Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TRT’de spor programı yapan Ersin Düzen’in KİT komisyonunda gündeme gelen ve benim de oradan yola çıkarak dillendirdiğim geliri ile ilgili olarak dönemin TRT üst yönetiminden adının açıklanmasını istemeyen biri aradı ve bilgi verdi.

        “Fatih Bey, Ersin Düzen’in TFF’den kaç lira maaş aldığını bilemem ama TRT’de yapmakta olduğu program için 2017 yılında ayda 400 bin TL+KDV aldığı doğru bir bilgidir.

        Kendisi ile yapılan anlaşma böyleydi.

        Ancak bu Düzen’in maaşı değil program için bir ayda ödediğimiz para idi. Buna diğer katılımcıların aldığı telifler ve programın hazırlanmasında yapılan harcamalar dahildir. Ersin Düzen fatura karşılığı bu parayı bizden alırdı. Teknik altyapıyı yani kamera, varsa montaj falan gibi işler TRT imkanları ile biz sağlardık.”

        Bunun üzerine sordum.

        “Peki katılımcılara ve teknik ekibe ne verirdi”

        Aldığım yanıt şu oldu:

        “Biz onları bilemeyiz. Bizim anlaşmamız aylıktı. Ayda bazen 4 bazen 5 program olurdu. Kaç program olursa olsun biz 400 bin TL artı KDV sabit ücret vereceğimiz hususunda anlaşmıştık zaten. Program başı 100 bin TL’yi program arkadaşlarına nasıl bölüştürürdü bilmeyiz. Ancak konu TBMM’de gündeme gelince kendisinden TRT yönetimi olarak detay döküm istemiştik. Galiba şahsına aldığı para aylık 140 bin TL idi. Ancak açık söyleyeyim bu bizi ilgilendiren bir şey değildi. Biz program için ayda 400 bin TL artı KDV ödüyorduk. Tüm bu bilgiler TRT muhasebe kayıtlarında zaten mevcuttur.”

        Değerli okurlar.

        Özel sektörde, kimin ne para kazandığı beni hiç ilgilendirmez.

        Ama kamu televizyonunda vatandaşın vergileri ile kime ne ödendiği herkesi ilgilendirir.

        İngiltere’de Gary Lineker’ın BBC’den aldığı ücret de çok tartışıldı mesela.

        Üstelik Lineker’in İngiliz Futbol Federasyonu’nda danışmanlık görevi de yoktu.

        Yine cebimizden ödenecek

        Yine cebimizden ödenecek
        0:00 / 0:00

        Yeni uyandı herkes Çanakkale Köprüsü meselesine.

        Günlük 45 bin araç geçiş garantisi verilmiş.

        Araç başı 15 avro olacakmış. Haberleri okuyunca zannedersin ki tüm bunlar yeni belli oldu.

        Medyamız yeni anlamış olabilir ama bunlar ihale yapılmadan önce belli idi.

        Bu şartlar ve bu fiyatlarla girdi herkes ihaleye.

        Günde 45 bin araç. Araç başı köprü geçişi 15 avro artı KDV. Savaştepe’ye kadar uzanacak Kuzey Ege Otoyolu’nun ilgili bölümü için kilometre başına 5 avro cent ücret.

        İhaleyi Korelilerle ortak olarak kazanan ise Futbol Federasyonu Başkanı müteahhit Nihat Özdemir’in şirketi Limak.

        5,5 yılı yapım süresi toplam 16 yıl 2 ay 12 gün süre ile otoyolu işletecek.

        11 yıl desen sadece köprüden 181 milyona yakın araç geçecek.

        Araç başı 15 avro ödeyerek.

        Sadece köprü için devletin garanti ettiği para 2 milyar 800 milyon avro.

        Bugünkü kurla 24 milyar TL.

        Bunun üçte ikisi kadar garanti de otoyol için verilmiş olsa etti mi toplam 40 milyar.

        O da bugünün kuruyla.

        Toplam yatırım ise 10 milyar 300 milyon TL.

        Bak sen şu gelire.

        Hadi onları boş verelim. Fiyat süre falan her şey bir yana, bu garanti araç sayısı mümkün mü?

        Bence değil.

        İstanbul’un dibindeki ve İstanbul ile Sanayi kenti Bursa’yı birbirine bağlayan, İstanbul-İzmir arası otoyolun var olmasını sağlayan Osmangazi Köprüsü dahi günlük 40 bin araçlık garanti ödeme sayısına yaklaşamazken Çanakkale Köprüsü bu garanti geçişi yakalar mı yoksa Türk milleti bir kez daha geçmediği köprüye 16 yıl boyunca para ödemek zorunda mı kalır?

        REKLAM

        Mesele bu.

        Bu ihale öncesinde hem yazdım hem söyledim.

        “Şu anda Çanakkale’de arabalı vapur ile karşıdan karşı geçen araç sayısı kaç?” diye sordum.

        Trafiğin yoğun olduğu yaz aylarında ve bayram tatillerinde dahi verilen garantinin 10’da biri bile değil.

        Benim bu soruma karşılık ilgili bakanlığın verdiği yanıt ise “Evet ama Marmara çevre yolu ile o köprüye trafik sağlayacağız.”

        Köprü yapabilmek için trafik sağlamak!

        İlginç bir yaklaşım.

        Türkiye bu “garantili” işlerin faturasını uzun uzun ödeyecek gibi duruyor.

        Sel gider kumu kalır derler ya.

        Sanki öyle bir durum.

        Biz bunu o gün söyledik.

        Bazılarına ise öğleden sonra günaydın.

        Acile kalekol lazım

        Bütün dünya aylardır sağlık çalışanlarına minnet ve şükranlarını sunmak için elinden gelen gayreti gösterirken önceki gece Ankara’da bir grup “yaratık” sağlık çalışanlarına saldırdı.

        Silahla vurulan yakınları acilde öldü diye...

        Şaşırdım mı?

        Asla.

        Türkiye zaten böyleydi.

        İyice böyle oldu.

        Acil servisler için vakayı adiye.

        Bana sorarsanız bu vahşi yaratıklar için acil servislerin çevresine “Kalekol” inşa etmek lazım.

        Bir süre önce de İstanbul’da benzer bir vakada silahla vurulan birinin yakını acile getirilen bir çocuğu, kardeşini vuran zannederek öldürmüştü.

        İşler bu boyutta.

        Aydınlanmayı, medenileşmeyi değil cehaleti kutsarsanız olacağı budur.

        Beteri yoldadır.

        Bu yüzden de siyasetçiler sağlık çalışanlarını hedef göstermekten acilen vazgeçmelidir.

        Siyasetçilerin istediği elbette böyle bir tablo, böyle bir sonuç değildir ama o söylemler dinleyenlerin cehaleti, vandalizmi ve vahşetiyle bir araya gelince sonuç ister istemez bu olur.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Doğruya destek vermekten korkmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar