Türk dizilerine engel
Amerikan istihbarat örgütünün oyuncağı FETÖ’nün TSK’ya düzenlediği komplo sonrasındaki en önemli işlerinden biri de Türkiye’deki dizi sektörüne yönelik hamlesiydi.
Amerikalı patronlarından aldığı emirle FETÖ, Türkiye’nin yumuşak gücü haline gelen ve özellikle Ortadoğu, Latin Amerika, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da Türkiye’nin tanıtımını ve kültürel etkinliğini arttıran dizi sektörüne saldırdı FETÖ elemanları.
Çünkü Türk dizileri Hollywood’un en büyük rakibi olarak ABD çıkarlarına hem ekonomik hem de kültürel darbe vuruyordu.
Milyonlarca dolarlık dizi ihracatı gerçekleştiren yapım firmalarına baskınlar düzenlendi.
Bu şirketler batırılmak istendi.
Bunu bu sektörün en önemli yapımcıları teyit edecektir.
Türk dizi yapımcıları bugün de benzer bir saldırı altında.
Bu kez bu saldırıyı düzenleyen ise RTÜK.
O saldırı da şu: Türk dizilerini uluslararası alanda engellemek, yurt dışına dizi ihracatını durdurmak, Netflix, Amazon Prime gibi global platformların Türkiye’ye dizi yaptırmasının önüne geçmek.
Son olarak Netflix’in bir Türk yapım şirketine ısmarladığı bir iş, RTÜK’ün müdahalesi sonucu çekimlerin başlayacağı gün, tüm ekip toplanmış, oyuncuların makyajları yapılmış, ışıklar açılmış kameralar motor emrini beklerken iptal edildi.
Bununla ilgili türlü tevatür en ciddisinden, en trolüne kadar tüm mecralarda dile getiriliyor ama işin gerçeğini buradan okuyun en iyisi.
Netflix’in çok ünlü ve en başarılı Türk dizilerinde imzası olan bir Türk senaristin yazdığı bir öyküyü beğenip, bunu çekmeye karar vermesiyle başlıyor her şey.
Netflix, diziyi çekmek üzere bir Türk yapım şirketi ile taşeron olarak anlaşıyor.
Türk oyunculardan oluşan bir cast hazırlanıyor.
Ancak yasa gereği, Türkiye’de gerçekleştirilecek yabancı prodüksiyonlar için Kültür Bakanlığı’ndan izin alınması gerektiği için ilk bölüm senaryo bakanlığa yollanıyor.
Gerekli izin veriliyor ancak araya pandemi süreci girdiği için çekimlere başlanamıyor.
Ardından hayat yeni normale dönünce çekim için yeniden Bakanlıktan izin isteniyor.
Bakanlık bir bölümün daha senaryosunu istiyor.
İkinci bölümde diziye dahil olan bir gay karakter var ama bazılarının iddia ettiği gibi bir gay sevişme sahnesi falan yok dizide.
Ardından Bakanlık görüşmek için Netflix yöneticilerini davet ediyor.
Netflix başkan yardımcıları özel uçakla gelip Bakanlığa gidiyorlar.
Bakanlıkta fazla bir sorun çıkmıyor.
Ancak RTÜK “Bizimle de görüşmeniz gerek” diyor.
Oysa RTÜK, kuruluş yasası itibarıyla bir ön denetim kuruluşu değil, böyle bir yetkisi yok. Sansür Kurulu değil.
Buna rağmen Netflix yetkilileri RTÜK’le de görüşüyorlar.
RTÜK çok net konuşuyor.
“Gay karakteri diziden çıkarın.”
Yasaya ya da yasanın verdiği bir yetkiye dayanmayan ama yaptırım gücüne dayanan bir talep.
Netflix oyuncularla ve senaristlerle görüşerek RTÜK’ün “emrini” iletiyor ve “çıkarıp çıkarmama” üzerine fikirlerini alıyor.
Uzun tartışmalar sonunda “Çıkaralım” fikri oluşuyor.
Çünkü ayların emeği, onlarca kişinin umudu, geliri buna bağlı.
Ve çekimlere başlanması kararı alınıyor.
Ancak çekimlerin başlayacağı gün, herkes sabahın köründe sette toplanmış, makyajlar yapılmış, replikler ezberlenmiş, set kurulmuşken Netflix’ten talimat geliyor.
“Diziyi iptal ettik.”
Yine de oyuncuların ve ekip çalışanlarının birkaç bölümlük ücretlerini ödeyeceğini de duyuruyor Netflix.
Sadece bu diziden Türkiye’nin kaybı bölüm başı 3,5 milyon TL.
10 bölüm olsa 35 milyon TL civarı bir döviz girdisi uçup gidiyor.
Türk dizilerine ve Türk yapımlarına bundan sonra giderek azalacak ilgiyi ve bu şirketlerin Türkiye’de artık yaptırmayacakları işleri de göz önüne alırsanız kayıp büyük.