Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yüzyıla şunun şurasında 3 yıl kaldı.

        Yüz yıl...

        Dışardan ama en önemlisi içerden yıkmaya çalışmakla geçen 97 yılın sonunda biraz sallansa da, içerden vurulan darbelerle yer yer çatırdasa da ayakta.

        Yıkmayan her darbe güçlendiriyor.

        Emin olunuz ki, bu son badireden de güçlenerek çıkacağız.

        Bir ülkenin kurucusu, hala bu kadar saygı görüyor, hala bu kadar aranıyor, hala bu kadar özleniyor ve artık kimseye ne bir iyilik, ne de bir kötülük yapma gücü olmadığı halde bu kadar seviliyor ise onun büyük öngörü ile kurduğu bu yapı kolay kolay yıkılmaz.

        Biliniz ki, en büyük düşmanımız ne toptur ne tüfektir ne inanç ne de inançsızlıktır.

        100 yıla doğru giderken, bize, bu güzelim ülkeye zarar verebilecek olan iki şey; cehalet ve liyakatsizliktir.

        Bugün savaşılması gereken budur.

        Yarın adı bile hatırlanmayacak olanlar ve onların karalamaları değil.

        Fransızlar 17 Ekim 1961'i hatırlar mı?

        Fransızlar 17 Ekim 1961'i hatırlar mı?
        0:00 / 0:00

        Yıllar önce televizyonda söylemiş ve belki birkaç kere de yazmıştım, Fransızların ulusal simgesinin niye horoz olduğunu.

        Bana da bunu söyleyen bir Fransız entelektüeli, sonrasında Mitterand’a danışmanlık da yapmış olan bir Sorbonne’lu Felsefe profesörüydü.

        1980’lerin başında bir gün bir sohbetimiz sırasında Fransa’yla ilgi bir eleştiri yaptığım sırada “Siz Fransızlarla başedemezsiniz. Çünkü bizim simgemiz horozdur” demiş, “Ne alakası var” diye sorduğumda da “Ayakları bileklerine kadar bokun içindeyken. Başı dik herkesi uyandırmaya çalıştığını iddia eden tek hayvan odur da ondan” demişti.

        Ve yine ondan öğrenmiştim Fransa’nın hiç sözü edilmeyen büyük ayıbını. 17 Ekim’i.

        ABD’nin Vietnam ayıbını herkes bilir de, Vietnam’daki büyük katliamın, büyük insanlık ayıbının Fransa’nın işi olduğunu, ABD’nin Vietnam’a Fransa’nın başlatıp da beceremediği işi tamamlamaya gittiğini kimse pek hatırlamaz. Hindiçin katliamlarında Fransa’nın eli hiç ama hiç temiz değil tam aksine hayli kanlıdır.

        Keza çok değil 60 yıl önce Cezayir’de yaşanan rezalet ve 1 milyon Cezayirli’nin ölümü de Fransa’nın “utanç defterinin” Fransızlar tarafından hiç ama hiç hatırlatılmayan, açılmayan bir sayfasıdır.

        Ve peki siz hiç “Massacre du 17 Octobre 1961” diye bir şeyi duydunuz mu!

        Yani “17 Ekim Katliamı”nı!

        Muhtemelen duymadınız.

        Anlatayım.

        Cezayir’de Arap Cezayirlilerin, Fransız sömürgecilerine karşı 1854’te başlattığı direniş son aşamasına varmak üzereydi.

        Fransa Cezayir’deki bağımsızlık yanlılarının önünde duramıyor ancak şiddeti giderek tırmandırıyordu.

        Buna karşın 1961 yılının 17 Ekim’inde Paris’te yaşayan Cezayirli Araplar, barışçı bir gösteri düzenlemek istediler.

        Cezayirli Ulusal Bağımsızlık Cephesi’nin çağrısı ile Paris’te yapılacak barışçı yürüyüşe Fransız polisi müdahale etti.

        Paris savaş alanına dönüştü.

        Polis silahsız Cezayirlilere makinalı tüfeklerle ateş açtı.

        Paris sokakları bir anda kızıla boyandı, polis öldürdüğü göstericilerin cesetlerini Seine Nehri’ne attığı için 17 Ekim 1961 günü Seine’in kırmızı aktığı söylenir.

        Şiddet o denli büyüktü.

        Bugün hala o gün Fransız polisinin kaç kişi öldürdüğü bir muammadır.

        Resmi sayılar 40-50 arası der.

        O günü yaşayanlar 300’den az değildi der ölü sayısı için.

        Kimilerine göre ise o gün Paris sokaklarında katledilen insan sayısı 500’ün üzerindedir.

        Çok değil, 60 yıl önce olmuştur tüm bunlar.

        Ve Fransa da, Fransızlar da ona buna talkın verirken bunu unutmaya unutturmaya çalışmışlardır.

        Bahsi bile geçmez.

        O yüzden Fransızlar söz konusu olduğu zaman ayıbından bile utanmayan bir ülke ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini unutmamak gerekir.

        Sadece ayakları değil, gırtlağa kadar bok içindeyken bile ötmeyi sürdüren bir horozla.

        Ama şunu da söylemeden geçersem ayıp olur.

        Fransa’nın siyasetine ne kadar karşı isem de Fransız bilim adamlarının bilime, insanlığa yaptıkları katkıya da o kadar hürmet ederim.

        Ve bu çok farklı iki yönü asla birbirine karıştırmam.

        Allah da TÜİK'i güldürsün

        Allah da TÜİK'i güldürsün
        0:00 / 0:00

        Zaman zaman beni güldüren haberlerden söz ediyorum.

        Dünün güldüren haberi şöyle:

        “Ekim ayında ekonomik güven endeksi 4,8 puanlık artıla 92,8 puana yükseldi”

        TÜİK’e teşekkür ediyorum.

        Onlar beni güldürdü.

        Allah da onları güldürsün.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Geç alınan önlemin önlemediğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar