Dikey bahçe tartışması
Pershing Hall, Paris’in en güzel butik otellerinden biridir.
Andree Putman’ın tasarladığı otel, tasarımcısı sayesinde Plaza Athenee, Ritz, George V gibi ikonik Paris otelleri arasında yer alır.
Otelin en önemli özelliklerinden birisi, belki de birincisi üzeri kapatılarak bir kahvaltı salonu, lokanta ve geceleri de bara çevrilen bahçesinin bir duvarını kaplayan kocaman “dikey bahçesidir.”
Açık söyleyeyim ben hayatımda ilk dikey bahçeyi bu otelde gördüm.
Hotel Pershing Hall’un ünlü dikey bahçesi.Bir gün otelin yöneticilerinden biriyle sohbet ederken dikey bahçenin güzelliğinden söz etmiş karşılığında “Bir de bana sorun o bahçenin maliyetini. Bizi bitiriyor” yanıtını almıştım.
Sonrasında 2000’lerin ortasında Jacques Chirac’ın kurduğu Musee de Quai Branley de bahçeye çevrilmiş dış cephesiyle Paris’e damga vurdu.
Musee Quai de Branly’nin dikey bahçe dış cephesi.Bir süre sonra bu şahane dikey bahçeleri İstanbul’un caddelerinde görmeye başlayınca gözlerime inanamadım.
İBB’nin çok güzel işler yapan Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nü her zaman takdir ediyorduk ama bu kadarı fazlaydı.
Son derece maliyetli ve bakımı zor bir iş olan dikey bahçeleri yol kenarlarına yapmak, pek çok altyapı sorunu olan bir kentin belediyesinin boyunu aşan bir işti bana göre ve ancak Dubai, Katar, Abu Dhabi gibi parayı bir tarafına sürecek zenginlikte ülkelerin işi olabilirdi.
Şaşırmıştım.
Çok şık, çok güzeldi ama pahalı olmalıydı ve bu kadarı biraz da görgüsüzlüğe kaçıyordu artık.
Bu şaşkınlığımı bir karşılaşmamızda, daha sonra zorla istifa ettirilen dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a da ilettim.
“O kadar da pahalı değil” dedi.
Verdiği rakam, altyapısı o günlerde 2 bin dolara yakın bir maliyete işaret ediyordu.
Şimdi Büyükşehir Belediyesi o dikey bahçeleri kaldırıyor.
Çünkü bakım maliyeti, yapım maliyetinin de üzerinde.
Pershing Hall’un müdüründen aldığım bilgi de o yöndeydi zaten.
Tünel inşaatları neredeyse iki yıl aşkın süredir parasızlıktan durmuş vaziyetteyken, dikey bahçelere milyonlar harcamaya devam etmek makul değildi.
Ancak bunun yerine duvarları boyamak ne kadar doğru?
Çok kısa süre sonra o boyaların üzeri kirle, tozla çamurlu kaplanacak.
Boyalar açık hava koşulları yüzünden bir süre sonra kabaracak, yer yer dökülecek.
Üzerine başka grafitiler çizilecek.
Ve son derece kötü bir görüntü ortaya çıkacak.
Peki ne yapılabilirdi!
HANOI’UN 7 KİLOMETRELİK ÖRNEĞİ
Kent dekorasyon uzmanı değilim. Ama dünyada gördüğüm güzel örnekler var.
Bunlardan biri Vietnam’ın başkenti Hanoi’den.
Hanoi kenti bininci kuruluş yıl dönümü için böyle bir fikir geliştirmiş.
Kente girişteki yaklaşık 7 kilometrelik yol boyunca hem yolu kentten ayıracak ve çevreci bir etki yapacak hem de sanatsal değeri olacak bir “seramik mozaik duvar” planlanmış.
Bunun için Vietnam’da yatırım yapan uluslararası firmalardan sponsorluklar sağlanmış.
Sanatçılarla anlaşılmış.
Sadece sanatçılar değil, okullar, üniversiteler, gençlik grupları da kendi dizaynlarını yapmışlar.
Ve sonrasında uygulamaya geçilmiş.
Ortaya hem bir rekor çıkmış hem de müthiş sanatsal bir yapı.
İşte o yolun birkaç fotoğrafı: