Bakın bazılarına bir şey söyleyeyim.
Yarım yamalak anladığınız, yarım kulak dinlediğiniz konularla ilgili bana istediğiniz kadar hakaret edebilirsiniz.
Ama biliniz ki, ben doğru bildiğimi söylemekten vazgeçmem.
Hele hele ortalama iq’su 70 civarında olan bir sosyal medya ortamını hiç ama hiç takmam. Onu bir bilin, sonra o güruhun 140 karakterden fazlasını okumaya ayarlı olmayan beyinlerini biraz zorlayacak bir şeyler anlatayım.
LGS ÖNCESİ UYARDIK
Geçen salı LGS sınavı ile ilgili bir program yaptık.
Programda İstanbul'daki iki konuğum, Prof. Erhan Erkut ve Prof. Bengi Başer sınavı yapmanın büyük risk olduğunu, yapmamanın daha doğru olacağını ama ille de yapılacaksa alınması gereken tedbirleri sıraladılar.
Prof. Doğan Cüceloğlu da öğrencilere tavsiyelerde bulundu.
Ankara’dan katılan Bilim Kurul üyesi Prof. Seçil Özkan ise gerekli tedbirlerin alındığını, bir sorun olmayacağını, sınavı yapmak için en uygun zamanın bu olduğunu söyledi.
Program sırasında velilerden ve öğrencilerden binlerce mail ve sosyal medya mesajı geldi.
KİMİ ERTELENMELİ, KİMİ ERTELENMEMELİ
Kimileri “Çocukları daha fazla germeyin. Sınava girecekler ve siz onları paniğe sevk ediyorsunuz” diyordu, kimileri ise “Bu sınav ertelenmeli”, sanki ertelenmeye ben karar veriyormuşum gibi.
Öğrenciler de “Ertelenmeli” diyenler ve “Ertelenmesi haksızlık olur” diyenler olarak ikiye bölünmüştü. Kendini hazır hisseden öğrenciler yapılsın diyordu ve ertelemeyi haksızlık görüyordu.
Genel kanaat “Keşke erkene çekilmeseydi. Ama madem çekildi. Şimdi bir daha erteleyip çocukların stresini uzatmayalım” şeklinde oluşmuştu.
Bana göre de sınavları bir ileri bir geri alıp çocuklarla oyun oynamak doğru değildi, haksızlıktı.
ADALETSİZ BİR UYGULAMA
Tüm bu hengame arasında LGS yapıldı ve nitekim uygulama tam bir facia oldu.
Kimi sınav salonlarında sosyal mesafe kurallarına uyuldu, kiminde uyulmadı.
Veliler okul önlerinde felaket görüntüler sergilediler.
Uygun sınıflarda sınava giren öğrenciler daha stressiz bir ortamda sınav yaparken, buna uyulmayan salonlarda giren öğrenciler haliyle tedirgin oldular.
Bu bile sınavın adaletsiz olmasına yol açtı.
Pazar akşamı da hem sınavdaki görüntüleri değerlendirmek hem de Türkiye’de artışa geçen vakaları konuşmak istedik.
Dr. Serdar Savaş, sınav sonrası 400 öğrenciye corona bulaştığını söylediği ve çok net sayılar verdiği için ve izleyiciden de kanala bu yönde bir talep olduğu için Dr. Savaş’ın katılımını rica ettik.
BİLGİ DEĞİL, İSTATİSTİKİ TAHMİNMİŞ
Savaş’a sınavın ertesi günü, daha virüsün kuluçka süresi bitmeden 400 sayısına nasıl ulaştığını sordum.
“Sayın Bakan’ın verdiği istatistikleri sınava giren öğrenci ve sınav sırasında okul önlerinde toplanan velilere uyguladım. Ortaya bu sonuç çıkıyor” dedi.
Program bir bilim programı olduğu için de Dr. Serdar Savaş’a sorular sordum.
“40 yaşından genç biri ölsün ben bu işi bırakırım demiştiniz. Çok genç öldü” dedim.
“Onların comorbid hastalıkları vardı” dedi.
“Türkiye en kötü tablo ile karşı karşıya kalacak demiştiniz ama en kötü tablo bizde olmadı” dedim.
“Sayılar saklanıyor” dedi.
“Hastanelerde Avrupa'daki görüntüler oluşmadı” dedim.
HER SINAV İPTAL BU SINAVLAR HARİÇ
“Bakanlığın başarısını kabul ediyorum. Yoğun bakım yatağımız özel sektör parayı oradan kazandığı için gereğinden fazlaydı. Ama bu kez işe yaradı” dedi.
Ankara’daki konuklarım Prof. Dr. Mustafa Gerek’e ve Prof. Dr. Mustafa İlhan'a ise önlemlerin aldığını söylemeleri üzerine “Kimi yerde alınmış, kimi yerde alınmamış. Bu öğrencilere haksızlık olmuş” dedim.
Onlar sınavın yapılması gerektiğini söyledikleri için “Tüm sınavlar iptal edilirken, bu sınav niye yapılıyor. Bunu herkes merak ediyor” dedim.
“İki hafta önce eve hapsedilmesini doğru bulduğumuz gençleri şimdi hep birlikte sınava sokmak nasıl bir karar” diye sordum.
“Bunlar genç bir şey olmaz diyorsanız, o gençler sınavdan sonra yaşlı veya risk grubundaki aile bireylerinin olduğu evlere dönecekler” dedim.
SAVAŞ KENDİNİ HAKLI ÇIKARAN TABLOYA KÜFRETTİ
Programdaki olay ise Prof. Dr. İlhan’ın gösterdiği bir tablo ile patladı.
Prof. İlhan’ın sunduğu bir tabloda İngiltere’deki yeni vaka sayısı 99 günlük bir süreç boyunca Türkiye’nin vaka sayısının çok altında görünüyordu.
Programı izleyen bir başka profesörün uyarısı ile ben de dikkatleri buraya çektim ve Prof. Dr. İlhan’a bu tablo yanlış dedim.
Dr. Serdar Savaş orada birdenbire alevlendi. Ve Ankara’daki diğer iki konuğa hakaret etmeye başladı.
Oysa Prof. İlhan’ın tablosu Serdar Savaş’ın tezlerini doğrular nitelikte idi.
Serdar Savaş diğer iki profesöre “Gerizekalılar” demek yerine “Bakın sunduğunuz tablo sizi yalanlıyor” deseydi çok daha haklı bir pozisyona geçebilirdi.
Bilimsel bakış açısı bunu gerektirirdi.
Ancak Serdar Savaş hakareti tercih etti.
Bazıları bana diyor ki, “Adamı niye susturdun”
Bazıları da “Niye böyle bir konuk aldın”
Tipik bir Türkiye tablosu.
Durum tersi olsa, Ankara’daki konuklar, Serdar Savaş’a hakaret etse aynı tepkiler yüz seksen derece zıt olarak gelecekti.
Bunu hepimiz biliyoruz.
O yüzden ben dümdüz bir çizgide yürümeye devam edeceğim.
Çevremdeki yılankavi hareketleri izleyerek üzülerek.