında. Biraz dolaşıp sonra eve dönüyorlar.

        Bu durumun anlaşılması ise son günlerde hastanelerde alınan randevulara gelmeyen yaşlı hastaların sayısının çok artması ile oluyor.

        Önce hastaların korktuğu için gelmediği zannediliyor.

        Sonra durum anlaşılıyor.

        Anlayacağınız uyanıklar yasağı aşıyor, saygılı vatandaşlar ise evde çile çekiyor.

        ABD Bilim Kurulu'ndan karga tipi kılavuz

        Bizim Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun Amerikan versiyonu olarak tanımlayabileceğimiz National Health Institute (Ulusal Sağlık Enstitüsü) önceki gün corona tedavisi ile ilgili bir kılavuz yayınladı.

        Ben hayatımda böyle bir kılavuz görmedim desem yeridir.

        Kılavuz, hiçbir ilacın Covid-19 tedavisinde işe yaramadığı iddiasında.

        İşte başlıklar:

        - Klorokin ve hidroksiklorokinin Covid-19’u tedavi ettiğine ya da etmediğine ilişkin hiçbir yeterli veri bulunmamaktadır. Yine de bu ilaçları kullanan doktorlar var ise hastaları yan etkilere karşı dikkatle izlemelidir.

        - Ebola ve bir tür corona virüsü olan MERS’in tedavisinde kullanılan geniş spektrumlu antiviral Remdesivir’in Covid-19 tedavisi için kullanılması amacıyla yapılan testlerde elde edilen veriler son derece yetersizdir.

        - Hidroksiklorokin ve Azitromisin kombinasyonunun kullanılması olası toksik etkileri nedeniyle tavsiye edilmemektedir. HIV tedavisinde kullanılan Lopinavir ve Ritonavir kullanımı da olumsuz klinik veriler nedeniyle doğru bulunmamaktadır.

        - Plazma veya hiperimmün immünoglobulin tedavisinin Covid-19’a karşı yeterli tedavi sağladığına ilişkin yeterli veri bulunmamaktadır.

        - İterlukin 1 ve 6 baskılayıcılarının kullanımı da tavsiye edilmemektedir.

        - Uzmanlarımızca kortikosteroid ve steroid olmayan anti inflamatuar ilaçların kullanılması önerilmemektedir ancak bu ilaçları başka hastalıklar nedeniyle kullananlar var ise kullanmayı bırakmaları tavsiye edilmemektedir.

        Liste böyle uzayıp gidiyor.

        Özet şu:

        Bu virüsün özgün, tanımlanmış bir tedavisi yok.

        Ağır seyirli hastalara destek verilecek ve hastalığı kendi bağışıklık sistemleri ile atlatmaları için zaman kazandırılacak.

        Bana göre bu bir bilim kurulu önerisi ya da tavsiyesinden çok “savunmacı tıp” anlayışına uygun bir kılavuz.

        Muhtemelen sağlık sistemini ve hekimleri ileride açılması muhtemel davalara karşı koruma amaçlı.

        Bizim Bilim Kurulu’nun ABD’deki benzerinden çok daha doğru işler yaptığı da çok açık...

        Kimse hep bana dememeli

        Dün alışveriş merkezlerinin açılması için kamudan baskı geldiğini yazdım.

        AVM’ler ile kiracıları arasındaki fikir ayrılığından söz ettim.

        Taraflar önerilerini yazmak isterlerse aktarırım dedim.

        Kiracılar tarafından bir ses gelmedi.

        Daha doğrusu örgütlü bir ses gelmedi.

        Perakendecilerin yüzde 15’ini temsil eden BMD’den arayan soran olmadı.

        Ancak AVM sahipleri ve dernekleri ile konuştum.

        Geçmişte AVM’leri bir çatı altında toplayan derneğin yöneticiliğini yapmış bir AVM yöneticisi “Biz salgın başladığı zaman devlete bizi kapatın diye yalvardık. Kapatmadılar. Kapatma kararını sorumluluk üstlenerek biz aldık. Şimdi de açın baskısı var. Tehlike geçti mi acaba?” dedi.

        “Niye devlet kapatsın diye beklediniz. Kendiniz kapatamaz mıydınız?” diye sordum.

        “Kapatamazdık. Çünkü bir tür kamu hizmeti yapıyorum. Ortam sağlayıcıyız. İçişleri Bakanlığı’na bağlıyız o yönden. Nasıl ki, Vodafone kalkıp biz birkaç hafta GSM hizmeti vermiyoruz diyemezse, biz de kapatıyoruz diyemiyoruz. Buna rağmen kiracılarla anlaşıp kapattık” dedi.

