Muhteşem Süleyman ve çağı
“Ecdat ecdat” diye ortalığı inletenlere, biraz da yabancı gözü ile ecdattan söz etmek istiyorum bugün.
Kıçının üzerinde oturup hiçbir şey yapmadan, ecdat dediklerinin cihan imparatorluğu olmak için ne yaptığı ile ilgili hiçbir fikri olmadan bağıranlara ve bağırmakla büyük ve güçlü olunacağını zannedenlere ecdadı anlatmak lazım.
Bunu da en iyi yapanlardan biri galiba New York’taki ünlü Metropolitan Müzesi olmuş.
Gençler bilmez, orta yaşlılar da pek hatırlamaz belki ama 1980’lerin sonunda, 1987 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti (Evet, o zaman da bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardı) müthiş bir sergi hazırladı.
Serginin adı “The Age of Sultan Süleyman the Magnificent” yani “Muhteşem Süleyman’ın Çağı” olarak belirlendi.
Osmanlı’nın en parlak, en güçlü, en geniş topraklara sahip olduğu zamanda bilimde, sanatta, devlet yönetiminde neler yaptığını anlatan müthiş bir sergiydi.
Öyle üfürükten salonlarda değil, gittiği ülkelerde en saygın müze ya da sergi salonlarında aylarca sergilendi.
Doğu’dan Batı’ya her yerde.
New York’ta Metropolitan Müzesi’nde, Washington’da National Gallery’de, Londra’da British Museum’da.
Tokyo’da National Museum’da, Paris’te Grand Palais tadilatta olduğu için Petit Palais’de.
British Museum’daki sergi hiçbir sigorta şirketi eserlerin değerinden ötürü sigorta yapmaya yanaşmayınca son anda İngiliz hükümetinin garantisi altında yapıldı ve British Museum’un sergiler sorumlusu Michael Rogers tarafından “Şimdiye kadar müzede yapılmış en ihtişamlı sergi” olarak tanımlandı.
Her ülkenin en saygın yerinde.
Yani bazılarının iddia ettiği gibi “Ecdat”a değer vermek, ecdatla övünmek dün başlamadı Türkiye’de.
Aklı başında herkes Osmanlı ile de övündü, sonrasında kurduğumuz Cumhuriyet ile de.
Hem de bu övüncü dünya ile paylaştık, dünyayı Osmanlı’ya hayran bıraktık.
Kılıçla minbere çıkarak değil, Osmanlı’nın 16’ncı yüzyılda nasıl bir medeniyet olduğunu göstererek.
Şimdi New York Metropolitan Müzesi’nin instagram hesabına girerseniz orada bir filmin kısa bir bölümü ile karşılaşacaksınız.
Uzun uzun şeyler izlemeyi sevmediğinizi biliyorum.
Çok değil birkaç dakika.
İsterseniz tamamı da var ama o birkaç dakika bile yeter.
O filmde Osmanlı’nın nasıl yükseldiği anlatılıyor.
Çok sihirli bir formülü yok aslında.
Yabancı gözüyle Osmanlı’yı yükselten şeyler şöyle sıralanıyor:
Adalet
Bilim
Felsefe
Matematik
Adam kayırmama
Devleti liyakat esasına göre yönetme
Şimdi ecdatla “Sözde” övünenlerin ecdadı ne kadar örnek aldığını düşünün.
Sonra yükseliyor muyuz, alçalıyor muyuz siz hesaplayın!