Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hafta sonları sokağa çıkma yasağına rağmen ortalıkta ciddi bir kalabalık var.

        Ve bu kalabalığa karşı da emniyet güçlerinin bir hoşgörüsü.

        Açıkçası anlıyorum ve hak da vermiyor değilim.

        Sıkıldınız bunaldınız.

        Hele hele yaz gibi havalarda eve tıkılmak da kolay değil.

        Ama lütfen dikkat.

        Ne olur tedbiri elden ağızdan bırakmayın.

        Bakın Türkiye’de üç yeni “Mutant Corona Virüs” giriş yaptı.

        B.1.1.7 olarak adlandırılan İngiliz mutasyonu.

        B.1.351 olarak adlandırılan Güney Afrika mutasyonu.

        P.1 olarak adlandırılan Brezilya mutasyonu.

        Ve bir de bu mutasyonların üçünü de barındıran yeni bir virüs var ama ona daha henüz rastlayamadık Türkiye’de fakat eli kulağındadır, bilesiniz.

        Bu mutasyonların girdiği ülkelerde virüsün yayılma hızı birdenbire artıyor.

        Çünkü İngiliz mutantınta bulaşıcılığın yüzde 50 oranında arttığı kanıtlandı.

        Diğer ikisinde henüz kesin bilinmemekle beraber aynı durumda oldukları öngörülüyor.

        Bu virüslerin daha öldürücü olup olmadığı da netlik kazanmadı ama hasta sayısını arttırdıkları için ölüm sayısını arttırdıkları da kesin.

        Brezilya mutantının ise yaşlı hastalarda ölümleri arttırdığı biliniyor artık.

        Daha da beteri her üç mutasyonun mevcut aşıların etkinliklerinde bir azalmaya neden oldukları ya da aşılara karşı biraz daha dirençli oldukları artık net.

        Bu nedenle önümüzdeki 3-5 hafta arası dönem çok önemli.

        En ufak bir gevşeme, en küçük bir umursamazlık, kurallardan verilecek bir taviz bir anda Kasım-Aralık aylarındaki hasta sayılarına dönmemize neden olabilir.

        Günlük 8 bin vaka sayısını iki hafta sonra 12, üç hafta sonra 18, dört hafta sonra 25-30 bin olarak görebiliriz ve şu anda büyük bölümü boşalan yoğun bakım yatakları yeniden dolar.

        Lütfen biraz daha sıkın dişinizi.

        Ne olur bir süre daha dikkat.

        Ne olur bu dönemde işsiz kalan garsonları, maaşını alamayan satış görevlilerini, eve ekmek götüremeyen müzisyenleri, büyük risk altında görev yapan başta sağlık çalışanları olmak üzere kamu personelini, eğitimsiz kalan öğrencileri düşünün.

        Layf stayl

        Layf stayl
        0:00 / 0:00

        Büyüyünce başka bir tür gazeteci, başka bir tür yazar olmak istiyorum.

        “Life Style” yazarı.

        O kafaya geçmek istiyorum.

        O sorumsuzluğu tatmak istiyorum.

        Cinsiyeti fark etmeksizin, bir elimde ayna bir elimde cımbız yaşamak istiyorum.

        Utanma duygusu ile vedalaşmak istiyorum.

        Sakın yanlış anlamayın, yediklerinde gezdiklerinde, kaldıklarında gözüm yok.

        Daha çok gezip, daha çok yesinler, daha çok yer görsünler bize de anlatsınlar.

        Biz de öğrenelim onlardan öğreneceğimiz bir şey var ise.

        Ama bir nebze, bir dirhem de sorumluluk taşısınlar Allah aşkına.

        Kerametleri kendilerinden menkul bir görgü ve bilgi abidesi olan bu arkadaşlar davetler vasıtasıyla sürdürdükleri güzel hayattan sürekli olarak paylaşımlar yapıyorlar.

        Bazen sosyal medyada bazen gazete köşelerinde ve televizyon programlarında.

        Açık söyleyeyim normal zamanlarda ben de bakıyorum bunlara. Bazen gülüyorum, bazen “aaa” diyorum.

        Ama bugünler biraz sorumluluk istemiyor mu, söyleyin lütfen.

        Sürekli bir davette, bir oteldeler.

        Hepsi dip dibe.

        Hepsi g.t g.teler.

        Hepsinin ağzında kulaklara kadar varan bir sırıtış görüyoruz, mutluluklarını ifade eden.

        Ben bugünlerde o sırıtışı görmek istemiyorum arkadaşlar.

        Bir dirhem sorumluluk istiyorum.

        O sırıtışı gizleyen bir maske istiyorum.

        Madem bir life style, madem bir hayat tarzı önerisi yapacak kadar bilgili ve görgülüsünüz.

        Lütfen bugünlerde maske takmanın ne kadar önemli ve hayati olduğu konusunda da bir duyarlılığınız, bir görgünüz olsun.

        En iyi şarabı için hiç itirazım yok.

        En lezzetli ya da en pahalı yemeği yiyin, ona da itirazım yok.

        En pahalı iyi olduğuna bizi de inandıracağınız şarabı için, en konforlu olduğuna ikna etme görevi üstlendiğiniz otelde kalın, beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor.

        Ama madem bu kadar rol model olduğunuzu düşünüyorsunuz.

        Bari bir maske takın.

        Gazetenizin 1. sayfasında maske takılmayan, kalabalık otellerin eleştirisi yapılırken, iç sayfada siz aynı otellerde maskesiz pozlarınızı gözümüze sokmayın.

        Tamam mı!

        Araştırma üniversitesi, perhiz ve lahana turşusu

        Araştırma üniversitesi, perhiz ve lahana turşusu
        0:00 / 0:00

        Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gerilim sürer, öğretim üyelerinin haklı tepkileri devam ederken üniversite ile ilgili yeni bir karar daha alındı ve iki yeni Fakülte daha açılmasına, üniversitenin kontenjanının arttırılmasına karar verildi.

        Doğrusu çok şaşırdım.

        Çünkü YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç ile yaptığımız sohbetlerden birinde konu “araştırma üniversitesi” olarak taçlandırılan üniversitelerimizin kontenjanlarının arttırılmaması ve hatta tedrici olarak azaltılması ve yine bu üniversitelerdeki lisansüstü öğrenci sayısının lisans öğrenci sayısının üzerine çıkmasının sağlanması gerektiğini konuşmuştuk. Hatta ben 800 lisans öğrencisine karşın 1200 lisans üstü öğrencisi olan Caltech örneğini vermiştim.

        Prof. Saraç’ın bu konularda benim gibi düşündüğünü duymak çok hoşuma gitmişti.

        Şimdi ne olduysa oldu, Boğaziçi’ne iki yeni fakülte eklendi.

        Çok şaşırdım.

        Gerçekten.

        Layığı varmış, niye onu atamadınız?

        Layığı varmış, niye onu atamadınız?
        0:00 / 0:00

        Boğaziçi Üniversitesi’nin tartışmalı rektörü Prof. Melih ‘Atanmış’ Bulu’ya sonunda yardımcı atanabildi.

        Bu yardımcılardan biri Prof. Gürkan Kumbaroğlu diğeri ise Prof. M. Naci İnci.

        Gürken Kumbaroğlu’nu tanımıyorum, bilmiyorum.

        Ama Profesör M. Naci İnci’yi şahsen tanımamakla beraber biliyorum.

        Marmara Üniversitesi mezunu, sonrasında İskoçya’da, Heriot Watt Üniversitesi’nde derece almış, Stanford Üniversitesi’ne geçmiş, oradan Boğaziçi’ne gelmiş, Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşunda görev almış, tekrar Boğaziçi’ne dönmüş bir isim.

        Kendi alanında bilimsel saygınlığı çok yüksek, Boğaziçi Üniversitesi’nin kriterlerine çok uygun biri.

        Siyasi mi değil mi, görüşü nedir bilemem.

        İlgilenmem de.

        Benim anlamadığı şu.

        Boğaziçi Rektörlüğü'ne bu kadar uygun bir isim var iken.

        Niye Melih Bulu atandı?

        Başından Profesör Naci İnci’yi rektör olarak atasaydınız.

        Layığı varken niye layık olmayan.

        Var mı bir nedeni!

        Hangi telefonu kullanabilirsiniz?

        Hangi telefonu kullanabilirsiniz?
        0:00 / 0:00

        Ya iktidar medyasının en önemli merkezi giderek iktidar aleyhine dönüyor ya da ortada başka bir şey var.

        Takvim gazetesinin “alışveriş rehberi” haberini başka türlü yorumlamak imkansız.

        Onlar bizimle dalga geçiyor bile olsa, ben yayınladıkları rehberi beğendim.

        Bundan böyle alışverişlerimde uygulayacağım.

        Sözcü yapsaydı böyle bir rehberi anasından emdiği süt burnundan gelirdi muhtemelen o ayrı.

        Daha bu manşetin kokusu sindiği yerden temizlenmeden bu kez AK Parti’nin tecrübeli ismi Mahir Ünal, kendisine şikayette bulunan bir çiftçiye “Param yok diyorsun iPhone kullanıyorsun” diye çıkıştı.

        iPhone dediği de şu an 12’si piyasada olan iPhone’nun hayli bir eski modeli, iPhone 6.

        Ülkeye refah getirmekle, zenginlik getirmekle, herkesi otomobil, ev, buzdolabı, çamaşır makinası, bulaşık makinası sahibi övünen bir iktidarın bakış açısındaki değişimi göstermesi açısından önemli bir gösterge.

        Mahir Bey’e sormak isterim çiftçilerimiz hangi telefonu kullanırsa artan gübre fiyatlarından, artan sulama fiyatlarından, artan elektrik fiyatlarından, artan traktör fiyatlarından, artan faizlerden ve üretici için aynı oranda artmayan ürün fiyatlarından, yakınma hakkı var.

        Manyetolu telefon mu kullanacaklar!

        Mahir Ünal’ın gelir gruplarına göre edinilebilecek telefonlar listesi var mı?

        Yoksa bu dev hizmeti de Takvim gazetesi mi yapacak!

        Salonun ortasına...

        Salonun ortasına...
        0:00 / 0:00

        İstanbul Belediyesi’nden Taksim’in göbeğine koyulan ATM’lerle ilgili yanıt geldi.

        Hatırlayacaksınız tam Atatürk anıtının karşısına, Taksim’in göbeğine hayli çirkin bir bankamatik grubu yerleştirildi.

        Ahşap görünümlü plastik kaplı çirkin şeyler.

        Tam medyanın göbeğine.

        Zannedersin Atatürk anıttan inip para çekecek, çok zahmet etmesin diye tam karşısında.

        Eskiden McDonalds’ın olduğu yere koysan olmayacak sanki, tam ortaya.

        Belediye’den yanıtın gecikmesinin sebebi önce bu ATM’leri oraya kimin koydurduğunu bulmak için araştırmışlar.

        Sonunda ilgili birimi bulmuşlar.

        Bana verilen yanıt şu:

        “Taksim Meydanı’nda zaten büyük bir düzenleme yapılacak. O düzenleme sırasında bunlar kaldırılıp uygun bir yere koyulacak. O zaman kadar ihtiyaç olduğu için buraya koyuldu çünkü hem bankalardan hem de vatandaşlardan büyük talep vardı.”

        10 metre arkada Garanti, 30 metre yanda Vakıfbank, 100 metre ötede Ziraat, onun çaprazında İş, hemen hemen tüm bankaların 200 metre içinde şubesi varken bu neyin ihtiyacı anlamadım. Ama diyelim ki, gerçekten ihtiyaç var. Yeri orası mı kardeşim.

        Bunu oraya koyanların anlayacağı dilden anlatmak gerekirse.

        Diyelim ki ben evin salonunu yaptırıp, yeniden dekore etmeyi düşünüyorum.

        Nasıl olsa seneye yaptıracağım diye gelip salonun ortasını s.çıyor muyum?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Köşe yazarları köşelerini şahsi tüketici köşesine çevirmediği zaman.

        Diğer Yazılar