        AVM’lerin kapalı olduğu dönemde kiracılardan kira almadığını, bazı AVM’lerin güvenlik ve bakım gibi ortak giderler için bir pay aldığını ama bazılarının da bu para kiraya dahil olduğu için onu da almadığını söyledi.

        "Peki açacak mısınız, açmak istiyor musunuz" diye sordum.

        “Devlet açabilirsiniz, sorumluluk bizde demeli önce. Kiracılar da açılışa hazırız demeli. Yani en az yüzde 50 oranında kiracı dükkanını açmalı. Yine de bizce kamunun Mayıs başı dayatması erken. Ama zorla açtırırlarsa bizim yapacağımız şudur. Kademeli bir geçiş öneririz. Mayıs’ta kira almayız. Haziran ve Temmuz’da yarım kira ödenir. Sonrasına bakılır ya da başka çözümleri birlikte üretiriz. Sonuçta bu AVM’ler Euro bazında kredilerle yapıldı. Biz perakendeye, perakende bize bağlı. Ortak çıkar var. Ne onlar ne biz Rabbena hep bana diyemeyiz.”

        AVM'ler: "Sağlık Bakanlığı açın derse açılmalıyız"

        Ardından AVM’leri çatısı altında toplayan Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Altaş aradı.

        Prof. Altaş konuyu gündeme getirdiği için teşekkür etti.

        Epey konuştuk.

        Söyledikleri özetle şöyle:

        “AVM yatırımcıları olarak bu süreçte çok sıkıntılı günler geçiriyoruz. Bir tarafta halk sağlığı için alınan tedbirler ve bu doğrultuda canla başla gece gündüz demeden mücadele eden sağlık ordusu, kamu görevlileri, vatandaşlar diğer tarafta ekonomik faaliyetleri normalleştirmek adına Hazine Maliye Bakan Yardımcısı Sayın Nurettin Nebati'den gelen AVM'leri açın talebi.

        Üstüne bir de bazı perakendecilerin tüm sürecin faturasını bize çıkarma çabası, sosyal medyada linç kampanyaları.”

        Altaş çok açıkça “Bilim kurulu açın demeli” vurgusu yapıyor ve bunun Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülmesi gerektiğinin altını çiziyor.

        “Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu uygun görüş vermedikçe, kamu otoritesi bize açın demedikçe, salgınla mücadelede tedbirlerin gevşetileceği olumlu seyir görülmedikçe ve perakendeciler de açılmayı talep etmedikçe biz açılma kararını almayacağız, alamayız. Bugüne kadar Covid-19'la mücadelede ortaya konan başarıyı, emekleri, halk sağlığını riske atan kişiler olarak algılanmak istemiyoruz” diyor.

        Sağlık Bakanlığının açılma tavsiyesinde bulunması halinde bir de kılavuz yayınlamasını istiyor AVM’ler.

        “AVMlerin açılması kararı kamu tarafından verilirse AVM'lerde alınacak tedbirleri içeren kılavuz Bilim Kurulu tarafından bize verilmeli. Bu sorumluluğu tek başımıza taşımak istemiyoruz. Biz tüm dünyadaki örnekleri de inceleyerek çalışıyoruz, Bilim Kurulu'na ve ilgili kamu otoritelerine pandemi ile mücadelede AVM'lerde alınacak tedbirler konusunda her türlü katkıyı sağlayabileceğimizi Mart 2020'de yazılı olarak ifade ettik.”

        AVM’lerin kiracı perakendecilerin alacağı önlemlerin de Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmesi yönünde bir talebi var. “Müşterilerin ve çalışanların sağlığını korumak birinci önceliktir” diyor Hüseyin Hoca.

        Mali yükün tamamen AVM’lerin üzerine yıkılmasına karşı da bazı önerileri var.

        “Biz bu dönemde kiracılarımıza her türlü yaklaşımı gösteriyoruz. Yatırımlarımızın tek gelir kalemi olan kira gelirimizden bu süreçte feragat ettik. Devletimizin şu an üstünde pek çok yük var, biz devletten kira yardımı isteyemeyiz. Bizim talebimiz bankaların hem bize hem kiracılarımıza bu süreçte gerekli adımları atması, yaklaşımı göstermesi. Kira gelirlerinden mahrum olduğumuz dönemdeki kredi geri ödemeleri faizsiz olarak son taksitlere ötelenmeli.”

        “Bu süreci kiracılarla beraber elele birbirimize destek olarak atlatabiliriz” diyor Hüseyin Altaş.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Risk almanın adı normalleşme olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar