Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sevgili okurlar, eğer Türkiye ve Dünya ile ilgili biri iseniz, haberleri izliyor, internette dolaşıp olan biteni okuyorsanız, sosyal medyaya arada sırada da olsa bakıp gündemleri ile ilgileniyorsanız, Sağlık Bakanı’nın doktor Celal Şengör’ü görevden almasını isteyen alimlere rastlıyorsanız, cehalete, ırkçılığa, hayvan sevgisizliğine, inançların siyasete alet edilmesine, kadınlara, çocuklara ve bilumum canlıya ve cansıza karşı uygulanan şiddeti görüyorsanız, Dünya’da giderek düşen siyasetçi kalitesini fark ediyorsanız, artan kötülüğün ayırdında iseniz; doğal olarak sizin de pek çoğumuz gibi umutsuz olduğunuzu, karamsar olduğunuzu tahmin edebiliyorum.

        Olmayın.

        Neden mi?

        Aşağıdaki mektubu okuyun ve olmayın.

        Bana bunu yazan bir Türk genci.

        Geçen hafta Mars’la ilgili bir Teke Tek Bilim programı yaparken bir izleyici sayesinde kendisinden haberdar olduğum bir genç.

        Lise 2. Sınıf öğrencisi iken röntgen teknisyenlerinde radyasyonun etkisini azaltacak bir yelek geliştirmek için çalışmış ve radyasyona karşı dayanıklı olduğu bilinen hamamböceklerinin kabuğundan ve bordan yararlanarak radyasyondan koruyucu bir yelek geliştirmiş.

        İzleyicim de “Bu ceket geliştirilip Mars’taki kozmik radyasyona karşı kullanılabilir” diyerek bana mail atmış.

        Ben de bu gencimizin çalışmaların Mars’ta işe yarayıp yaramayacağını bilmediğimi ve ancak böyle bir arayış içinde olmanın bile çok önemli olduğunu söyleyip, çalışmasından söz ettim.

        O genç, Alperen Berberoğlu bana bir mail atmış.

        Okuyunca yukarıda saydığım nedenlerle zaman zaman üzerimde oluşan karamsarlık bulutları birden bire dağıldı.

        “Böyleleri de var. Hala umutlu olabiliriz. Hayat medyanın bize sunduklarından ibaret değil” diyerek sevindim.

        Lütfen Okuyun.

        Bilin ki, enseyi karartmaya gerek yok. Hala iyi şeyler oluyor, hala umut var.

        Umut tazeleyen bir mektup

        Umut tazeleyen bir mektup
        0:00 / 0:00

        “Saygıdeğer Fatih Hocam,

        Öncelikle teke tek programlarınızı çok beğenerek izlediğimi belirtmek isterim. Hem esprili hem öğretici, her alandan konuyu ele aldığınız güzel bir program. Özellikle Celal hocamla ve İlber hocamla birlikte olduğunuz her programı izledim.

        ''Mars'a inmek neden problem ?'' bölümünüzde projeme değinmişsiniz, çok onore oldum. Sanırım kozmik radyasyonu engellemek hakkında konuşurken biri size projem hakkında mail attı. Sizi tanıyorsam içinizden ne kadar saçma dememek için kendinizi zor tutmuşsunuzdur. Şahsen projemin haberlere çıkan halini görünce ben bile zırva diyorum.

        Ülkemizde bilimsel haberciliğin ne kadar zayıf olduğu, sırf rating almak için saçma başlıklar atıldığını biliyoruz. Maalesef ben de bunun kurbanı oldum. Bu konu hakkında size içimi dökmek istedim umarım bu maili okursunuz. Hocam öncelikle projede hamam böceklerinden ve bordan elde ettiğim solüsyonları kullanmadım bu oldukça yanlış bir tabir olurdu. Yaptığım X ışını engelleyen dolgu malzemesi için polimerleştirici olarak hamamböceği kabuğundan elde edilmiş kitinin deasetile formu olan kitosanı kullandım. Bu dolgu malzemesi yeleğin katmanları arasına uygulanıyor. Bunu yapma sebebim ise radyoloji teknikerleri için kurşun yelekten daha hafif, daha az maliyetli ve daha esnek bir yelek üretmekti. Kozmik radyasyonu engellemenin yakınından bile geçemeyeceğinin farkındayım. Kitosanı deneme sebebim ise hamamböceklerinin dünyada yaklaşık 300 milyon yıldan beri var olmaları, dünyanın o dönemde çok daha fazla radyasyona maruz kalıyor oluşu. Hamamböcekleri bu durumdan en az etkilenecek şekilde adaptasyonlar geçirmişler. DNA Replikasyon hızları mutasyonu azaltacak biçimde çok hızlanmış. Benim de aklıma kabuklarının da bir çeşit radyasyon zırhı olabileceği fikri geldi. Yoksa radyasyondan etkilenmemelerinin asıl sebebinin replikasyon hızları olduğunu biliyordum. Ancak birçok canlı örneğinde olduğu gibi evrim tek koldan gerçekleşmez diye düşündüm, başka bir korunmaya yönelik adaptasyon daha olmalı. Bunun hakkında olabildiğince makale bulmaya çalıştım, kaynak taraması yaptım ancak elle tutulur bir veriye rastlamadım. Ben de dedim ki madem kimse denememiş ben deneyeyim. Yani medyanın lanse ettiği gibi bir belgesel izleyip proje yapacak değilim.

        Borlu kısma gelirsek onu kullanma sebebim ise halihazırda borun (sodyumpentaborat) nötron ve gama ışınlarını zırhlamak için kullanılıyor oluşu. Ben de bunun üzerine içinde borun farklı bileşikleri olan bir sıva yapmayı düşündüm. Sonuçta kozmik radyasyonun içinde gama, x, nötron gibi güçlü ışıma türlerinin hepsi var. Deney grubu olarak normal sıva ve içinde farklı bileşikler olan 7 farklı sıva türünü test ettik. Aldığımız sonuçlara göre de içinde farklı bor bileşikleri içeren sıvalar normal sıvadan kayda değer ölçüde daha iyi X ışını absorbe etti. Bunun 16 yaşımda lise aklımla yaptığım teorik kısmı zayıf kalan bir proje olduğunun farkındayım. Zaten proje ekibimiz de farklı illere dağıldı çünkü üniversiteye geçtim. Ancak yine de patentini aldık ve ileride geliştirmeyi düşünüyorum. Hatta deney sonuçlarını incelemek isterseniz proje raporlarını da paylaşabilirim.

        Sizin desteğinizi aldığım için de çok mutlu oldum. Umarım sizin aklınızdaki yaptı mı yapmadı mı bilemiyorum sorusunu da gidermiştir. Her zaman şüpheci yaklaşmak gerekir sonuçta.

        Saygılarımla,

        Alperen Berberoğlu”

        Vallahi tamamlandı, billahi tamamlandı

        Vallahi tamamlandı, billahi tamamlandı
        0:00 / 0:00

        Geçen haftanın beni keyiflendiren haberlerinden biri de Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yerleşkesinin bitip, bir dizi konserle açılması ve açılışı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmasıydı.

        CSO’nun Atatürk döneminde yapılan ilk konser salonunun yetersiz kalması nedeniyle yeni bir konser salonu için inşaata 1992 yılında başlandı.

        Yani tam 28 yıl önce.

        Projeyi Özal başlattı.

        Demirel temelini attı.

        Projeyi aldıklarında 36 yaşında gencecik mimarlar olan Uygur çifti bugün 64 yaşında.

        Proje başladığında 2 yaşında olan kızları, bugün 30 yaşında genç bir kadın.

        Orkestranın yerleşkesi ise ancak, çeyrek asırdan uzun bir sürede tamamlanabildi.

        Ve gerçekten hoş, değişik bir bina oldu.

        Bu binanın tamamlanmasında eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın, şehircilik Bakanı Murat Kurum’un emekleri büyük.

        Farklı, modern, estetik bir bina olarak başkentimize değer katacak. Bu açılış da beni yukardaki mektup gibi mutlu etti.

        NOT: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konser salonu açılışındaki konuşma metnini kim yazdı ise Cumhurbaşkanı’na komplo mu kurdu acaba demekten kendimi alamıyorum. Kardeşim, böyle bir açılışta elbette bir kaç büyük bestecinin adı anılacaktır. Ama telafuzu çok dah kolay isimler var iken muhtemelen annesinin bile adını söylerken zorlandığı “Şostakoviç”in adını oraya yazmanın ne manası var. Cumhurbaşkanı söylerken zorlansın diye mi?

        Diğer Yazılar