Orta direğe tabanvay
Benim çocukluğumda, gençliğimde Türkiye için otomobil lüks tüketim maddesiydi.
Öyle herkes kolay kolay otomobil sahibi olamazdı.
Zengin muhitlerde bile her evde bir hatta iki otomobil sık rastlanan bir şey değildi.
Nispeten orta gelir grubuna dahil mahallelerde tek tük otomobil olurdu.
Özal’la beraber bu durum yavaştan değişmeye başladı, sonrasında otomobil sahibi olmak yaygınlaştı, sıradanlaştı.
Yine de bir yatırım aracı gibiydi.
Kişinin servet beyanına dahil olacak kadar kıymetliydi.
1990’ların sonu, 2000’lerde ise otomobil çok kolay ulaşılabilir bir ürün haline geldi ve lüks tüketimi ve yatırım aracı olmayı bırakın tüketim maddesi haline geldi.
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi kentlerde neredeyse eski otomobil kalmadı.
3-5 yılda bir değiştirilen bir ürün oldu.
Tüketici açısından buzdolabına, çamaşır makinasına dönüştü.
Şimdi ise yeniden “Lüks tüketim maddesine” dönüşme yolunda hızla ilerliyor.
Zaten aşırı yüksek olan otomobil vergileri, ekonomimizin ve Maliyemizin çok iyi durumda olmasına rağmen akılalmaz bir artışla öyle bir yere çekilmiştir ki, artık bırakın dar gelirliyi, orta gelir grubuna mensup birinin bile eli yüzü düzgün bir otomobil sahibi olma şansı kalmamıştır.
Siz bakmayın “En lüks segmentte” vergilerin çok yükseğe çekilmiş olmasına.
O segmentte satılan otomobillerin büyük bölümü zaten şirketler adına alınan yani ödenen vergiden düşülen, yani bir anlamda parasının büyük bölümü devlet kesesine yüklenen araçlardır.
O araçları alanlar bu vergileri tınmaz bile.
Ama satın aldığı aracın parasını cebinden ödeyen vatandaş için otomobil almak uzak bir hayaldir.