Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Covid-19 vakalarında dünya ilk beşine girdiğimiz, zaman zaman 3'üncülüğe kadar yükseldiğimiz halde “vefat” sayılarında İtalya’nın, Fransa’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin altındayız.

        Bizde hasta daha çok, onlarda ölüm daha çok.

        Genç nüfusla açıklanamayacak bir fark.

        Belki de Türkler genetik olarak daha dayanıklı diyeceğim ama bunun için yapılmış bir araştırma yok.

        Bırakın araştırmayı araştırma kırıntısı yok.

        Araştırma veya konuyla ilgili bir yayın olmamasının nedeni doktorlarımızın tembelliği değil elbette.

        Araştırma için hakiki, güvenilir veri gerekir.

        Bizde veri yok. Daha doğrusu veriler gizli.

        Bırakın vefat edenlerin genetik özelliklerini falan araştırmayı, yaşları, cinsiyetleri, sağlık durumları, altta yatan hastalıkları ve hatta sayıları bile saklanıyor.

        Böyle bir gizlilik içinde kim nasıl araştırma yapabilir?

        Ama merak etmeyin, zaten genetik bir durum var gibi durmuyor.

        Vefat sayılarının düşük görünmesi sadece ve sadece “sistem”den.

        Yine ve bir kez daha kendimizi kandırıyoruz.

        Covid’e bağlı ölümleri doğal ölüm olarak kayda geçiriyoruz.

        Bakın Türkiye’nin önemli, tanınmış doktorlarından biri dün bana yolladığı mesajda ne diyor:

        “Fatih Bey kardeşim,

        Size ekte bir ölüm raporu gönderiyorum.

        Bu vatandaş bir ay önce acil olarak, ağır corona vakası olarak yoğun bakımımıza yattı. 15 gün sonra entübe oldu. 15 gün sonra da hastayı kaybettik. Vefat etti.

        REKLAM

        İlk geldiğinde PCR testleri pozitifti.

        Ancak son testi negatif çıktı fakat çok geçti. Tüm vücudu iflas etmişti.

        Son test negatif olduğu için ilgili arkadaşlar ölüm tutanağına doğal ölüm yazdılar.

        Çünkü ‘coronadan ölüm’ yazarsanız ölüm belgesi il sağlık müdürlüğünden geri geliyormuş.

        O nedenle bu ölümlerde ‘Bulaşıcı olmayan hastalıktan doğal ölüm’ yazmak zorundalar.

        Bu vebalin altından nasıl kalkacaklar merak ediyorum.”

        Anlayacağınız turkuaz listede “ağır hasta” diye gördükleriniz eğer hayatlarını kaybederse, uzun süren bir tedavi sürecinden ötürü testleri negatife döneceği için “doğal yoldan” ölmüş olacaklar.

        Bunu gizleyerek kim ne kazanıyor, kim tatmin oluyor çok merak ediyorum.

        Bu düzenleme aşı olmayın demek

        Bu düzenleme aşı olmayın demek
        0:00 / 0:00

        Aşılarla ilgili son düzenleme son derece yanlış.

        Memlekette zaten aşılara karşı bir güvensizlik var.

        Özellikle de Sinovac aşısından niyeyse millet pek hazzetmiyor, en azından şüpheyle yaklaşıyor.

        Bilim insanları vatandaşları bu şüpheciliğe karşı milleti ikna etmek için bilimden konuşurken, ilgili yönetmeliğe bir ekleme yapılarak "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) veya Sağlık Bakanlığı tarafından bulaşıcı hastalık kapsamında kabul edilen durumlarda, etkinlik, güvenlilik ve kaliteyle ilgili kapsamlı veriler sağlanamasa da aşılar için acil kullanım onayı verilecek" deniliyor.

        Tam "Al başına belayı" durumu.

        Bu ülkede karar vericileri anlamakta gerçekten zorlanıyorum.

        Bunun nasıl bir sonuç doğuracağını anlamayacak, düşünemeyecek kadar gerçeklerden koptular mı?

        Provokasyon herhalde

        Provokasyon herhalde
        0:00 / 0:00

        Bugünleri de gördük ya daha da gam yemem.

        Türkiye’de yasa tanımayan, yasa tanıması istenmeyen göçmenlerin neler yapabileceklerine dair benim yazacağım her şeyden daha net bir yazıyı sosyal medya üzerinden yine bu “Misafirler”den biri yazdı.

        Ben “Geldiler bir şey demiyoruz ama bu ülkenin yasalarına kurallarına uysunlar” dedim.

        Gelen yanıt bu oldu:

        “Fatih Altaylı haddini bil. O sözleri gel Fatih’te söyle de seni çıktığın deliğe sokalım.”

        İte bak ite.

        “Sokalım” hem de.

        Tek başına yapamayacağını biliyor. Çoğul tehdit ediyor.

        Profil fotoğrafında sözde bir kamuflaj.

        Muhtemelen Esad’dan kaçarken görünmemek için giydiği kamuflaj olsa gerek.

        Yoksa Fatih’te kamuflaj ile gezecek hali yok.

        Tabii bir başka olasılık da, bu serserinin bir troll, bir provokatör olması.

        Bu da mümkün.

        Hatta çok mümkün.

        Bu nedenle İstanbul Emniyeti’nden ricam bunu bulmaları.

        Eğer bir provokatör ise çok tehlikeli.

        Yok eğer beni tehdit eden basit bir serseri, sıradan bir it ise mühim değil.

        Çok gördük böyle havlayanı.

        Esad’dan korkan beni görünce altına eder.

        Sorun değil!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Diktiğimiz binalarla değil, yetiştirdiğimiz insanlarla övündüğümüz zaman.

        Diğer Yazılar