Bari Biontech'leri yaşlılara yapın

Ne zamandır spor yazmıyordum ama bugün duramadım artık.

Çünkü Galatasaray’da ilginç şeyler oluyor.

Bir yönetim tüm birimleri ile tefessühün, çürümenin, kokuşmanın dibine vuruyor.

En büyük rezaletle başlayalım.

Galatasaray Spor Kulübü Disiplin Kurulu üyesi biri, Cem Emiroğlu, kulübün futbolcusu Belhanda’ya ırkçı tanımlamalarla hakaret ediyor.

Başkası bunu yapsa, ceza vermesi gereken bir makamın işgalcisi ırkçılık yapıyor.

Hem de Galatasaray’da.

Bunun en son yapılabileceği kurumda.

Ama bu yönetimle beraber Galatasaray’ın geçmişiyle, ilkeleriyle bağları öyle bir kopmuş ki, böyle bir rezil disiplin kurulu üyeliğine getirilmiş.

Galatasaraylılar bu rezaleti hazmedemeden, bir diğeri patlıyor.

Teknik Direktör Fatih Terim, basın toplantısında transferlerden söz ediyor, kendisini yalnız bırakan yönetimi eleştiriyor, transferlerin yapılmasını istiyor.

Terim’in yaptığı ne doğru ne hoş.

Kabul edilebilir gibi değil.

Ama bunu ilk kez yapmıyor zaten.

Terim’e yanıt yönetimden gelmiyor!

Mafyalaşmış, mafya ile ortaklaşmış sözde taraftar grubu, aslında taraftar güruhu olan Ultraslan yönetiminden geliyor.

Mafya ile ilişkileri aşikar olan ama bu yönetim tarafından şımartılan, beslenen, kulüp mağazalarında ürünleri satılan, statta oda verilen bu rezil güruh, teknik direktöre saldırıyor.

Çok açık, gayet aşikar biçimde yönetimden aldığı emirle yapıyor bunu.

Pusu kültüründen gelen, arsız bir yönetim anlayışı kendi çıkıp “Bir teknik direktörün böyle konuşmasına izin veremeyiz” diyemiyor. "Madem beğenmiyorsun biz de yolları ayırıyoruz" demeye paçası sıkmıyor.

Beslediği taraftar güruhunu saldırtıyor. Mafyadan medet umuyor. Hocasını mafya ile karşı karşıya getirmekten utanmayan bir yönetim olarak ortaya çıkıyor.

Irkçı, mafyaya bel bağlamış bir anlayış Türkiye'nin en güzide kulübünü yönetiyor.

Bu kadar utanmamıştık hiç.

İyi ki, bu yönetim beni üyelikten atmış.

Bu pisliğin yönettiği bir ortamda bulunmamak daha iyiymiş.

Anladım.

Madem spordan girdik biraz daha gidelim o halde.

TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu, Futbol Federasyonu’ndan Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu’nun tarafsız ve bağımsızlığını sağlayacak gerekli düzenlemelerin 30 gün içinde yapılmasını istedi.

Yani bu kurulların öncelikle bağımsızlığının sağlanmasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıf yaparak talep ediyor TBMM ve sonra da bu kurulların kararlarının gerekçeli olarak açıklanmasını istiyor.

TFF’nin bağımsızlık ve tarafsızlık konusunda FİFA’nın prensiplerini de yerine getirmediğini vurguluyor.

Yani özetle istenen şu.

“Tahkim ve PFDK, Federasyon Yönetim Kurulu’na bağlı değil bağımsız olmalıdır. Denetleyici hukuk kurumu olarak yönetim kurulu çatısı altında değil ayrı olarak seçilmelidir. Buradaki hatayı düzelt. Çünkü bu FİFA kurallarına da aykırı.“

O kadar net ve o kadar doğru ki, kurumu kutlamak lazım.

Sadece Futbol Federasyonu değil, aynı şeyi kulüplere hatta tüm derneklere getirmek şart.

Yönetim kurulu ayrı seçilecek, denetçiler, disiplin kurulları ayrı seçilecek.

Kuvvetler ayrılığı prensibi bunu gerektiriyor.

Adalet bunu gerektiriyor.

Bu kurulların yönetimlerin tetikçisi, hık deyicisi olmaktan çıkması gerekiyor.

Ama her yerde ağızlarından “Güçler ayrılığı prensibini” düşürmeyenler burada bunu hatırlamak dahi istemiyorlar.

Ve TFF, TBMM’nin bu talebini şimdiye dek duymazdan geliyor.

Büyük ihtimalle de emir alıncaya kadar duymazdan gelecekler.

TBMM’yi dahi takmayacaklar.

Burada TBMM’nin kendisinin devreye girmesi ve gerekli yasal düzenlemeyi Federasyon'a rağmen yapması gerekiyor.

En azından Meclis’in hala var olduğunu hatırlatmak açısından.

Arsızlık marifet olmadığı zaman.