Vicdan
İki yıl kadar önce, çok eskiden tanıdığım ama herhalde 25 yıldır görmediğim bir işadamı aradı.
Türkiye’nin en büyük inşaat şirketlerinden biriyle tahkimlik olan bir kat karşılığı ortaklık meselesinde, hakem heyetinde yer almamı istiyordu.
Birkaç yüz milyon dolarlık bir dava idi.
İşadamına inşaattan anlamadığımı, hukukçu olmadığımı, böyle bir hakem heyetinde yer almamın doğru olmayacağını anlattım.
Israr etti.
“Zaten bilirkişiler rapor veriyor. Hukukçu olmaya gerek yok. Namuslu olmaya gerek var. Paranın satın alamayacağı birini istiyorum. Sizden başkası da aklıma gelmiyor” dedi.
Günlerce süren ısrar karşısında “Peki ama bir şartla” diyerek kabul ettim.
Şartım şuydu.
Bu iş için yasayla belirlenen hakemlik ücretini almayacaktım.
“Ben gazeteciyim. Paramı bu işten kazanıyorum. Başka bir işten para kazanarak mesleğime ihanet etmek istemem. Bunu ücretsiz olarak yaparım” dedim.
Dünyada ücret almadan hakemlik yapacak olan ilk kişi olduğum için bunun hukuken mümkün olup olmadığı araştırıldı ve hiç olmamış bir durum olsa da, olmasında yasal bir engel olmadığı ortaya çıktı.
Karşı tarafı temsil eden hakem de ünlü bir avukat idi.
Baş hakem olarak ise taraflar eski Bakan ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç ismi üzerinde anlaştılar.
Aylar süren toplantılar, uzun bilirkişi raporları, bunlar üzerine uzun tartışmalardan sonra geçen sene dava sonuçlandı.
Bülent Arınç’ın son dakikada değişen tavrı ile benim temsil ettiğim taraf davayı kaybetti.
Kat karşılığı arazisini veren işadamı üstüne bir de borçlu çıkarıldı.
Hakem heyetinin işi tamamlandı.
Benim dışımdaki hakemler çok ciddi bir miktar olan hakemlik ücretlerini de aldılar.
İşimiz bitti.
Neyse ki, inşaat şirketinin sahibi insaflıydı da dava sonuçlandıktan sonra oturup anlaştı ve arazi sahibine bir kısım ödeme yapmayı uzlaşma yoluyla kabul etti.
Buraya kadar her şey normal.
Ama anormal olan sonrasındaki.
Davanın sonuçlanmasından bir süre sonra “tarafsız” olarak Hakem Heyeti’ne başkanlık eden Bülent Arınç, baş hakem olarak lehinde karar verdiği şirketin yönetim kuruluna girdi.
İşte bu anormal ve yakışıksız bir durum.
Bunu niye mi yazdım!
İnsanları daha iyi tanıyın diye.
Hani Arınç’a “AK Parti'nin vicdanı” deniyor ya.
“Vicdanı” tanıyın diye.