Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Einstein yanıldı.

        Büyük bilim adamı deliliği aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek olarak tarif etmişti.

        Danıştayımız büyük fizikçiyi yanılttı.

        Ayasofya ile ilgili aynı başvuruyu defalarca yapıp, her seferinde ret kararı alınmış olması Einstein’ı haklı çıkaracak gibi olmuşken, bir anda büyük bilimsel teori yerle bir oldu.

        Çünkü aynı başvuru, tüm gerekçeler ve başvuruyu yapan bile aynı iken bu kez kabul edildi.

        Bilimsel bir teorinin çökmesi için bir kez bile yanlışlanması yeterlidir.

        Einstein bitmiştir.

        Teorisinin siyah kuğusu Türk Danıştay’ından çıkmıştır.

        İki mi üç mü?

        İki mi üç mü?
        0:00 / 0:00

        Ayasofya’nın açılması iyi oldu.

        Bir yılan hikayesinin sonu geldi.

        Kendimi bildim bileli “Açılsın, açılmasın” diye konuşulurdu.

        Tüm muhafazakar iktidarların yıllardır arzusuydu Ayasofya’yı ibadete açmak.

        18 yılın sonunda AK Parti iktidarına nasip oldu.

        Murat Bardakçı dostum yazmış zaten “1930’lu senelerden beri muhafazakar camianın iki büyük hasreti vardı. Biri ezanın Arapça okunması, diğeri Ayasofya’nın ibadete açılması” diye.

        Aslında Murat’ın da bildiği gibi “muhafazakar” dediği camianın iki değil 3 mefkuresi vardı.

        “Yeni muhafazakarları” kastetmiyorum.

        Cumhuriyet kurulduğu günden beri karşı çıkan örgütlü muhafazakar camia üç şeyi hasretle beklerdi.

        Murat ikisini yazmış.

        Üçüncüyü yazmamayı tercih etmiş anlaşılan.

        Şimdi Murat’ın yazmadığı üçüncü mefkureyi ben yazarsam ayıp olur.

        En iyisi siz tahmin edin!

        "Kılıç hakkı" yerine

        "Kılıç hakkı" yerine
        0:00 / 0:00

        Murat Bardakçı dostum, Ayasofya ile ilgili uzun müddettir yazdığı tüm yazılarda “kılıç hakkı” meselesini öne çıkarır.

        Haklıdır da.

        Ayasofya, Türkiye’nin toprakları içindedir, bize Osmanlı’dan kalmıştır ve Osmanlı tarafından camiye çevrilmiş, 481 yıl cami olarak hizmet etmiştir.

        Kiliseden çevrilmiş de olsa, İstanbul’daki en eski İslam mabedidir.

        Ancak yine de “kılıç hakkı” söylemine fazlaca sarılmamak gerekir.

        Çünkü yarın öbür gün İsrail devleti de aynı gerekçe ile ülke toprakları içinde bulunan tüm Müslüman ibadethanelerini “Biz buraları savaşarak aldık. Bu da bizim kılıç hakkımız” diyerek kapatmaya kalkışabilir.

        O yüzden kılıç hakkı demektense, “Burası zaten 481 sene cami idi kardeşim” demek daha doğru bir gerekçe olabilir.

        “Ama orijinali kiliseydi” diyenlere de Kurtuba Camii’nin İspanyollarca katedrale çevrilmesini örnek gösterebiliriz.

        Ayasofya’dan yaklaşık 150 yıl sonra inşa edilmiş olan bu camii de yapımından 500 yıl sonra Endülüs Emevi Devleti’ni yıkan İspanyollar tarafından katedrale çevrilmişti.

        Tarım

        Tarım
        0:00 / 0:00

        Sevgili okurlar tarım yazılarına bugünlük ara vereyim dedim.

        Yarın kaldığımız yerden sürdürürüz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yılana sarılmanın denize düşmekten kurtarmayabileceğini öğrendiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar