İki hafta
Ben “Dikkat edin bu COVİD berbat bir hastalık” dedikçe birileri “Bakmayın onun dediklerine, o kadar da vahim bir şey değil” diyor.
Bu ahmaklığın etkisinde kalanlar da bana saydırıyor. Peki soruyorum onlara “Madem bu hastalık önemli bir hastalık değil, niye hepinizin, hepimizin çevresinde bu hastalık yüzünden hiç beklenmedik, zamansız ölümler oluyor?”
40’lı yaşlarında sapasağlam ya da biraz daha ileri yaşlarda böylesine çabuk bir ölüme neden olmayacak hastalıklarla başarıyla mücadele eden kişiler niye ölüyor?
Mesela Ahmet Kekeç 59 yaşında niye küt diye gitti aramızdan?
Bu hastalık önemsiz ve zararsız olduğu için mi?
İllet olduğum bir cümle de, “Gripten de yılda bilmem kaç yüz bin kişi ölüyor” zırvalığı.
Doğru gripten de ölen var.
Ama bu hastalıktaki öldürücülük oranı gribin en az 10 katı.
Birisi bana mail atmış, “Virülans azaldı, halkı paniğe sevk etme.”
Yapma ya!
Neye göre azaldı bir anlatsan da bilsek.
Resmi sayılara göre mi gerçek sayılara göre mi?
Virülans azalırken ağır hasta sayısındaki artış niye peki?
Virülansın azalmasından ötürü nazara gelenlerden mi!
“Sürüneceksiniz” diyorum takan yok.
“Öleceksiniz hem de sevdiklerinizi son bir kere göremeden” diyorum onu da takan yok.
Dün caddeler, kafeler, restoranlar lebalep dolu.
İğne atsan yere düşmez.
Millet arkadaşlarıyla oturmuş. Yiyor içiyor.
Farkında değiller ki, ölümle oturmuş sohbet ediyorlar.
Bilmiyorlar ki o yemek aslında Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosu, “Son akşam yemeği.”
Bahara kadar dayansalar belki aşı yetişecek ama umurlarında değil.
Devletin aymazlığı ise apayrı bir konu.
Ekonomi dönsün, kimse aç, işsiz kalmasın diyordum ben de!
Ama vazgeçtim.
Çünkü esnaf da, lokantacı da sorumsuz.
Azıtmışlar gibi akşam 7 ila 10 arasında parti yapan mekan var.
Batsın o mekan.
Artık başka çare yok.
Bu saatten sonra iki hafta tam kapanma kurtarır bir tek.
İki hafta tam kapanalım.
Bu hastalık yüzde 90 azalır.
İki hafta.
Şart.