Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yeni “kontrollü normalleşme” başlıyor.

        Hayırlı uğurlu olsun.

        Allah var çok sıkılmıştı herkes.

        Bazı sektörler maddi olarak da çok zorlanmış, bitme noktasına gelmişti. Özellikle de yeme içme sektörü.

        Normalleşme, kontrollü de olsa milleti sevindirdi.

        Ancak açıklanan ve detayları daha da açıklanacak olan normalleşme planı biraz alengirli.

        PİSA skorlarına göre, mektep çağında iken bile okuduğunu anlamakta hayli zorlanan bir millet için oldukça karışık bir plan.

        Planı anlamak zor, planın mantığını anlamak ise planı anlayabilenler için bile çok daha zor.

        Çünkü kontrollü normalleşme birçok manasızlık içeriyor.

        1. İller dört gruba ayrılmış. Düşük riskli, orta riskli, yüksek riskli ve çok yüksek riskli. Buna karşın 4 tür ilde de kamunun çalışma düzeni normale dönüyor. Kamu ile beraber haliyle özel sektörün de. Yani normal mesai saatlerine dönülecek. İyi de bulaşın en fazla toplu taşımada meydana geldiği bilinirken, yüksek riskli illerde bile mesaide normale dönmek ne kadar normal!

        2. Bir yandan okulları açıp, diğer yandan 20 yaş altına sokağa çıkma yasağını devam ettirmek nasıl mümkün olacak? Çocuklar okullarına ya da yüz yüze yapılacak sınavlarına sokağa çıkmadan mı gidecekler? Yoksa TÜBİTAK ışınlanma makinasını yaptı da bizim mi haberimiz yok?

        3. Düşük riskli illerde gece sokağa çıkmak niye yasak?

        4. İllerin risk derecesi dikkate alınmadan tüm illerde lokantaların akşam aynı saatte, 19.00’da kapanacak olmasının manası ne? Virüs akşam saatlerinde daha bulaşıcı hale geliyor diye bir tespit mi yaptı Bilim Kurulumuz?

        5. Lokanta, çay bahçesi ve restoranlar yüzde 50 kapasite ile çalışacak ne demek? Bu kapasitenin ne olduğunu kim nasıl bilecek!

        6. Nikahlarda sayı kısıtlaması var. Düşük ve orta riskli illerde 100 kişi bir saat, yüksek ve çok yüksek riskli kentlerde 50 kişi 1 saat. Nikahın yapılacağı mekanın büyüklüğünden bağımsız bir sayı kısıtlaması saçma değil mi?

        7. Aynı anlamsızlık genel kurul toplantıları için de geçerli. Çok yüksek riskli yerlerde ise tamamen yasak.

        8. Mutant virüsün de görüldüğü çok yüksek riskli illere bir seyahat kısıtlaması getirmemek doğru mu ya da ne kadar doğru? Bu illerin çevre ile bağı kesilmedikçe yayılım nasıl durdurulacak? Yüksek riskli illerde yasakları sürdürerek ve seyahat kısıtlama getirerek bu illerde yaşayanların daha dikkatli olması sağlansa daha doğru olmaz mıydı!

        9. Tüm bu yasaklar AK Parti kongrelerini de kapsıyor mu? Yoksa iktidar partisi en riskli illerde bile “lebalep”lere devam edebilme ayrıcalığını sürdürecek mi?

        Giresun'da bu mevsimde yüzülür mü?

        Giresun'da bu mevsimde yüzülür mü?
        0:00 / 0:00

        Karadeniz bölgesinde yüksek risk olduğu biliniyordu daha resmi bir biçimde açıklandı.

        Haritalar iki hafta da bir güncellenecek.

        İyi de 10 gün sonra yani ayın 12’sinde Giresun’da Türkiye Küçükler Bireysel Yüzme Şampiyonası var.

        Yüzlerce çocuk ve tabii ebeveynleri Giresun’a gitmek ve 12-13-14 Mart tarihlerinde Giresun’da olmak zorunda!

        Bu yarışmanın acilen iptali ya da en azından başka bir ile alınması gerekmez mi!

        Eski genel sekreter mi haksız, keçiler mi?

        Eski genel sekreter mi haksız, keçiler mi?
        0:00 / 0:00

        Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım, yıllardır neredeyse her gün bas bas bağırıyor.

        Yalım, Yunanistan’ın Ege’deki saldırgan tutumunu en iyi gören ve bilen isim.

        Ve bağırmasının nedeni de bu zaten.

        Ümit Yalım’ın veriye dayalı iddialarına göre Yunanistan, Ege’de uluslararası anlaşmalara göre “Silahlandırılmamak kaydı şartı ile” Yunanistan’a verilen ve silahlandırılması halinde Yunanistan’ın tüm haklarını yitireceği adaları birer birer silahlandırıyor.

        Bu yetmezmiş gibi Türkiye'ye ait olan ya da ait olması gereken adalara birer birer el koyuyor.

        Sahipliği tartışmalı ya da kimseye ait olmayan adaları da kendine bağlıyor.

        Peki biz yani Türkiye ne yapıyoruz!

        İzliyoruz!

        Uluslararası anlaşmalara göre haklı olduğumuz hem de tartışmasız biçimde haklı olduğumuz konuda susuyoruz.

        Haklı olduğumuz konularda Yunanistan’ı masaya oturtamıyoruz.

        Ümit Yalım haklı ise biz dünyaya karşı niye susuyoruz?

        Ümit Yalım haksız ise niye kendimizi kandırıyoruz!

        Yoksa keçi otlatılan adaları önemsememek sadece bir gazeteciye mahsus bir hata değil mi!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Basitleştirmek için bilmek gerektiğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar