Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir arkadaşım “Kemal Kılıçdaroğlu’nun TTB’yi ziyaretini takip ettin mi?” diye sormasa CHP Genel Başkanı’nın Türk Tabipleri Birliği’ne yaptığı ziyaretten haberim dahi olmayabilirdi.

        Ancak dostumun sorusundaki muzır tonlamayı hissettim.

        “Ne oldu ki?” diye sordum.

        Bul bir yerden de izle dedi gülerek.

        Buldum ve izledim.

        Ya da ne yazık ki, izledim!

        Bazen insanın başka birini izlerken veya dinlerken kendini çok kötü hissettiği, karşısındaki kişi adına üzüldüğü, utandığı olur ya...

        Öyle bir duyguya kapıldım.

        Böyle bir duyguya son olarak Anadolu Üniversitesi Rektörü olan kişinin YouTube’daki görüntülerini izlerken kapılmış ve ağlamıştım. (Hatta bunu da yazmıştım.)

        Kemal Kılıçdaroğlu’nu izlerken de ağlamadım ama çok üzüldüm, utandım ve ülkemin geleceği adına korkum arttı.

        Türkiye’nin en köklü partisinin ve ana muhalefet partisinin genel başkanı sıfatıyla Kemal Bey, TTB’yi ziyaret ediyor.

        O TTB ki, son günlerde iktidar ortağının hedefi.

        Ağır hakaretlere, terörist suçlamalarına maruz kalmış, hedef gösterilmiş.

        Üyeleri hastanelerde dövülüyor, vuruluyor.

        Üyeleri pandeminin ön safında şehit düşüyor.

        Özlük hakları ile ilgili problemleri var.

        COVİD’in meslek hastalığı olarak gösterilmemesi nedeniyle uğradıkları hak kayıpları var.

        REKLAM

        Şehit olanların geride bıraktıklarının sorunları var.

        Peki Ana Muhalefet Partisi’nin Genel Başkanı Türk Tabipleri Birliği’nde kendisine ikram edilen kürsüde ne anlatıyor.

        Söyleyeceğim ama inanmayacaksınız.

        Kahvehanelerde ve kıraathanelerde kağıt oynamanın yasaklanmasından şikayet ediyor.

        Evet yanlış duymuyor, yanlış okumuyorsunuz.

        Kemal Kılıçdaroğlu, TTB’de bundan söz ediyor.

        Kahveler açılmış ama yetmezmiş. Kahvehanelerde oturanların kağıt oynamasına da izin verilmeliymiş.

        Önlem olarak da her oyundan sonra deste değiştirilmeliymiş.

        Anlattığı bu.

        Yalanım varsa şuradan şuraya gitmek nasip olmasın.

        Uyduruyorsam iki gözüm çıksın.

        Yemin ederim bunu anlatıyor.

        Zannedersin Türkiye Kahveciler Odası Başkanı TTB’yi ziyaret etmiş de onlardan yardım istiyor.

        Ya da ana muhalefet lideri olarak Kahveciler Odası’nı ziyaret etmiş de derdinizi anlıyorum demeye çalışıyor.

        Ya da kahvecilerin oyunu alarak bu yolla iktidar olacağını...

        Gerçekten bu konuşmaya inanamadım.

        Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.

        Beyefendiliğinize, insanlığınıza, kibarlığınıza söyleyecek tek bir lafım yok.

        Ama olmaz.

        Sizden gerçekten siyasetçi falan olmaz.

        Parti genel başkanı hiç olmaz.

        Keşke olabilseniz ama sizden bu ülkeye umut olmaz.

        Siz ana muhalefetin başında oldukça dolar değil 10 lira 100 lira olsa, değil Doğu Akdeniz’deki haklarımızı Ege’yi toptan kaybetsek, işsizlik değil yüzde 25, yüzde 75 olsa yine de siz seçim falan kazanamazsınız.

        Bu ülkeyi bir dirhem seviyorsanız Kemal Bey, TTB ziyaretinizin videosunu izleyin ve sonra da “Böyle bir şey olabilir mi?” diyerek bırakın bu işi.

        Yazık.

        Yemin ederim yazık bu ülkeye.

        Ya İnce?

        Gelelim Muharrem İnce’ye.

        CHP’de kadrinin bilinmediğini düşündüğü için, “Balık bilmezse halik bilir” diyerek kendini yollara attı.

        Oradan bir liderlik, bir Cumhurbaşkanlığı adaylığı devşirmeye çalışıyor, bir hareket yaratmak istiyor.

        İşi zor.

        Niye mi?

        Çünkü “Kötü kaybetti”

        Kaybetmenin çeşitleri vardır.

        Kimi kaybederken kazanır kimi kazanırken kaybeder.

        Kimi ise İnce gibi kaybederken “Kötü kaybeder.”

        Muharrem Bey sadece seçimi değil, seçimin final etabında kendisine gösterilen güveni de kaybetti.

        Geri kazanması çok zor.

        Aziz Nesin iyimserliği

        Ercan Taner sayesinde sosyal medyadaki ortalamanın ne kadar feci olduğunu bir kez daha görme ve test etme imkanım oldu.

        Açık söyleyeyim memlekete güvenim bir kez daha sarsıldı.

        Telefon numaram Pazartesi gecesi alenileşti.

        Beklendiği üzere o gece mesaj ve telefon yağmuru başladı.

        Gece yarısından sonra benim telefonu kapattığım 03.00’e kadar 11 bin whatsapp mesajı geldi.

        Telefon da susmadan çaldı.

        Ertesi gün öğlen bakalım ne olacak diye açtım.

        Aynen devam. Durmadan çalıyor. Durmadan mesaj geliyor.

        Telefonu gazetenin bilgi işlem ekibine verdim.

        Onlar siliyor, mesaj yağıyor.

        Bu arada durmadan aranıyor.

        Mesajlarda destek veren de var, dalga geçen de, hakaret eden de!

        Bu sabah da aynen devam ediyormuş.

        Birinci gün anlarım, hadi ikinci gün de anlarım ama 3 gün boyunca açılmayacağını ve okunmayacağını bile bile mesaj atmak ve aramak nasıl bir kafadır, nasıl bir zekadır, nasıl bir beyinsizliktir. Bu sabah itibarıyla numarayı iptal ettirdim. Yeni bir numara aldım.

        Ama sosyal medyanın nasıl bir batak olduğunu da bir kez daha gördüm.

        Sosyal medyayı ciddiye alanlara söyleyeyim.

        Elbette çok zeki, çok akıllı, çok fırlama, çok düzgünler de var aralarında ama.

        Ortalama zeka Aziz Nesin’i haksız çıkaracak cinsten.

        O yüzde 60 demişti ya.

        Rahmetli sosyal medyayı görmemişti.

        İyimserliği oradan.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Toplumları ileri taşıyanın toplumun zeka ortalaması değil, yüksek zekaların toplumdaki yeri olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar