Faturaların ucu göründü
İlk fatura gelmiş.
Hayırlı uğurlu olsun.
Bu fatura elektrik dağıtım şirketlerinden eve gelen faturalar gibi değil.
Yani “Geçen sene çok yakmıştım ama bu sene geçen seneyi emsal alarak fatura gönderemezseniz. Bu yıl o kadar elektrik harcamadım” deyip itiraz edebileceğiniz türden bir fatura değil.
Tam aksine “Ben az şu kadar elektrik harcarım” diye söz verdiğiniz tipte bir fatura.
Yani benim corona salgının başından beri bas bas bağırıp “Ne olacak bu garanti ödemeler” dediğim faturalardan ilki geldi.
Avrasya Tüneli faturası.
Bu “yap işlet” projesinin müellifi Yapı Merkezi’ne bu yıl buradan günde 69 bin 500 araç geçeceğinin garantisini vermiş devletimiz.
Yapı Merkezi demiş ki, “Geçmezse ne olacak?”
Devletimiz buyurmuş, “Hiç merak etme. Paran bende. Aradaki farkı ben sana öderim.”
Ne yazık ki, tünel açıldığından beri söz verilen kadar araç geçmiyordu zaten.
Aradaki farkı devlet ödüyordu.
Geçen sene yılın ilk 4 ayında 5 milyon 363 bin araç geçti, yine de yetmedi. Geçmeyen araçlar için devlet 64 milyon TL ödedi, yapımcı-işletmeci şirkete.
Bu yıl corona nedeniyle geçişler iyice azaldı.
Aynı sürede, ilk 4 ayda 1 milyon 717 bin daha az araç geçti, toplam sayı 3 milyon 917 binde kaldı.
Şimdi devlet yine aradaki farkı ödeyecek.
Geçen seneki 64 milyon yerine bu yıl 192 milyon.
İşte corona salgının ilk gününden beri dikkat çekmeye çalıştığım mesele buydu.
Üstelik tüm bu tarz projeler içinde garanti geçiş sayısına en fazla yaklaşan proje Avrasya Tüneli idi.
Şehirlerarası seyahatin yasak olduğu dönemde daha karşımıza Osmangazi Köprüsü’nün, İzmir-İstanbul Otoyolu’nun ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün faturaları gelecek.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti “difolta” düşmeyeceğine göre...
Seve seve ödeyeceğiz.
Geçsek de, geçmesek de!
Salgın olsa da, olmasa da!