Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ne şahane bir ülke olduk dimi mi!

        Ülke var ama ilke yok.

        Ne diyorsan bir süre sonra tam tersini yapmak hiç ama hiç yüz kızartmıyor.

        Hak hukuk da ayrıca hak getire.

        Yaptım oldu, cancağızım öyle istedi memleketi.

        Son rezalet futboldan.

        Futbol Federasyonundan.

        Kısa bir süre önce “Bu yıl düşme olmasın” zırvalığını öneren Erzurumspor’a “Böyle bir şeyi sezon başı açıklamadan yapamazsınız. Bunu dünyaya anlatamazsınız” diyen Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir değildi sanki!

        Dün düşmeyi kaldırıp Türkiye Süper Ligi’ni 21 takıma çıkaran Nihat Özdemir. Bu tükürdüğünü yalamanın birkaç adım ötesinde bir durumdur. Rezilliktir.

        Siyaset bunu senden rica edebilir.

        Sen de efendi gibi dersin ki, “Efendimiz, böyle bir şeyi yapmak futbol açısından doğru değildir. Ama siyaseten ille de yapmak gerek diyorsanız müsaade buyrunuz ben istifa edeyim. Çünkü böyle bir şey olmayacağına yönelik beyanım var. Siz benim yerime kendini sözleriyle bağlamamış daha münasip birini bulunuz, düşmeyi o kaldırsın.”

        Ve istifa edersiniz.

        Adamlık bunu gerektirir en azından, asgarisinden.

        Bırak milyar dolarlık işadamı olup, Federasyon Başkanlığını meccanen yapan biri olmayı, geçimini buna bağlı biri bile bırakır gider bu işi.

        REKLAM

        Tabii kendine saygısı var ise.

        Aksi takdirde durum bu olur.

        Bunu bu saatten sonra dünyaya gerçekten anlatamazsınız.

        Ve bu karar bu ülkenin nasıl öngörüsüz yönetildiğinin de göstergesidir aslında.

        Yahu siyaseten küme düşmenin oy oranınıza zarar vereceğini düşünüyorsanız baştan dersiniz ki “Bu yıl corona nedeniyle ilgin kalanını oynatmayacağız. Bu yüzden de küme düşme olmayacak.”

        Bunu UEFA’ya, FIFA'ya anlatabilirdiniz.

        Ama şimdi yaptığınızı anlatamazsınız.

        Benim anlamadığım ne bekliyorlardı mesela!

        Lig oynanıp tamamlanacak ve kimse küme düşmeyecek mi?

        Açık söyleyeyim Türk futbolu bu düzeyde bir rezilliği son olarak darbe döneminde, hukuk askıda iken görmüş, Kenan Evren’in emri ile Ankaragücü, hiç ama hiç hakkı yokken 1. lige çıkarılmıştı.

        Dönemin Beden Terbiyesi Müdürü Yücel Seçkiner, Evren’den aldığı talimatla bu işi yapmış ama darbe dönemi olmasına rağmen yasal bir kılıf oluşturmaya çalışmış ve “Türkiye Kupası’nı kazanan takım 1. lige çıkar” diye bir yönetmelik hazırlatmıştı.

        Bugün ona bile gerek olmadı.

        AFC'ye mi geçsek acep

        AFC'ye mi geçsek acep
        0:00 / 0:00

        Şimdi diyeceğiz ki, “İnşallah UEFA, Türkiye’ye ceza vermez, siyaset işe elini soktuğu için Türkiye’nin üyeliğini askıya almaz!”

        Çünkü geçmiş örneklere bakarak böyle bir olasılıktan söz edilebilir.

        Yine de UEFA böyle bir karar alırsa, yani Türkiye’ye ceza verir, hele hele üyeliğini askıya alırsa, onun da çözümü var.

        Türkiye’deki medya hemen kıyameti koparır, “Haçlı zihniyetli UEFA Müslüman Türkiye’yi istemedi” başlıkları atılır, UEFA bayrakları yakılır.

        Ardından da Türkiye “Biz FIFA’ya muhtaç değiliz” diyerek hemen AFC’ye üyelik başvurusu yapar.

        AFC dediğim Asya Futbol Federasyonu, yani Avrupalı UEFA’nın Asya versiyonu.

        Belki de daha iyi olur.

        Rakipler İspanya’dan, İngiltere’den, İtalya’dan, Fransa’dan olmayınca Şampiyonlar Ligi’nde daha iyi sonuçlar alma ihtimalimiz olduğu gibi, Asya Kupalarına ve Dünya Kupalarına katılma olasılıklarımız da artar.

        Futbolumuzun kalitesi düşer mi?

        Hadi canım siz de.

        Kalite kimin umurunda!

        Gavur aşığı Karahasan!

        Gavur aşığı Karahasan!
        0:00 / 0:00

        Tartışmalardan uzak durmak istiyorum ama olmuyor. Rahat bırakmıyorlar.

        Lozan Antlaşması'nı savundum diye Akit gazetesi beni “Gavur aşığı olmakla” suçlamış.

        Karahasanoğlu demiş ki, “Eee, Fransız’ın Galatasaray Lisesi’nde okursanız...”

        Derim hep “Cahille tartışma seni de öyle zannederler” diye.

        Şimdi gel de bu cahile anlat anlatabilirsen Galatasaray Lisesi’nin Fransız değil yüzde bir milyon yerli ve milli olduğunu.

        Yahu okulu kuran ecdad dediğiniz Abdülaziz.

        Sultan Abdülaziz.

        Padişah, padişah!

        Napolyon değil.

        O yüzden “Mekteb-i Sultani”.

        Cahil.

        Senden bile yerli, kökü senden kat kat daha fazla bu topraklarda o okulun!

        Önce bunu bir bil.

        Gelelim gerisine.

        Bu ülkenin evrensel kabul ve bu nedenle de bir anlamda kuruluş belgesi olan Lozan Antlaşması'nı savunmayı “Gavur aşıklığı” olarak görmüşsün.

        Lozan’ın alternatifi ne?

        Çok açık ki, Sevr.

        Bu toprakları paramparça eden, bugün payitaht diye kasıldığınız İstanbul ve Boğazlar, Avrupalıların ortak idaresine, Trakya’nın bir bölümü ve Kuzey Ege Yunanistan’a, Akdeniz ve Güney Ege İtalya’ya, Trabzon, Rize ve Artvin dahil Doğu Anadolu Ermenistan’a, Güneydoğu Anadolu Tokat’tan başlayarak tüm Güney Anadolu Suriye dahil Fransa’ya, Hakkari ve Siirt dahil Irak’ın tamamı da İngiltere’ye kalıyordu.

        Lozan’ı beğenmiyorsan Sevr aşağısın demektir Karahasanoğlu.

        Çünkü arada başka bir şey yok.

        Belki kendi okurunu kandırabilirsin, Osmanlı büyük güçtü Cumhuriyetçiler yıktı diye.

        Ama Osmanlı’yı Cumhuriyetçiler yıkmadı.

        Yıkılmış bir imparatorluğun mirasına senin tabirinle “Gavura” değil Türk’e kazandırdı.

        O Lozan olmasa idi, ibadete açılan Ayasofya’yı gavur toprağında pasaport ve vize alabilirsen ziyaret edip, tepesindeki haç’a bakarak iç geçirirdin.

        O yüzden bırak bu gavur aşıklığını Karahasanoğlu.

        Gel yerli ve milli mücadeleye saygı duy.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Cahilin cahili kandırmasıyla ilerleyen bir medeniyet görülmediğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar