Bırakın bu ikiyüzlülüğü
Suriye’deki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen mültecilerin Türkiye’deki tutum ve tavırları ile ilgili eleştirilerim epey bir kıyamet kopardı.
Benim gibi vatansever vatandaşlar “Adam haklı, dağılın” derken troller ağır saldırıya geçti.
Zannediyorlar ki, troll taifesini önemserim, takarım.
Benim dediğim net!
Bayramda gidip memleketinde tatil yapabiliyorsan, demek ki senin için tehlikeli değil. Bu bir. Gittiysen kalacaksın.
İki, zorunluluktan bu ülkeye sığındıysan başımızın üstünde yerin var ama bu ülkenin kurallarına uyacaksın. Benim vatandaşıma üstünlük kurmayacaksın, benim vatandaşımın haklarını gasp etmeyeceksin.
Ama asıl derdim bu süreci yönetenle, yönetenlerle.
Senin politik hatalarından dolayı ülkeme gelen bu insanlara kendi vatandaşından daha fazla hak tanımayacaksın, bu ülkenin hukuk değilse bile kanun devleti olduğunu, yasaların herkes için geçerli olduğunu göstereceksin. Vatandaşından esirgediğin hizmeti onlara sağlamayacaksın.
Tüm bunları dedikten sonra gelelim bu memleketin ve bana dava açacağını söyleyen sözde “Mülteci Hakları Derneği” denilen ne idüğü belirsiz, moda tabiriyle kökü dışarda derneğin benim hakkımda açmayı planladığı davaya.
Mülteci hakları diyorsunuz öyle mi!
Türkiye, Doğu’sundan ve Güney’inden gelen kimseye mülteci demiyor, mülteci hakları tanımıyor. Onlar Türkiye’ye göre mülteci değil ama yine de hatırınız kalmasın, ben de mülteci diyeyim.
Bu mülteciler asgari ücretin dörtte birine, insanlık dışı koşullarda çalıştırılırken siz sözde Mülteci Hakları Derneği ne halt ediyorsunuz, bu insanları korumak için bir dava açtığınızı duymadık.
Bu insanlar çalıştırıldıkları yerlerde köle düzeni içinde boğaz tokluğuna çalıştırılır, onu on beşi kusura bakmayın ama tabir bu hayvan gibi barınaklarda yatırılırken de haklarını aramadınız.
Bu zavallı insanların çocukları, çeteler tarafından karda, kışta, soğukta, yağmur altında sokaklarda, trafik ışıklarında dilendirilirken de ağzınızı açıp tek kelime etmediniz.
Bu umutsuz sığınmacılar ucuz ve güvencesiz işgücü olarak sömürülürken, tüm lokantalarda, depolarda, çiftliklerde, tarlalarda, taş ocaklarında, madenlerde, toprak kazıma işlerinde, hamallıkta neredeyse günde 20 saat, hiçbir sosyal güvence olmadan çalıştırılırken de gıkınız çıkmadı.
Siz bana saldıranlar bırakın iki yüzlüğü.
Sözde “Ensar muhacire yardım ediyor” yalanı altında bu insanları kullanıyor musunuz, kullanmıyor musunuz bana onu söyleyin!
Sonra Fatih Altaylı şöyle imiş, böyle imiş!
Hadi canım siz de!
Bırakın bana saldırmayı, bırakın palavradan hamaseti.
Siz bu ülkenin vatandaşlarına bu insanlar nasıl memleketlerine dönecek onu anlatın.