Ayasofya
Ayasofya Cami-i Kebir’i bugün açılıyor.
Umarım Türkiye’nin giderek artan sorunlarına deva, dertlerine şifa olur.
Caminin açılışı ile birlikte Türk tarihini yazan en büyük iki isimden birinin, Fatih Sultan Mehmet’in vasiyeti de yerine getirilmiş oluyor.
Diğer büyük isim kimdi diyecek olursanız, elbette ki Mustafa Kemal Atatürk.
Fatih Sultan Mehmet, fetret devrinde yok olmaktan zor kurtulmuş bir Devlet’i alıp bir İmparatorluk haline getirmişti.
Mustafa Kemal Atatürk ise Fatih’ten hemen hemen yarım bin yıl sonra bitmekte olan bir imparatorluğun küllerinden yeni bir Türk Devleti ortaya çıkardı.
Her vatansever, her ikisine de minnet, hiç değilse hürmet göstermelidir.
Gerçi büyük Fatih de kendi devrinde halk tarafından çok sevilmezdi. Onu da söyleyeyim.
Sürekli bir fütuhat anlayışı içinde olması, halka bir yorgunluk yaratmış kendisine karşı bir tepki oluşturmuştu.
Bu nedenle olsa gerek, oğlu 2. Bayezid topu topu 5 kez sefere çıktı. Bunlarda fazla bir varlık gösteremedi.
2 milyon 214 bin kilometrekare olarak devraldığı imparatorluğu, 2 milyon 300 bin kilometrekare olarak devretti. Ama halk tarafından sevildi. Çünkü babadan kalma mirasla halka bolluk verdi. Sonunda oğlu Selim tarafından tahttan indirildi ve şüpheli bir biçimde hayatını kaybetti.
Demem o ki, kurucular türlü zorlukla boğuştuğu için değerleri genelde çok sonra anlaşılır.
Ayasofya’ya dönersek, ibadete açılması Bardakçı’nın da daha önce buyurduğu gibi Türkiye’nin İslamcı muhafazakar kesiminin büyük bir rüyası idi.
Tam radikal olanların üç rüyasından biri idi.
Ben de dün doğma büyüme İslamcı çizgide olan iki dostumla buluştum.
Açıkçası beni şaşırttılar.
Ben onlara “Gözünüz aydın. En istediğiniz şey oldu” deyince verdikleri yanıt şaşırttı.
Aynen şöyle dediler:
“Bütün bir ömrümde en istediğim şeyleri sorsan Ayasofya’nın ibadete açılması ilk sıraya yazılırdı herhalde. Ortaokulda iken rahmet içinde yatsın Erbakan Hoca’nın peşinden Ayasofya mitinglerine katılırdık. Elde zincir Ayasofya açılsın sloganları atardık. İçeri sızıp gizlice namaz kılmaya çalışırdık. Hayatımız Ayasofya idi. Hiç değilse 40 senemi buna vakfettim. Yarın Ayasofya açılıyor ama emin ol bende zerre bir heyecan yok. Niye bilmiyorum. Evdekiler bile şaşırıyor. Ve bu duygu bana has da değil galiba. Çevremdeki pek çok arkadaş da bu duyguyu paylaşıyor. Bu ibadete açılışta bilmediğim bir ekşi tat var ağzımızda.”
Bu duygu ne kadar yaygın bilmiyorum.
Yine de hayırlı olur inşallah.
İnşallah Memlekete zarar değil fayda getirir.
Tabii o güzelim esere de...