Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çoklu cinayet zanlısı uyuşturucu kaçakçısının yargı tarafından serbest bırakılmasını sağladığı artık aleniyet kesbeden ve artık kendisi tarafından da kabul edilen Anayasa Profesörü Burhan Kuzu, hakkındaki yazılarımı geçmişte yalanlardı.

        Şimdi ise yeni bir yönteme geçti.

        Ben yazınca o da sosyal medyası üzerinden “Fatih Altaylı unutulmamak için beni yazıyor. Ben olmasam yazacak konusu yok” gibi yanıtlar veriyor.

        Burhan Bey, benim unutulmak veya unutulmamak gibi bir derdim yok.

        Ama sizin olmalı.

        Siz unutulmayı tercih etmelisiniz.

        Ortadan kaybolmayı, kimseye yanıt vermemeyi, yokmuş gibi davranmayı tercih etmelisiniz.

        Çünkü siz artık çok “ayıplı” bir siyasetçi, çok çok ayıplı bir “yasa adamı” oldunuz.

        Kendinizi ve yaptıklarınızı unutturmanız lazım.

        Hakkınızda ne denirse densin ortaya atlamamanız, sosyal medya hesaplarınızı kapatmanız, tek kelime etmemeniz, yokmuş gibi davranmanız lazım.

        Çünkü siz yargıya baskıyı bir aile ferdinizin bir hatasını örtmek, bir yakınınızın arazi davasını sonuçlandırmak ya da kader kurbanı diye adlandırılan türden gariban birine yardımcı olmak gibi “nispeten” vicdani bir kabul görebilecek şekilde yapmadınız.

        Vahim iddialarla yargılanmakta olan birini yargıdan kaçırmak için devreye girdiniz.

        Onun ellerindeki kan artık sizin de elinize bulaştı anlayacağınız.

        O yüzden susun.

        Unutulmaya çalışın.

        Ben sizin yediğiniz herzeler unutulmasın diye yazıyorum.

        Siz de böyle yaparak bana destek veriyorsunuz.

        “Unutmayın beni. Uyuşturucu kaçakçılarını yargının elinden kurtaran benim” diye bağırıyorsunuz sürekli.

        Allah bilir belki de benim yazdıklarıma da reklam gözüyle bakıyorsunuzdur .

        Belki yargıdan kurtulmak isteyen yeni müşteriler gelir diye.

        Kısıtlar kalkınca

        1 Haziran günü corona önlemlerinin büyük ölçüde kaldırılması ile birlikte neler oldu, bir göz atalım.

        Tarımsal nedenlerle Akdeniz bölgesinde iken turizmi de gözlemleme fırsatı buldum.

        PEK ÇOK OTEL AÇMIYOR

        Akdeniz bölgesindeki otellerin büyük bölümü, neredeyse yüzde 90’ını geçen bir oranı kapalı.

        Tek tük otel açık.

        Onlarda da kalan misafir sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.

        Açık otellerin en büyük sorunu, çok az sayıdaki müşteriye hizmet verebilmek. Binlerce kişi için kurulmuş organizasyon, 10-20 müşteri olunca aksıyor ve maliyet çok artıyor.

        Kapalı otellerin pek çoğu açılma hazırlığında bile değil.

        Avrupa ve Rusya’nın tavrına bakıyorlar.

        Konuştuğum pek çok otelci “Yerli turist için otel açılmaz” görüşünde.

        DESTEKTEN MEMNUNLAR

        Açık oteller, corona süresince devletin verdiği “Kısa çalışma ödeneğinden” memnun.

        “Akmasa da damladı. Her derdi çözmese de zararı bir miktar azalttı” diyorlar ve bu desteğin sürmesini istiyorlar.

        Turizmdeki vahim durum, bölgede ve bölge dışında pek çok sektörü vurmuş durumda.

        Otellere gıdadan, teknik malzemeye veya tekstil ürünlerine kadar mal tedarik eden herkesin işleri durduğu, taşımacılık firmaları iş yapmadığı için etkileri otomotive kadar görünen, sonunda toptan bir şekilde finans sektörüne kadar uzayan bir etkisi olduğu için hasar görünenden derin.

        REKLAM

        Virüsün etkilerini daha düşük dozda hisseden Anadolu’nun küçük ve orta boy kentlerinde hayat hızla normale dönerken, büyük kentler biraz endişeye neden olacak gibi duruyor.

        BÜYÜKŞEHİRLERDE FAZLA HIZLI NORMALLEŞME

        Tüm uyarılara rağmen büyükşehirlerde çok hızlı bir normalleşme yaşanıyor. Önlemler lafta ve kağıt üzerinde kalıyor.

        Salgının Türkiye’deki başkenti İstanbul, bir anda coronayı unuttu.

        Kötü anıları hızlı silmeye programlı insan beyni, coronayı gereğinden daha hızlı siliyor.

        Sokaklarda sosyal mesafe falan yok.

        Restoranlar sevinçle açıldılar ve şevkle müşteri kabul ediyorlar.

        Ancak dün ve önceki günün görüntüleri pek hoş değildi.

        İstanbul’da sanki hiçbir şey olmamışçasına eski günler gibi manzaralar vardı.

        TRAFİK KURALLARI DA SALGINDA ÖLMÜŞ

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi yıllardır yapılması ertelenmiş çok önemli bazı altyapı projelerini corona günlerinde ortalık boşken yapmak istemiş belli ki, ama yetiştirememişler.

        Bu yüzden pek çok yolda büyük inşaatlar var.

        Bu durum kent trafiğini olumsuz etkiliyor belki ama asıl olarak evde geçen 2-3 ayda vatandaşlarımız otomobil kullanmayı unutmuş ve trafik kurallarını coronaya kurban vermiş gibi.

        Yollarda kafasına göre araç park edenler, ters düz demeden her yola dalanlar akıl alır gibi değil.

        Sanki salgınla beraber tüm kurallar kaldırılmış gibi.

        Gördüğüm kadarıyla şuursuzluk tüm alanlarda had safhada ve corona kadar bulaşıcı.

        İnşallah bu tablo Sağlık Bakanı’nın her gün daha umut verici olarak açıkladığı tablolara yeniden büyüyen sayılar olarak yansımaz.

        Helal size

        Türkiye yıllardır ihracattaki vahim durumu konuşur.

        Verilere göre Türkiye’nin ihracattan kilo başına elde ettiği gelir 1,1 dolar civarındadır.

        Her 1 kiloluk ürün karşılığı aldığımız para ortalama 7-7,5 TL’dir.

        Ve bu durumun nasıl değişebileceğini bir Türk firması bir iki gün önce gösterdi.

        Türk sanal oyun firması Peak, bu alanda dünyanın en önemli şirketlerinden biri olan oyun devi “Zynga” tarafından 1,8 milyar dolara satın alındı.

        Peak’i kuran ekip bir yandan da Zynga’ya ortak oldu.

        Peki Zynga’nın yaptığı bu satışın kilosu kaça geldi?

        Hesaplamak mümkün değil.

        Çünkü satılan şey sadece bilgi, düşünce, fikir.

        Peak’i kurup bu değere ulaştıran gençlere bize bunu en net şekilde gösterdikleri ve bu teknolojilere “Siz kullanın içine bakmayın. Onlar yapmışlar” diyen siyaset erbabını dinlemedikleri için teşekkür ediyorum.

        İsteseniz de kapatamazsınız ki!

        Dün Hürriyet ile ilgili yazdıklarıma biraz ekleme yapmak gerektiği gördüm.

        Hürriyet’in tepesine oturtulan Ahmet Hakan Coşkun “Biz şöyleyiz, böyleyiz, şöyle karar aldık, böyle karar aldık. Kapanmayacağız” falan diyor ya.

        Gülüyorum.

        Dinleyen de zanneder ki, böyle bir karar alma güçleri var.

        Yahu isteseniz de kapatamazsınız.

        Hürriyet’i ve tüm grubu bir kamu bankasından aldığınız kredi ile satın aldınız.

        Sizin orayı kapatmak için öncelikle “kamu bankasından” yani devletten izin almanız lazım.

        “Ben kapattım” demekle kapatma hakkınız yok.

        O yüzden isteseniz de kapatamazsınız!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Uzun adamların gölgesinde yaşayan küçük adamlar gölgeyi kendi gölgeleri zannetmediği zaman.

        Diğer Yazılar